kapatılması büyük talihsizlik olan kurumlardır. kapatılmasını sağlayan zihniyet şu an ülkede at koşturmakta, bunu neden böyle yaptınız gibi gayet doğal, eleştirel soruları terbiyesizlik olarak algılamaktadırlar.
dönemin milli eğitim bakanı hasan ali yücel tarafından 17 Nisan 1940 tarihinde köylerde açılmış hem normal derslerin hem de köy yaşamına ait pratik bilgilerin öğretildiği okullardır. Köy Enstitüleri ile devlet sosyal hayatta yapılan devrimleri köye götürecek kişiler yetiştirmeyi amaçlamıştır. Hasan Ali Yücelin açıklamalarına göre, devlet köyde halk üzerinde büyük bir etkiye sahip imamın sahip olduğu güce ve prestije alternatif olarak onun yerini alacak eğitimli kişiler yetiştirmeyi amaçlamıştır.
yetiştirdiği komunistlere örnek olması açısından;
dedem köy enstütisünden mezun olmuş,köyde öğretmenlik yapmaktadır.bir grup köylü bir yerlerden duyup anlamımışlar güdümlü füze diye birşey,gelip sorarlar nemenem bir şeydir muallim bey bu güdümlü füze diye.dili döndüğünce açıklar dedem.sonra darbe olur jandarma kapıya dayanır muallim bey senin için komunist diyolar füze müze bişeyler anlatmışın yürü içeri...
evet,evet komunist yuvasıymış,iyiki kapatmışlar!
bugün, kuruluşunun 67.yılında anılan fakat kıymeti bilinmeyen unutulmaz güzellik. komunist yuvası diye ucuz karalama çabalarına girişen basit düşüncelere tek tavsiyem, oradan mezun bir güzel insanla gidin iki kelam edin bakalım, çevrenizdeki boş insanları, rezillikleri farketmenizi sağlayacak şeyler anlatır sizlere. şimdiki normal eğitimin bile ne kadar içler acısı haller aldığını hissedersiniz iliklerinize kadar.
kemal tahirin bozkırdaki çekirdek adlı romanı köy enstitüleri ile ilgili yazılmış güzel bir romandır. dönemin siyasi yaşamını, köy hayatını ve enstitüleri anlamak için oldukça faydalı bir eserdir. okunması tavsiye edilir.
oldukça tartışılan kurumlardır zira hasan ali yücel ve bu enstitülerin kurulmasında emeği geçenlerin mason dolayısıyla yahudimsi oldukları iddiası vardır.
eğitim düzeyi tartışılır.
atatürk ilkelerine uygunlukları tartışılabilir.
atatürk olsaydı ne derdi denebilir.
atatürk'ün aklına gelmemiş mi denebilir.
bir rivayete göre tuvalet vb alanların kız, erkek ortak kullanıldığı söylenen kurum.(bunun altında hitler'in alman üretme çiftliklerinin olduğu da söyleniyor.)
köylüler bu enstitüler hakkında ne düşünüyordu acaba denesi kurumlardır.
17 nisan 1940 ta köylerde öğretmen ve eğitmenlerle tarım ve sağlık görevlisi yetiştirmek üzere kurulmuş kurum.
kültür hayatına damgasını vurmuş ve köy kökenli bir aydın kuşağı yaratarak aydınlanma mücadelesine kalıcı bir iz bırakmıştır.
türkiye'de için çok büyük kayıp. can dündar imzalı belgeseli de izlenmeli derim. aşık veysel'in müzik dersi verdiği düşünülecek olunursa kalitesi anlaşılır.
türk köylüsünün gelişmesini istemeyen mandacılar yüzünden kapatılan enstitülerdir. unicef'in 20. yüzyılın eğitim projesi olarak seçtiği enstitülerdir. orada insanlara okuma yazma öğretilirdi. uyutulmamaları için. aldatılmamaları için. kendileri okusun kendileri anlasınlar diye. orada arıcılık, fidancılık, toprak işleme, marangozluk gibi her dalda eğitimler verilirdi. orada yabancı dil bile öğretilirdi. doğulu halkımız da eğitim görse idi yeterince, bugün ne pkk derdimiz olurdu ne irtica.
alıntı---
Köy Enstitüleri de, tıpkı imam hatipler gibi Türkiye'nin hiç bitmeyen tartışma konularından biri. Kapanmalarının üzerinden tam 60 yıl geçti. Ama hâlâ konuşuluyor. Çünkü Türkiye'yi karanlıktan kurtaracak çok önemli bir projeydi. Siyasetin kurbanı oldu.
Önceki hafta, Demirel'in konuk olduğu Genç Bakış'ta yine gündeme geldi. Demirel, çağını tamamladıkları için kapandıklarını öne sürdü. Ardından da gazetelerde bu yönde yazılar çıktı. Durum böyle olunca da Köy Enstitüleri'ne gönül verenler, fena halde kırıldılar ve ortak bir açıklama yaptılar.
Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği, Köy Enstitülerini Araştırma ve Eğitimi Geliştirme Derneği ve Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı 'nın ortak açıklaması şöyle:
Köy Enstitüleri'nde bilimsel eğitim ve sanat eğitimi, "öğrenci merkezli" ve "iş içinde
eğitim" yaklaşımıyla verilmiştir. Tümü "okul" değil, "kurum"dur, klasik anlamda bilgi veren değil, tüm somutluğuyla "yetişme" vardır. Bu yaklaşım, bilginin işe yarar olmasını sağlamıştır; çünkü bilginin işe yaraması köklü bir sosyoekonomik dönüşüm projesi için gereklidir. Köy Enstitüleri ile yapılmak istenen bu değişimdir ve bu proje "köy" ve "köylülük" kavramlarının içine sığdırılamayacak kadar geniş kapsamlıdır. Demokrasi eğitimi verilmiş, köylüye kendi gücü fark ettirmiştir. işte bu anlayışın topluma yaygınlaşacağı ve sosyoekonomik dönüşümü hızlandıracağı korkusudur aslında Köy Enstitüleri'ne saldırıların nedeni.
Bugün hâlâ ülkemizin bu yaklaşıma ihtiyacı vardır. Köy Enstitüleri'ne karşı olmak ise bu değişimi istemeyenleri işaret etmesi bakımından bir gösterge gibidir.
Yaşadığınız istanbul'a, büyük kentlere bakın, dörtte üçü gecekonduyla çevrilmiş, köylü kentler olan sürecin yaratılmasında unutulan/unutturulan/oyları alınan/ama yazgısıyla baş başa bırakılan köy-köylü gerçeği hâlâ vardır.
Köy Enstitüleri'ni kuranlar, Köy Enstitüleri'ni bitiren genç öğretmenlerin köylere gitmesini istediler. Amaçları on binlerce köy çocuğunun Cumhuriyet'in eşit bireyleri haline gelmesi ve daha da ötesiydi. Gelecekte bir bölge üniversitesi olması da düşünülmüş olan Hasaoğlan Yüksek Köy Enstitüsü de bu amaçla kurulmuş, aynı zamanda tıptan mühendisliğe, ziraate uzanan bilim-teknik alanında gençlerin çağdaş bir yaklaşımla yetişmesi planlanmıştır. Yüksek Köy Enstitüsü kurulurken, daha 1943'te Tonguç şunu söylemişti: "Üniversite -o günün üniversitesi- oturan bir kurumdur, hareketsiz bir kurum. Biz bu kurumla 21. yüzyıla hazırlanamayız." Kendini yenileyemeyen, üretici olamayan, öğrencisi yönetime katılamayan, teknolojik gelişmelere katkısı olamayan, işsiz mühendisler, hukukçular, iktisatçılar, ziraatçiler yetiştirmekte başarılı olan, ne yazık çoktandır öğretmen de yetiştiremeyen bugünkü tabloya bakarak bu sözlerin ne denli doğru olduğu görülür.
Köy Enstitüleri'nin gücü, "ulusal" oluşundan ve gerçeklerimizin zorlanmasından doğdu. Ulusal kültürün yaratılmasında, halkoyunları ve türkülerin ilk kez ve her gün okullara girmesinde, halk sanatının keşfedilmesinde Köy Enstitüleri öncü oldu. O yüzden Türkiye dışında-UNESCO çevrelerinde, dünya pedagoji literatüründe ve bugün aktif eğitime geçen üniversitelerimizde programı ve uygulayımı büyük hayranlık yaratıyor, yaratmaya devam ediyor. Birkaç yıl içinde 17.000'e yakın erkek öğretmen, kızların okutulması en zor evrede 1.500 kadar kadın öğretmen, 7.500 sağlık görevlisi, 8.756 eğitmenin yetişmesini kimse küçümseyemez. Köy Enstitüleri'ne ilk darbenin vurulduğu 1946 yılında, köylerimizde 13.635 okul, 25.626 eğitmen ve öğretmen, 1.395.034 öğrenci vardı? Bu süreç devam etseydi hâlâ okuma yazma sorunlarıyla uğraşmaz, eğitimde başarı sıralamalarında en alttaki ülkelerden biri olmazdık.
Özetin özeti: Bu tartışma daha çok su kaldırır...
şimdilerde virane olan bir köy enstitüsünün kütüphanesindeki 'ispanyol klasikleri, italyan klasikleri... hatta macar klasikleri' raflarının hakkında çok şey anlattığı okullar. bu klasikler okunabiliyormuş yani. şimdi hangi 'güzide' lisemizde bunların esamesi okunuyor ki..
yine aynı viranede tuşları kırılmış, çürümüş piyanolardan tutun da akordeonlara kemanlara kadar türlü müzik aletleri de vardı. şimdi özel liselerde hatta üniversitelerde bulunmayan bu imkanlar 'köy çocukları'na sağlanabilmişti. yani isteyince oluyormuşun en büyük kanıtı bu okullar. tabi her güzel şey gibi 'kominist' yetiştiriyor damgasının vurulmaması imkansızdı.
Prof. Dr. Hamza Bulut'un her ders zikrettigi kendisinin de öğrenim gördüğü eski her şey okulları.
Ayrıca 1944 de ilk olarak faaliyete geçmiş ve maalesef 1956 da halktan gelen baskılar sonucu kapatılmak zorunda kalmıştır.
komünist yetiştiriyor gerekçesiyle kapatılan zamanının ötesinde çalışmış eğitim kurumları.
evet belki de gerçekten tek tip insan yetiştiriliyordu.
belki de sadece belli bir düşünce sistemiyle besleniyordu enstitü mezunları ama onlar bu ülkenin gördüğü en fedakar öğretmen nesliydi aynı zamanda.
zira öğretmenlik fedakarlık ister.
mum ışık verirken kendisi erimez mi.
kuruluşundaki asıl amaç "taşra insanını komünist hale getirmek" olmayan; aksine genel kültürü yüksek, bilinçli, ülkesini seven ve faydalı teknik bilgileri bilen vatandaşlar oluşturmak olan ilim yuvalarıydı. komünist yuvası olduğu da ayır bir gerçektir. fakat bu bütün köy enstitüleri için geçerli bir önerme de değildi. bazı köy enstitüleri nerdeyse sovyetçilik propagandası yaparak halkı da zehirlemekteydi! evet, bu da doğrudur ama hiç bir gerekçe köy enstitüleri'nin kapatılması için geçerli değildir! zira, komünist yuvası diye bir kurum kapatmak saçmalığın daniskasıdır ancak! madem komünist yuvası olmuş, o kurumu kapatmak yerine içindeki komünist sevdalı tipleri temizlersin köy enstitüleri'ni eski misyonuna geri döndürürsün. bu kapatma olayı tıpkı "evindeki fareler yüzünden evini yakan ahmak ev sahibinin hikayesine" benzer. zaten buradaki amaç fareleri öldürmek değil, tersine evi yakmak! tabi bu durum da köy enstitüleri "ev" oluyor. ayrıca köy enstitüleri'ne bu düşünceyle yaklaşanlar imam hatip liselerine de aynı şekilde yaklaşıyor mu?
köy enstitüleri, köylüyü milletin efendisi yapacak projedir. bizzat bu milletin evlatları tarafından, hainlikle
kapatılmıştır.
köy enstitülerinin kapatıldığı gündür ki,o günden bugüne türkiye hep "az gelişmiş"(gelişememiş) ülke olarak anılmış ve anılmaya da devam edececektir..
köy enstitüleri olsaydı, kimse büyük şehirlere göç etme ihtiyacı duymayacaktı, buna bağlı olarak çarpık kentleşme, trafik,işsizlik gibi sorunlarımız olmayacaktı.o "kırsal"diye nitelendirdiğimiz ve cahillikleriyle başımıza iş açmış yüzde 47 lik kesim de hiç olmayacaktı. çünkü onlar hükümetin dağıttığı kömüre muhtac hale getirildiler ve dağ gibi büyüyüp yüzde 47 oldular.
o dönemde hızlı bir şekilde yapılandırılması gereken yeni türkiye için kurulmuşlardı. çok iyi çok vasıflı insanlar yetişiyordu enstitülerde işte bu sorundu evet mükemmel insanlar yetişiyor olması çok büyük sorundu.. enstitü o kadar geniş bir eğitim veriyordu ki bulunduğu yer hızla kalkınıyordu..
bu kalkınmanın nedeni komünist akımlardı.. devlet önünü almaya çalıştı ama yapamadı. kuran sosyal demokratlardı, kapatanlarda sosyal demokratlar oldular.
türk köylüsünün aydınlanması için müthiş bir sistemdi. buradan çıkan öğretmenler, bildiğimiz öğretmenliğin dışında, demircilik, marangozluk, bahçıvanlık, inşaatçılık gibi konularda, gittikleri köylerde çok faydalı oluyorlardı. ne oldu, birilerinin işine gelmedi. ortalığa iftira yaydılar. alevilere, solculara attıkları iftiralar gibi pis. kızlarını yurtlara gönderen ailelere, 'sizin çocuklarınız erkeklerle ilişkiye giriyor, bebekleri doğurup çöpe atıyorlar' dediler. aileler çocuklarını buradan çektiler. zamanla eridi, yok oldu. devamındaki köylü nesli yeterince eğitim alamadı memleketinde ve çıkıp batıya göç etti. al sana varoş, al sana kapkaç al sana cehalet al sana muasır medeniyet seviyesi al sana zıkkım.