ben en büyük neye muhalefet edebilirim söylemidir. tamam benim beynim bunu algılıyor ama banane banane muhalefet edecem işte ifadesinden başka birşey değildir.
--spoiler--
bazı öküzlerin salak salak cümleler yazacağını bildiğim için şimdiden bunu yazayım da kapak yaptım diye ortalarda gezmesinler, diyeceğim şu ki, kalp kelimesini konuşma dili vs nasıl kullanırız bazen? beynin özelliklerini yükleriz evet bu gayet normal bir şey, işte kalbe perde inmesi gibi cümleler gerçektende çelişkisiz bir ifadedir, kalp manevi olarak gönül işleri içinde kullanılır o yüzden bu olabilir ancak asıl meseleye gelecek olursak;
--spoiler--
sen yapınca oluyor da kur'an yapınca olmuyor. buna da zeka deniyor.
dine göre kalp, beyinden daha önemli bir organdır çünkü. benim anladığım kadarıyla kastedilen: sevgi, duygular ve vicdanın akıl ve mantıktan daha önemli olduğu. Yani aklınızla değil duygularınızla düşünün diyor bize.
böyle bir soruna değinen " kuran ın kalp organını beyin sanması " yerine " Allah ın kalp organını beyin sanması " yazmaması düşündüren yazarın düşüncesidir. zira bunu kuran değil Allah düşünmüştür. yazar kendi kendine çelişkiye daha başlıkta düşmüştür.
kalbi, beyni, mecazı gönlü siktir edin de ben size başka bir şey söyleyeyim... ulan buna benzer hangi tartışmadan sonra bir müslüman ateist olmuş bana gösteriverin bi hele... yahu diyelim anlatılanlar doğru, kuran yalan dolan, ee so what? zaten ateistsin sana ne kattı bu şimdi? hiçbir şey... inananlar yazdıklarını reddetti, onlara ne kattı, ya da onlardan ne götürdü bu metin? hiçbir şey... inananlar inandığıyla mutluysa ya da en azından inançlarının karşılığını alacaklarını düşünüp bir dayanma gücü buluyorlarsa inançlarında, kime ne amınakoyiyim! adam inanıp mutluysa inansın, sen de inanmayışınla mutlu ol... amınakoyiyim ya arkadaş bir adam cumartesi sabahını oturup fıstık gibi kahvaltı yapmak varken niye kendini insanların inançlarını sarsmaya harcar ki! ateist olmayı anlarım ama insanları ateist yapmaya çalışmanın mantığını bir türlü kavrayamadım. abi siktir et, sen inanmıyorsun zaten, oh kurtarmışsın(!) kendi adına paçayı, gez toz dünya nimetlerinin tadını çıkar, sana ne amına koyiyim kur'anın hangi organla neyi kast ettiğinden! kendini paralasan ne olacak, herkes ateist mi olacak? diyelim o da oldu, tüm dünya "aslında allah yokmuş lan ne kadan da malmışız hepimiz" şeklinde düşündü yakaladığın bu inanılmaz, akıllara durgunluk veren çelişkilere bakıp, ee sonra ne olacak? bütün dünya toplaşıp bir köpük partisiyle kutlayacak mıyız bunu?
Herkese ve herkesin anlayabileceği şekilde gönderilen bir kitap olmasına rağmen bazı gerizekalıların anlamadığını anladığımız yazıdır. Hayatında hiç bir tane bile roman okumamış insandır bu. "hahaha kalbe düşünce olgusu eklemişler ıhıhıh" şeklinde orgazm olmaktadırlar. Ateizm bu ve bunun gibiler yüzünden yaygın değil. Bu sığ ve ateş püsküren tavrınız sadece bu işe yarıyor. Kuran önyargısı ile saçma sapan öküzlükler yapılmasın, ateistler bu kadar ciddiye alınmasın.
sanırım bakara suresinde ''inkar edenlere de siz de inananlar gibi iman edin denildiğinde 'o boş beyinliler gibi mi iman edeceğiz.' derler. asıl boş beyinli (ahmak) kendileridir ama bilmezler.'' gibi bir ayet hatırlıyorum ama şimdi bakınca tam çevirinin beyinsizler gibi olmadığını görüyorum. farklı farklı çeviriler var. arapça bilmediğimden oradaki mananın ne olduğunu bilemiyorum haliyle.
kuran'da kesinlikle beyin kelimesi geçmez. ancak bu anlattığım olayı örtbas etmeye çalışan bazı üçkağıtçı din 'adamları' beyini koyar ki birilerinin bu şüphesi kalksın ortadan ben de kaymağımı yiyim...
türkiye'deki müslümanları anlamakta güçlük çekiyorum.
bu önerme, nihayetinde bir önermedir. önermenin açıklandığı yazı gayet saldırgan, sinirli bir üslupla yazılmış ve pek hoşgörülü olmayan bir yazıdır orası da muhakkak. yani başlığı açan provokasyondan ziyade sinirini dışarı yansıtmış ve bu üslup sinir bozuyor.
buraya kadar her şey tamam da, şundan da eminim, bu önermeye karşı çıkan müslümanların çoğu kuran'ı olumamışlar. eğer okumuşlarsa durum daha da vahim. muhammed hiçbir zaman bir soruya cevap verirken bu şekilde sert bir tavır takınmadı. ne aşağılayıcı, ne hakir görücü değildi. hep dersiniz ya "sevgi peygamberi" diye. o, kendisiyle alay etmeye çalışan inanmayanlara karşı bile gayet seviyeli ve hoşgörülüydü. müminlerden de bunu isterdi.
halbuki bugün kendini müslüman addeden kesim asla ve kat'a muhammed'in bahsettiği o portreye uygun değiller. şu başlık altındaki cevaplara bile baktığımda bunu rahatlıkla görebiliyorum. sadece hakaret içeren yorumlar görüyorum. müslüman laf sokmaz, müslüman hakaret etmez. bunlar dinin önemli düsturlarındandır. karşınızdaki sizi tahrik de etse, siz bir müslüman olarak nefsinize hakim olacaksınız. eğer ki her tahrike karşı kılıç kuşanırsanız zaten hiç müslüman olmamışsınız demektir.
kısacası önermeyi açıklayan yazı da dahil, şu mecrada yazılan hiçbir yazı saygı içermiyor. saygının olmadığı yerde bütün görüşler, inanışlar, davranışlar boştur ve gereksizdir. edep yahu!
mecazdır. bunun da ötesi yoktur. kalbin sevmekle hiçbir alakası yokken kalbi aşkın, sevgini olarak lanse etmiyor muyuz biz? aynı hesap, bunu insan yaparken kuran neden yapmasın?
kaldı ki, beyni bir kenara bırakırsak vücuttaki duygu değişimlerinden etkilenen tek organdır kalp. değişik ruh hallerinde değişik hızda atar, heyecanlanınca hızlanır, üzülünce o bölgeye bir ağrı çöker. bu bağlamda fonksiyonel olarak olmasa bile kalp duygularla bağlantılı bir organdır, nitekim kalbe ruhun merkezi olma fonksiyonunu da eski insanlar bu sebeple yüklemişlerdir. öte yandan şu da var ki, beynin kaba tabirle düşünme organı olduğu on sene önce keşfedilmiş bir şey değil, en eski zamanlardan beri beyin ameliyatları yapılıyor, bunların arkeolojik bulguları var, kuran bir insan tarafından yazılmış olsa bile beyni bilmeme gibi bir durum söz konusu değil. anlatılanlar düşünmekten ziyade hissetmekle alakalı olduğu için kalp üzerinden bir mecaz yapılmıştır sadece.
tıpkı romalıların kalbi cesaret organı sanmasıyla aynı mantıktır. heyecanlanınca küt küt atar diye cesaret verdiği sanılırdı.
neyse.
beyin hala daha bilinmiyor tam olarak ondan dolayı muhammed zamanında da bilinmesi beklenemez. ama tabi ki allah daha iyi bilir. hatta allah yarattığı canlıyı o kadar iyi bilir ki cebraili muhammedin kalbini yıkamaya gönderir.
ha mecaz diyenler de var. peki bu mecaz anlam nereden gelmiştir. neden midemin sesini dinleyeyim ya da neden karaciğerim hep seninle diye bir deyim yok bu mecaz kalple ilgili çünkü dolaşım sistemi damarlar falanca filanca kalbin kan pompaladığı dolaşım sistemi organı olduğu çok sonralar ortaçağda keşfedilmiş bir şey. o zamana kadar kalbe hep başka anlamlar yüklenmiş. peki neden;
çünkü sesi duyulan hissedilen tek organ kalptir. sürekli atar. insan öldükten sonra düşünmeyi keser, kalp atmayı keser, düz mantık kalp düşünmemize yarayan organdır. bu bitin eski toplumlarda böyle gelmiştir. aztekler, mısır, babil örneği çok. günümüzdeyse sadece deyim mecaz olarak hayatını sürdürmektedir. mecaz diyen hiç kimse de düşünmüyor ki aga bu mecaz anlam nereden gelmiştir.
--konuyu açandan alıntı--
o yıllarda beynin işlevi bilinmiyordu, her şey kalpte biter zannedilir, beyne önem verilmezdi, düşünceyi beyinle, yani kısacası beynin özelliklerini kalbin yaptığı sanılırdı. 15, 16, 17. yüzyıllarda beynin işlevi öğrenildi. muhammed bunun böyle olmadığını biliyor muydu? kesinlikle hayır... zaten dediğim gibi başkalarının söylediğinden fazlasını bilmiyordu ve kuran'ı o şekilde oluşturdu.
Konu hakkında Mö 460-377 yıllarında yaşayan hipokrat şöyle demiş
--alıntı--
"Şunu biliniz ki keyif, sevinç, kahkaha, neşe ve üzüntü, acı, ümitsizlik ve keder yalnızca beyinden çıkar (kaynaklanır). Özellikle düşünme, anlama, görme ve işitmeyi, neyin doğru neyin yanlış olduğunu, neyin tatlı neyin acı olduğunu öğreniriz... Daha da ileri olarak beyinle kızgınlaşır, saldırgan oluruz, korkar ve endişeleniriz, rüya görürüz, beklenmedik hatalar yaparız, yersiz sıkıntılar yaşarız, hata yaparız, deneyim yaşamak isteriz. Beyin sağlıklı olmadığı zaman; aşırı sıcak, aşırı soğuk, aşırı nem ve aşırı kuruluk gibi şeylerin tümünden etkileniriz"
--alıntı--
konuyu açanın bahsettiği tarihlerden 900 yıl önce ise gazali şöyle demiştir.
--alıntı--
"Beynin ön tarafina yerlestirilen -kuvvei haaliyye-yi haber alici bir ajan olarak kabul etmelidir. Cünkü hissedilen haberler hep orada yerlesir. Beynin arka kisminda bulunan -kuvvei hafiza-yi da hazine vekili gibi kabul etmelidir. cünkü hersey orada saklaniyor." Ihyau ulumiddin cilt3 s.22
--alıntı--
hasbelkader araştırırken gazali'nin aslında tamda bu konuda harika açıklamaları olduğunu gördüm.
öncelikle konuyu açanın kuranda geçen kalpten anladığını gazali şöyle açıklıyor:
--alıntı--
"Birinci söz kalb kelimesidir. Bu söz iki manada kullanilir. Birincisi insanin sol tarafinda sol memenin altina dogru yerlestirilen cam kozalagi seklinde bir et parcasi demektir. Ici siyah kan doludur. Ruhun madeni ve kaynagi orasidir. Cismani olan bu kalb tababeti (tabibleri) alakadar ettigi ve bizim mevzumuzla alakasi olmadigi icin, ondan bahsedecek
degiliz."Ihyau ulumiddin cilt3 s.9
--alıntı--
gazali ünlü eserinde konuyu açanın yanlış anladığı hususa açıklık getirip kuranda geçen "kalp" kelimesinin ne olduğunu açıklıyor.
--alıntı--
"Bilmis olki: ilmin yeri kalbdir.Kalb derken bütün azamizi sevk u idare eden nurani ve manevi benligimizi kasdediyoruz ki, bütün uzuvlarimizin hizmet ve itaat ettikleri bu kalbdir. Yoksa yürek dedigimiz kalbi kasdetmiyoruz. Bizim maksadimiz olan ve bazan gönül dedigimiz bu manevi kalb..." Ihyau ulumiddin cilt3 s.29
--alıntı--
ufak çaplı bir araştırma neticesi benim çıkardığım sonuç şu şekilde.
madem örnek olarak i·sra suresi(36) verilmiş oradan devam edelim "hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur".
gözün görme işlevi, beyin bu işlev içerisinde var mı? hayır.
kulağın duyma işlevi, beyin bu işlev içerisinde var mı? hayır.
kalple akletme işlevi, beyin bu işlev içerisinde var mı? hayır.
peki Bütün bu islerde aslinda beyin hayati bir islev görüyor mu? Evet.
hal böyle iken eğer başlıktaki düz mantığa göre hareket edersek, kuranın göz değil beyin görüyor demesi, kulak değil beyin duyuyor demesi gerekir.
Kuranın beyinle düşünmekten bahsetmiyor(tıpkı gözle görmekte, beynin işlevinden basetmediği gibi), kuran kalple akletmekten bahsediyor. buda bir insanın, beyninin yaşadığı tecrübelerin ve depoladığı bilgilerin kalple (gazali'nin bahsettiği manevi kalp. kan pompalayan yürek değil, örneğin vicdan, örneğin nefis) harmanlanıp doğruyu görmesi demektir.
kalp 6. duyu organıdır maddiyata değil maneviyata dayalıdır maneviyatla işi olmayanın bunu red etmesi gerekir kalp onun için mide gibidir bağırsak gibidir beden organı arkadaşlar ruha inanmadıkları için kalbide öylesine tesadüfen bedenlerine gelip girip ve istem dışı hareket ederek attığına inanırlar inançsız olmaz inanç olmadan başımızı bile kaşıyamayız teknolojinin olmadıgı bir cahiliye devrinde kuranı kerim azimüşşanın yada alemlerin efendisi muhammed mustafa s.a.v hangi bilim konferansına katılıpda kopya cekip bunu kuranı kerime aktarmış olabileceğini düşünmek istemezler çünkü bu işlerine hiçmi hiç gelmez çünkü onlar süper zeka oldukları için bunu asla kabul edemezler ederlerse inanmak zorunda kalacaklardır inanıncada bu kadar rahat atıp tutamayacaklardır bu kadar rahat yalan söyleyip iftira atamayacaklardır .
cahiliye dönemi dediğimizde inasanlar kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyorlardı bu gidişata son veren ise allah ın izni ile peygamber efendimizdir bunu en azılı değil ateist satanistler bile biliyor bildikleri halde inanmıyormus gibi takılıyorlar tabi bunun sebebi ise inanmassak yok olur zihniyetidir bu sağlıklı bir aklın işi değil.
teknolojinin olmadığı bir devirde acaba hangi profesor ordinaryus doktor ana rahmine girip bakıp inansan oğlunun bir kan pıhtısından yaratıldıgını kurana nakletmiş olabilir bunu düşünmüyorlarmı kuduruyorlar ama allah a şükür kuranı kerim o o kadar derin ve mucize bir kitapki onu ancak akılsızların inkar edebileceği bir şekilde tasarlanmıştır öyle olmalı çünkü öyle olmasaydı cehennemin yaratılması amacsız kalacaktı .
islamda zorlama yok dileyen inanır dileyen inanmaz buda hür irade için gerekli olan bütün ortamı sağlamış bulunur yani kişi kendi isteği doğrultusunda inanır yada inanmaz kimse kimsenin kafasına silah dayayıp buna inanmak zorundasın diyemez soruldugu zaman neden inanmadın diye sebeb gösterilemez yani hasan inanmıyordu bende inanmadım denemez çünkü aynı akıldan iki tarafdada vardır tek fark birisi aklını kullanır diğeri kullandıgını sanarak inanmamak için sebebler arar halbuki inanmayı bir parça istese 5 duyusunun algıladıgı herşey ona onları bir yaratanın oldugunu belli edecektir buda 6. duyusunun gelişmesini sağlayacaktır ve eminim hayran kalacaktır.
örnek vermek gerekirse üzerine bindiğimiz atın nasıl bir teknoloji ile yaratıldıgı ayak kemiklerindeki küçük bir deliğin ağırlığının iki katını taşıyabileceğini (buda demektirki üzerine birileri binecek gelecekte) kim bilebilirdiki çağlar öncesinden yani insanın zikri neyse fikride o oluyor saygı duymak gerekir sonuçta adam 18 bin alemi ve algıladıgı bütün enerjileri ve herşeyden önce aynada gördüğü kendisini isteği dışında 2 göz 2 kulak 2 kol 2 bacak 1 burunla yaratan gücün ve kudretin elinde bulunduğu yüce allah a inanmıyor sana banamı inanacak o yüzden parmak yormaya değmez .
zaten allah u teala herkesin kendisine inanmasını isteseydi bu (ol) demesiyle anında olurdu ama buda özgür iradeye müdahale olurdu .
zaten bunuda adama en doyurucu bilgiyi sunuyorsun en doğru ve gercek olan cevapları verdiğin halde adam inkarı seçiyor kolaya ve zevke kaçıyor burdanda allah ın ona izin vermediğini anlıyoruz . herkesin tecellisi farklı olur kimisi hırsız olacak kimisi simitci kimi dindar kimi kafir olacak bizim için hazırlanan bu sınav ortamının kuralı bu buna göre insanın doğru yolu doğru yolda bulması pek bir şey ifade etmezdi yanlış yoldayken bulacak ki değeri olsun .
yine o ya, yine o, bu kadar basit bir şeyi anlayamayan yine o. açıklayalım da belki öğrenir.(pek sanmıyorum da) kur'an'da allah, "bazılarının" aklını örteriz" der. işte kur'an'da 'kalp' akıl anlamında kullanılır. hatta bir çok yerde geçer.
bunu yazan adama saygım var. yazdığına değil, oturmuş salak salak şeyler düşünmüş, sonra kuran ı açmış, ilgili ayetleri -ki mecaz yüklü ayetler ama o mecaz yok diyor, sen kimsin yarram mecaz olup olmadığını belirleyebiliyorsun- seçmiş, dayamış döşemiş, esmiş gürlemiş. kısaca özet geç piç demek istiyorum. okumam dicektim ama okudum ve sen haksızsın ibne, sana laflar hazırladım demek istiyorum ama ibne dersem sözlükten atılırım, o yüzden demiyorum.
kuran dediğin kitap senin sığlığına sığmaz ergen arkadaşım. sen git playboy falan oku, balgamınla otuzbir çek bu işleri bırak ama. iddaa kuponu yatırmaya gittiğinde kaç yaşındasın lan sen diye sormuyorlar mı sana? bence soruyorlar. sakalın bıyığın bi terlesin hele sonra gel dilbilgisi, gramer, haciz, hicaz,mecaz takılalım senle. yok ben illa karışırım dersen, sana bi korum, özne yüklem tümleç bi tarafa dağılırsınız.
haaa bide kalp organı diye bi tamlama olmaz dalyarak. kalp zaten bi organdır. kalp organı şeklinde kullanılmaz, doktora gidip göz organım bulanık görüyo dedin mi sen hiç?