söyleyecek hiç bir söz yok ,yazılacak hiç bir sözcük henüz anlatmaya yetmez ve asla yetmecek onun sevgisi içimizden hiç eksilmedi ve eksilmeyecek. belki bu link bi nebze hissettirebilir;
Türkiye'deki en özgün devrimci örgütlerden biriydi. feministler, troçkistler, sistemle uyuşamayan, ruhu serseri, rind tipler bu hareketten çıkmıştır hep. bugün ise bir anlamı kalmadı o ayrı.
"biz lut'a da bir hikmet ve bir ilim verdik ve onu çirkin işler yapan memleketten kurtardık. gerçekten onlar kötü bir toplum idiler, fasık (allah'ın emrinden çıkan kimseler) idiler. onu rahmetimizin içine soktuk. çünkü o, gerçekten salih kimselerdendi."
enbiya suresi 73-74. ayetler.
eskiden her milli bayramda trt'de gösterilen dizi. Hala bazı sahnelerde gözüm yaşartmayı başartmış yapıt. internetten izlenebilir. aşağıdada ilk bölümünün linki, iyi seyirler...
istanbul'un en kozmopolitik semtlerinden biri. ermenisi, yahudisi ,çekik gözlü asyalısı; nijeryalısı, rusu, gürcüsü, yozgatlı hasan efendisi; travestisi, gayi ,tam straight erkeğinin hep beraber yaşadığı, evlerin birbirine yapışık şekilde sırlandığı eski semt.
ismet inönü ve kurmayları savunmayı değerlendirmektedir. yaver düşmanın * şehri yakamadan izmite girildiği haberini verir. bu haberin çoşkusu ile kutup soğukluğu ile ün salmış ismet inönü kahve içmeyi teklif eder. fakat maalesef kahve bitmiştir. çok da sorun değildir, zira yokluk alışagelmiş bir durumdur. bunun üzerine çay ister. askerlerin boynu bükülür. cevabı, o da mı bittidir. eğer ki bunu seyirciye yönelik bir acıma metası olduğunu düşünüyorsanız, sahnenin başında duvardaki yarığı bulunuz.
zira metafor değil, gerçeğin ta kendisidir o çatlak.
edit: ulan yazdığımdan utandım, koca dizideki tek şahane sahne bu mu diye. bir iki dakika sonra rum çetesini basan fatma çetesinin lafını nereye koyayım ki şimdi. orda da enteresan diyalog bkz:
hee palikaryalar balta döner sap döner gün gelir hesap döner. sizin de iki yıllık zulmün hesabını verma döneminiz geldi...
... bıyık yiğit olmaya yetmiyor değil mi!!.
edit 2: işbu entryde hiç bir millet, ırk veyahut toplum düşman olarak görülmemektedir. tıpkı usta nazım hikmetin dediği gibi, ingiliz'in hepsi değil domuzu.
" kurtuluş dedim. ' ankara'da bir mahalle. ' fazlası değil. belki bir de bob marley' in en iyi şarkısı. daha fazla düşünmeye gerek yok. adı her yerde, kendisi yok! kurtulmaya gelmiyoruz dünyaya. daha da saplanmak içi buradayız. dibine kadar. onun için çürüyor bedenlerimiz ölünce. " *
altı bölümlük bu diziyi izlediğinizde, bu ülkenin ne kadar zor kurtarıldığını, çekilen çileleri, yapılan kahramanlıkları yüreğinizde hisseder, bu ülkenin düşmanı olanlara karşı daha bir bilenirsiniz.
vatan sevgisinin ne demek olduğunu, bundan yüce bir duygunun insan kalbinde bulunamayacağını öğrenirsiniz.
dar sokakları yüksek binalar yüzünden güneş almamasına rağmen, eski binaları nedeniyle hala sevimli denebilecek semt. 100 metrede bir otopark bulunan bu semtte arabanızı veriyorsunuz otoparkçıya ama o gidip bir binanın önüne çakebiliyor aracınızı; hem de paranızı alıyor yine. otoparkçılıktan çok park edecek yer bulma servisi gibi. Her yerde pastaneler, yufkacılar, bilmemneler var ki her gün yemek istersiniz vallahi, obez olursunuz haberiniz olsun. Her hafta bu mahalleye birileri taşındığı veya birileri buradan taşındığı için bazı sokaklar "yük ve eşya taşır"lar tarafından saatlerce trafiğe kapatılır lakin hiçbir zaman bu bir kavga, tartışma veya gerginlik nedeni olmaz. arkaya takılan araçların saatlerce korna çalmadan beklediğine şahit oldum. Sokaklar yük ve eşya taşırlar olmadığı zamanlarda seyyar satıcılar ve overlokçulara aittir. megafonlarla akşama kadar çığıra çığıra gezerler. bu muhitin insanları çok sık görülemeyecek kadar naziktir, kibardır; gürültü yaptıklarını düşündüklerinde özür dilerler kapınızı çalıp, ev sahibiniz sürekli evle ilgili bir sıkıntınız var mı diye sorar.
kısacası, "yük ve eşya taşır" kamyonu kurtuluş'taki yeni evinize yanaştığında mutlu olmanız gerekir. O kamyon ikinci kez yanaştığında ise ne kadar sakin ve güzel bir muhiti geride bırakıyor olduğunuzu aklınızdan atın; çünkü insan bunu düşüne düşüne uyuyamıyor.
Kurtuluş savaşını konu alan dev yapıt.altı cd den ouşur.Türk ordularının izmir'e girdiği bölüm muhteşemdir,göz doldurur.En etkilendiğim sahne ise ingiliz subayına selam vermeyen türk subayı ile bahriye nazırı arasında geçen konuşmadır.o an çalan müzik ise insanı daha çok etkiler.
Nereye koyacağımı bilemiyorum, beni sıkıyor
Küçük, zavallı yüreğini yiyor sorunlar
Kan akıyor ağzından ve çok yavaş çiğniyor avını
Ateşten sıçrayarak gövdesi yanıyor.
Bu çok bilmiş insanın gölgesi güneşi örttükçe
Olmayacak sınırsız amaçlar uğruna,
Boş yere harcandıkça ateşi,
Gönül gözü açık sevdiğim öfkelenir
Bilir sonsuzdan kopan sevginin, bütünden kurtulduğunu
Bir atılışta kızgınlık ve kin saçarak
Her doğuşu engelleyen ölü varlığı kovalar
Kahramanca yalnızlığında,
Şaşmaz bir alev gibi yaşamla gerçek sarkacına tutunur.
Bereketle filizlenir bu tarlada sonsuzluk
Topraktan insan ve dost sevgisi doğar.
Şaşkınlığı yutar bütün dünyayı
Yalnız geceyi kendine, ölümlü genç bedenine adar.
Feracelerini kapatan dualarıyla
Güzel başak gözlerine ağıtlar yakmalıyım.
Tanrı iyi, topraksa iyiyse konuş artık çocuğum
Bütün çevreleri insan dalgalarına bırak.
Tüm ışıkları dağıt, yansın tütsüler
ilk erdem kavranacak nasıl olsa maddeye karşın
Kurtuluşun avuçlarındadır
Anlamaz beynin geçmişten başkasını
Yüreğin ancak gelecek için soluklanır.
istanbulda eski bir ermeni semti. civil civil iste, kendine özgü bir havasi var. ermeni yada hiristiyan mezarligi falan. halen ermenilerde oturuyormus sanirsam. yillar sonra edit; rum semtiymis eskiden. cemali ye tesekkür.