Kalp değil beyin düşünür, hisseder. Kalbin dolaşım gibi en önemli fonksiyonlardan birini sağlamak dışında bir işlevi yoktur. Kan olmadan kalp bir hiçtir.
işine geleni/gelmeyeni işine geldiği gibi yorumlama isteğinin bir ürünü olan yorum.. kuranda her daim, sürekli, tekrar tekrar düşünün diye söylenir.. "düşünün, akıl erdirin ki doğruyu bulasınız".. kuranda "düşünme organı" olarak "kalp" görülmez. lakin, kalbinizle düşünün der.. yani sadece mantık yürütmeyin, duygularınızı, vicdanınızı, ahlakınızı, sevginizi, ruhunuzu kısaca herşeyinizi katın işin içine ki doğru düşünebilesiniz.. düz mantık düşünce ile bir yere varılamaz çünkü.. ruhu katmadan yaşamanın da bir anlamı olmaz çünkü.. hayatın kendisi de böyle değil midir zaten.. dümdüz olduğun zaman yaşamış olmazsın.. çünkü nefes almak, tek başına, yaşamak değildir.. yaşamak kavramı nefes almak değildir.. çok geniş bir anlama sahiptir.. kuran da bunu söyler, böyle söyler, mecaz değil bizzat söyler ve açıkça söyler.. ama bir şeyi de ekler; anlayana..
kalpten açıkça ve defalarca düşünme organı olarak bahsedilir çok nettir. Aksini iddia eden kafa ve düşünce-fikir kelimelerinin bir arada olduğu bir tek ayet göstersin.
kuran-ı kerim i ansiklopedi zanneden ateist zırvası. Kıvırcık lahana var bi tane tv de çıkıyor. O da da vinci şifresi kitabı zannedip şifreler çıkartıyodu. Hepinizi ' topla 40 yapar. Kutlu olsun ' reise havale ediyorum.
ahzab suresi 4. ayet: (müşriklerin ve münafıkların zeki kimseler hakkında zannettiği gibi) allah hiçbir adam için içerisinde iki kalp yaratmamıştır. (boşama niyetiyle "sen bana anamın sırtı gibisin" diyerek) kendilerinden zıharda bulunduğunuz o eşlerinizi sizin anneleriniz kılmamıştır (ki size ebediyyen haram olsunlar. ancak şer'an tayin edilen keffareti yerine getirmeden onlarla ilişki de bulunmak veya kendilerine şehven dokunmak size haramdır) evlatlıklarınızı da (öz) oğullarınız kılmamıştır. işte size, bu (şekilde konuşmalarınız) ağızlarınızla (söylediğiniz) sözünüzdür (ki böyle demekle ne bir adamda iki kalp olur ne de eşiniz sizin anneniz olur ne de evlatlıklarınız öz çocuklarınız sayılır). (siz böyle aslı astarı olmayan sözler söylersiniz ama ) allah (daima her yönden gerçeğe tıpatıp uygun olan) hakkı söyler ve kendisi o (dosdoğru) yola hidayet eder.
işte bir beyinsizin islam bitmiştir diye ortaya attığı kur'an ayet'inin aslında bahsettiği olay budur. daha önce de dedik yine tekrarlayalım. kur'an'ı okuyup anlamak isteyen, aliminden tefsirli mealiyle okusun. kıçından yorum uyduran dübürcüklere kimse itibar etmesin.
eskiden kalbin düşünmek için olduğuna inanıldığına dayanan varsayım.
bunu nereden biliyoruz? bir ton ayet ile falan göya delillere dayandırarak bir varsayım ortaya atıyorsunuz, içerisinde hiç bir veriye dayanmayan kocaman başka bir varsayım var ve bu sizin diğer kanıtladığınızı düşündüğünüz varsayımınızın önemli bir kısmını oluşturuyor. bugün de insanlar kalpleri ile sevdiklerini söylemekteler. ama kalbin işlevinin kan pompalamak olduğunu hepimiz biliyoruz herhalde.
burada eskiden insanların ne düşündüğü konusunda madem böyle desteksiz sallanmış ben biraz altına destek koyayim de sadece bakınızdan oluşmayan entryme cevap bekleyeyim,
kalbin kan pompalama görevi olduğunu ilk söyleyen romalı galen olup 2. yüzyılda yaşamıştır. yani islam dininden önce. ondan önce git geller mevcut. cilalı taş devrinde ruhsal bozukluklar için beyne müdahale edilirmiş. m.ö 1700'lerde beynin hasar görmesi halinde olabileceklere mısır el yazmalarında rastalanabilir olması ne kadar ileri gidildiğini gösterir. ama mısır'da bu tarihlerden sonra bir süre zekanın merkezi kalp oldu. hipokrat ise (kendisinin kim olduğu malum) beyinin fonsksiyonlarını tekrar geri verdi. aristoteles kalbin zekanın merkezi olduğunu söylerken öğrencisi platon hipokrat'ın söylediklerine ek olarak beynin ruhun olduğu yer de olduğunu ileri sürdü.
ama herşey galen'in kalbin fonksiyonunu bulması ile son buldu. tekrar ediyorum milattan sonra 2. yüzyıl.
hac suresi 46. ayet: yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun? (dolaştılar, ama ibret almadılar). çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri) kör olur.
ayette "gulüb'ün" kelimesinin gerçek anlamı buradaki gerzeğin kalpler diye çevirdiği bizim anladığımız anlamda kalp organı değildir. meal yerine tefsirlere bakın. buradaki gerzeklere takılıp kalmayın. belagat ve fesih kuralları bilinmeden çeviri yapılırsa çok yanlış anlamlar çıkar ortaya. bırakalım bu işleri gerzekler değil kur'an alimleri yapsın, onlar açıklasın.
bir ergenin zırvasıdır.tasavvufa neden gönül ilmi denilmiş hiç düşündün mü birader sen?senin anlayışına göre ''gönül mü ilim ne arar la gönülde''ya da onların gözleri vardır görmezler deyince şöyle diyosun heralde ''bu ne len hem gözleri var diyo hem görmüyolar diyo he he he çözdüm işi''
edit:yahu bi de sanki gerçeği söylüyomuş gibi aha la yazıyo la aha demesi yok mu
düşünce akıl söz duygu ferahlık sıkıntı gibi birçok duygudan bahsedilirken beyin değil kalp, göğüs gibi kelimelerin kullanıldığından ama bu kelimelerin biyolojik anlamda organ olmadığının farkında olmayan ve muhtemelen de düşünme organı beyin olmayan ateist zırvaları.
edit: biyolojik olarak kullanılmadığı yani kalp derken fiziksel kalbin kasdedilmediği gibi. beynim almıyor denmez de aklım almıyor denir. halbuki akıl diye bir organımız yoktur. kalbim sıkışıyor deriz. ama aslında kalbimiz sıkışmıyor canımız sıkılıyor moralimiz bozuluyor.
Kalp ile beynin ne olduğunu bilmeyen, kendileri kullanınca normal sayan dini bir kimlik sahibi kullanınca aa ne komik lan diyen zihniyet ürünü tespitler.
şimdi kalp ve beyin iki organ. ikisinin de kendilerine ait görevleri var. ama bir de insanların duygu düşünce his sevgi aşk kin nefret gibi fiziksel olarak gösterilemeyecek ve hangi organ tarafından eylemlendirildiği bilinmeyen özellikleri var.
mesela aşk. insan hangi organıyla aşık olur. beyinle mi? olabilir. kalple mi? o da olabilir. belki de insan poposuyla aşık oluyordur. olamaz mı? neyse.. birgün o da ispatlanır.
konuşurken kimse seni bütün beynimle seviyorum demez. ne der? seni bütün kalbimle seviyorum der. kalbimde sana yer var deriz. ya da bütün kalbim senin deriz. sana beynimde yer yok demeyiz. bütün kalbimizle söz veririz, bütün kalbimizle konuşuruz, bütün kalbimle diyorum ki deriz, bütün beynimle diyorum ki demeyiz.
Bunu kur'an yapınca aa allah kalple beynin ne işe yaradığını bilmiyor olur. ateist ergen yapınca ben eleştiri özgürlüğümü kullanıyorum olur.
galiba bazılarının düşünme organı beyin değil. ne olduğunu da ben söylemeyeyim sonra kızıyorlar.
kalp verken yumruğun büyüklüğündeki organdan mı bahsediliyor yoksa bir suç işlediğinde pişmanlık duymana neden olan organdan mı? ilk olarak bunu açıklamak gerekir.
kuran canlı bir varlık olmadığı için gerçekleşemeyecek eylemdir. tanım olsun diye yazdım. ben de başlığı açanın yolundan gidiyorum ve ad aktarmasını anlamamış oluyorum.* neyse sorun bu değil.
kalp evrensel olarak duygu ve maneviyatla ilişkilendirilmiştir. beyin ise akıl ve mantıkla. her ikisini de kullanırsak doğruya ulaşabiliriz. bilinmezliği ve şüpheyi araç olarak kullanmak lazım bazı zamanlar. kuran da sürekli kalpten bahsetmesi inanç doğrultusunda sürekli duygu ve maneviyatımıza yönelmemiz gerektiğindendir.
ayrıca akıl ve mantık doğrultusunda düşündüğümüzde: kuran da her şey apaçık verilseydi insanların hepsi buna inanırdı. hangimiz şu an bir mucize görsek inanmayız. tamam mucize görünce bilimle açıklamaya herkes çalışır. ama ben gökyüzünde, atıyorum, kargaların allah ya da muhammed yazmasından bahsediyorum. bunu kim görse inanmazdı ki? yani buradan şunu çıkarabiliriz. hayatta bir sınav mantığı var. her şeyi apaçık görseydik bunun bir anlamı olur muydu? işte şüpheyi böyle araç olarak kullanırız.
beyin ve kalp herkeste var ama aynı zeka herkeste yok. zeki insanlar çevresini sorgulamayı, olayları bilimle açıklamayı çok severler. ama zeki olmayan sıradan insanların etrafındakileri düşünebilmesi sınırlıdır. burada kalbi devreye girer. etrafındakileri sorgulayıp din yoktur sonucuna ulaşma kapasitesi olan insanlara bakalım. * kalbini kullanmıyor. *
yani sonuç olarak şunu diyeceğim. kuran da bize bir mesaj var. mesaj ise kalbini kullan... her şeyi size apaçık söylerdik ama yaptığımızın bir anlamı olmazdı diye ucundan dokundurmakta aynı zamanda. ayrıca beyin beyin diye tutturmuş yazar. herkesin zekasının farklı olması adalet olamaz zaten. burada kalbini kullanmanı isterken sen somut olarak ulaşamadıklarını reddediyorsun. zekan yeterli olsaydı anlardın dediklerimi. ama allah adaletli olduğu için sana bir de kalp vermiş. hala zamanın var joe...
öncelikle (bkz: hz.muhammed(s.a.v) (bkz: allah cc)
her şeyi düz mantık düşünen ezik kompleksli ateist saçması. arada atar bi iki tane densiz böyle saçmalar sonra ayarı yer ağlayarak ayrılır sözlükten.islam a laf atınca ellerine ne geçiyosa günahtan başka.
bunu yazan adama saygım var. yazdığına değil, oturmuş salak salak şeyler düşünmüş, sonra kuran ı açmış, ilgili ayetleri -ki mecaz yüklü ayetler ama o mecaz yok diyor, sen kimsin yarram mecaz olup olmadığını belirleyebiliyorsun- seçmiş, dayamış döşemiş, esmiş gürlemiş. kısaca özet geç piç demek istiyorum. okumam dicektim ama okudum ve sen haksızsın ibne, sana laflar hazırladım demek istiyorum ama ibne dersem sözlükten atılırım, o yüzden demiyorum.
kuran dediğin kitap senin sığlığına sığmaz ergen arkadaşım. sen git playboy falan oku, balgamınla otuzbir çek bu işleri bırak ama. iddaa kuponu yatırmaya gittiğinde kaç yaşındasın lan sen diye sormuyorlar mı sana? bence soruyorlar. sakalın bıyığın bi terlesin hele sonra gel dilbilgisi, gramer, haciz, hicaz,mecaz takılalım senle. yok ben illa karışırım dersen, sana bi korum, özne yüklem tümleç bi tarafa dağılırsınız.
haaa bide kalp organı diye bi tamlama olmaz dalyarak. kalp zaten bi organdır. kalp organı şeklinde kullanılmaz, doktora gidip göz organım bulanık görüyo dedin mi sen hiç?
yine o ya, yine o, bu kadar basit bir şeyi anlayamayan yine o. açıklayalım da belki öğrenir.(pek sanmıyorum da) kur'an'da allah, "bazılarının" aklını örteriz" der. işte kur'an'da 'kalp' akıl anlamında kullanılır. hatta bir çok yerde geçer.
kalp 6. duyu organıdır maddiyata değil maneviyata dayalıdır maneviyatla işi olmayanın bunu red etmesi gerekir kalp onun için mide gibidir bağırsak gibidir beden organı arkadaşlar ruha inanmadıkları için kalbide öylesine tesadüfen bedenlerine gelip girip ve istem dışı hareket ederek attığına inanırlar inançsız olmaz inanç olmadan başımızı bile kaşıyamayız teknolojinin olmadıgı bir cahiliye devrinde kuranı kerim azimüşşanın yada alemlerin efendisi muhammed mustafa s.a.v hangi bilim konferansına katılıpda kopya cekip bunu kuranı kerime aktarmış olabileceğini düşünmek istemezler çünkü bu işlerine hiçmi hiç gelmez çünkü onlar süper zeka oldukları için bunu asla kabul edemezler ederlerse inanmak zorunda kalacaklardır inanıncada bu kadar rahat atıp tutamayacaklardır bu kadar rahat yalan söyleyip iftira atamayacaklardır .
cahiliye dönemi dediğimizde inasanlar kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyorlardı bu gidişata son veren ise allah ın izni ile peygamber efendimizdir bunu en azılı değil ateist satanistler bile biliyor bildikleri halde inanmıyormus gibi takılıyorlar tabi bunun sebebi ise inanmassak yok olur zihniyetidir bu sağlıklı bir aklın işi değil.
teknolojinin olmadığı bir devirde acaba hangi profesor ordinaryus doktor ana rahmine girip bakıp inansan oğlunun bir kan pıhtısından yaratıldıgını kurana nakletmiş olabilir bunu düşünmüyorlarmı kuduruyorlar ama allah a şükür kuranı kerim o o kadar derin ve mucize bir kitapki onu ancak akılsızların inkar edebileceği bir şekilde tasarlanmıştır öyle olmalı çünkü öyle olmasaydı cehennemin yaratılması amacsız kalacaktı .
islamda zorlama yok dileyen inanır dileyen inanmaz buda hür irade için gerekli olan bütün ortamı sağlamış bulunur yani kişi kendi isteği doğrultusunda inanır yada inanmaz kimse kimsenin kafasına silah dayayıp buna inanmak zorundasın diyemez soruldugu zaman neden inanmadın diye sebeb gösterilemez yani hasan inanmıyordu bende inanmadım denemez çünkü aynı akıldan iki tarafdada vardır tek fark birisi aklını kullanır diğeri kullandıgını sanarak inanmamak için sebebler arar halbuki inanmayı bir parça istese 5 duyusunun algıladıgı herşey ona onları bir yaratanın oldugunu belli edecektir buda 6. duyusunun gelişmesini sağlayacaktır ve eminim hayran kalacaktır.
örnek vermek gerekirse üzerine bindiğimiz atın nasıl bir teknoloji ile yaratıldıgı ayak kemiklerindeki küçük bir deliğin ağırlığının iki katını taşıyabileceğini (buda demektirki üzerine birileri binecek gelecekte) kim bilebilirdiki çağlar öncesinden yani insanın zikri neyse fikride o oluyor saygı duymak gerekir sonuçta adam 18 bin alemi ve algıladıgı bütün enerjileri ve herşeyden önce aynada gördüğü kendisini isteği dışında 2 göz 2 kulak 2 kol 2 bacak 1 burunla yaratan gücün ve kudretin elinde bulunduğu yüce allah a inanmıyor sana banamı inanacak o yüzden parmak yormaya değmez .
zaten allah u teala herkesin kendisine inanmasını isteseydi bu (ol) demesiyle anında olurdu ama buda özgür iradeye müdahale olurdu .
zaten bunuda adama en doyurucu bilgiyi sunuyorsun en doğru ve gercek olan cevapları verdiğin halde adam inkarı seçiyor kolaya ve zevke kaçıyor burdanda allah ın ona izin vermediğini anlıyoruz . herkesin tecellisi farklı olur kimisi hırsız olacak kimisi simitci kimi dindar kimi kafir olacak bizim için hazırlanan bu sınav ortamının kuralı bu buna göre insanın doğru yolu doğru yolda bulması pek bir şey ifade etmezdi yanlış yoldayken bulacak ki değeri olsun .
--konuyu açandan alıntı--
o yıllarda beynin işlevi bilinmiyordu, her şey kalpte biter zannedilir, beyne önem verilmezdi, düşünceyi beyinle, yani kısacası beynin özelliklerini kalbin yaptığı sanılırdı. 15, 16, 17. yüzyıllarda beynin işlevi öğrenildi. muhammed bunun böyle olmadığını biliyor muydu? kesinlikle hayır... zaten dediğim gibi başkalarının söylediğinden fazlasını bilmiyordu ve kuran'ı o şekilde oluşturdu.
Konu hakkında Mö 460-377 yıllarında yaşayan hipokrat şöyle demiş
--alıntı--
"Şunu biliniz ki keyif, sevinç, kahkaha, neşe ve üzüntü, acı, ümitsizlik ve keder yalnızca beyinden çıkar (kaynaklanır). Özellikle düşünme, anlama, görme ve işitmeyi, neyin doğru neyin yanlış olduğunu, neyin tatlı neyin acı olduğunu öğreniriz... Daha da ileri olarak beyinle kızgınlaşır, saldırgan oluruz, korkar ve endişeleniriz, rüya görürüz, beklenmedik hatalar yaparız, yersiz sıkıntılar yaşarız, hata yaparız, deneyim yaşamak isteriz. Beyin sağlıklı olmadığı zaman; aşırı sıcak, aşırı soğuk, aşırı nem ve aşırı kuruluk gibi şeylerin tümünden etkileniriz"
--alıntı--
konuyu açanın bahsettiği tarihlerden 900 yıl önce ise gazali şöyle demiştir.
--alıntı--
"Beynin ön tarafina yerlestirilen -kuvvei haaliyye-yi haber alici bir ajan olarak kabul etmelidir. Cünkü hissedilen haberler hep orada yerlesir. Beynin arka kisminda bulunan -kuvvei hafiza-yi da hazine vekili gibi kabul etmelidir. cünkü hersey orada saklaniyor." Ihyau ulumiddin cilt3 s.22
--alıntı--
hasbelkader araştırırken gazali'nin aslında tamda bu konuda harika açıklamaları olduğunu gördüm.
öncelikle konuyu açanın kuranda geçen kalpten anladığını gazali şöyle açıklıyor:
--alıntı--
"Birinci söz kalb kelimesidir. Bu söz iki manada kullanilir. Birincisi insanin sol tarafinda sol memenin altina dogru yerlestirilen cam kozalagi seklinde bir et parcasi demektir. Ici siyah kan doludur. Ruhun madeni ve kaynagi orasidir. Cismani olan bu kalb tababeti (tabibleri) alakadar ettigi ve bizim mevzumuzla alakasi olmadigi icin, ondan bahsedecek
degiliz."Ihyau ulumiddin cilt3 s.9
--alıntı--
gazali ünlü eserinde konuyu açanın yanlış anladığı hususa açıklık getirip kuranda geçen "kalp" kelimesinin ne olduğunu açıklıyor.
--alıntı--
"Bilmis olki: ilmin yeri kalbdir.Kalb derken bütün azamizi sevk u idare eden nurani ve manevi benligimizi kasdediyoruz ki, bütün uzuvlarimizin hizmet ve itaat ettikleri bu kalbdir. Yoksa yürek dedigimiz kalbi kasdetmiyoruz. Bizim maksadimiz olan ve bazan gönül dedigimiz bu manevi kalb..." Ihyau ulumiddin cilt3 s.29
--alıntı--
ufak çaplı bir araştırma neticesi benim çıkardığım sonuç şu şekilde.
madem örnek olarak i·sra suresi(36) verilmiş oradan devam edelim "hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur".
gözün görme işlevi, beyin bu işlev içerisinde var mı? hayır.
kulağın duyma işlevi, beyin bu işlev içerisinde var mı? hayır.
kalple akletme işlevi, beyin bu işlev içerisinde var mı? hayır.
peki Bütün bu islerde aslinda beyin hayati bir islev görüyor mu? Evet.
hal böyle iken eğer başlıktaki düz mantığa göre hareket edersek, kuranın göz değil beyin görüyor demesi, kulak değil beyin duyuyor demesi gerekir.
Kuranın beyinle düşünmekten bahsetmiyor(tıpkı gözle görmekte, beynin işlevinden basetmediği gibi), kuran kalple akletmekten bahsediyor. buda bir insanın, beyninin yaşadığı tecrübelerin ve depoladığı bilgilerin kalple (gazali'nin bahsettiği manevi kalp. kan pompalayan yürek değil, örneğin vicdan, örneğin nefis) harmanlanıp doğruyu görmesi demektir.
ha mecaz diyenler de var. peki bu mecaz anlam nereden gelmiştir. neden midemin sesini dinleyeyim ya da neden karaciğerim hep seninle diye bir deyim yok bu mecaz kalple ilgili çünkü dolaşım sistemi damarlar falanca filanca kalbin kan pompaladığı dolaşım sistemi organı olduğu çok sonralar ortaçağda keşfedilmiş bir şey. o zamana kadar kalbe hep başka anlamlar yüklenmiş. peki neden;
çünkü sesi duyulan hissedilen tek organ kalptir. sürekli atar. insan öldükten sonra düşünmeyi keser, kalp atmayı keser, düz mantık kalp düşünmemize yarayan organdır. bu bitin eski toplumlarda böyle gelmiştir. aztekler, mısır, babil örneği çok. günümüzdeyse sadece deyim mecaz olarak hayatını sürdürmektedir. mecaz diyen hiç kimse de düşünmüyor ki aga bu mecaz anlam nereden gelmiştir.
tıpkı romalıların kalbi cesaret organı sanmasıyla aynı mantıktır. heyecanlanınca küt küt atar diye cesaret verdiği sanılırdı.
neyse.
beyin hala daha bilinmiyor tam olarak ondan dolayı muhammed zamanında da bilinmesi beklenemez. ama tabi ki allah daha iyi bilir. hatta allah yarattığı canlıyı o kadar iyi bilir ki cebraili muhammedin kalbini yıkamaya gönderir.
mecazdır. bunun da ötesi yoktur. kalbin sevmekle hiçbir alakası yokken kalbi aşkın, sevgini olarak lanse etmiyor muyuz biz? aynı hesap, bunu insan yaparken kuran neden yapmasın?
kaldı ki, beyni bir kenara bırakırsak vücuttaki duygu değişimlerinden etkilenen tek organdır kalp. değişik ruh hallerinde değişik hızda atar, heyecanlanınca hızlanır, üzülünce o bölgeye bir ağrı çöker. bu bağlamda fonksiyonel olarak olmasa bile kalp duygularla bağlantılı bir organdır, nitekim kalbe ruhun merkezi olma fonksiyonunu da eski insanlar bu sebeple yüklemişlerdir. öte yandan şu da var ki, beynin kaba tabirle düşünme organı olduğu on sene önce keşfedilmiş bir şey değil, en eski zamanlardan beri beyin ameliyatları yapılıyor, bunların arkeolojik bulguları var, kuran bir insan tarafından yazılmış olsa bile beyni bilmeme gibi bir durum söz konusu değil. anlatılanlar düşünmekten ziyade hissetmekle alakalı olduğu için kalp üzerinden bir mecaz yapılmıştır sadece.