anlam verilmeyen sapkındır. ancak kuranda açık olduğu ve açık anlatıldığı yazar. açık bir kitabın başka bir açıklamaya ihtiyaç duymasına gerek var mıdır?
açık olan bir şey zaten açıktır. düz mantık.
ey muhammed!) biz kur'ân'ı senin dilin üzere kolaylaştırdık ki, onunla allah'tan korkup sakınanları müjdeleyesin, inat edenleri de korkutasın. (meryem/97)
işte biz onu (kur'ân'ı) böylece, apaçık âyetler olarak indirdik. şüphesiz allah dilediğini doğru yola eriştirir. (hac/16)
ve allah âyetlerini size açıklıyor. allah, (işin iç yüzünü) çok iyi bilir, tam bir hüküm ve hikmet sahibidir. (nur/18)
allah, size kitab'ı (kur'ân'ı) açıklanmış olarak indirdiği halde, ondan başka bir hakem mi arayayım? kendilerine kitap verdiklerimiz, o kur'ân'ın, gerçekten rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. o halde sakın şüphe edenlerden olma. (en'am/114)
elif-lâm-râ. bu öyle bir kitaptır ki, âyetleri muhkem kılınmış, sonra da herşeyden haberdar olan hikmet sahibi allah tarafından âyetleri ayrıntılı olarak açıklanmıştır (hud/1)
suçluların tuttuğu yol açığa çıksın diye, âyetleri işte böyle genişçe açıklıyoruz. (en'am/55)
kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye yıldızları sizin için yaratan o'dur. şüphesiz biz, bilen bir toplum için âyetleri geniş bir şekilde açıkladık. (en'am/97)
de ki: "o'nun üstünüzden ve ayaklarınızın altından azab göndermeye, yahut sizi fırkalara ayırıp kiminizin kiminize hıncını tattırmaya gücü yeter". bak, âyetlerimizi nasıl inceden inceye açıklıyoruz ki, onlar iyice anlasınlar. (en'am/65)
işte rabbinin doğru yolu budur. şüphesiz biz, hatırlayıp ibret alan bir kavim için âyetleri geniş bir şekilde açıkladık. (en'am/126)
peygamber hakem olarak kur'an ve allah'ı seçerken, birileri peygamberi hakem olarak belirler. işte asıl sapkınlık budur.
bir de utanmadan mevzu bahis ayeti öne sürüp "biz size, sizi doğru yola çağıran peygamber göndermedik mi" diyorlar. ulan, ne adamlar var... peygamberin varlığı ve geliş amacı ile hadisin bağlantısı ne yahu?
kitap indirilmemiş peygamber bile yaptığımı yapmak zorundasınız demiyor, allah şöyle yapmanızı istiyor diyor.
kendine kitap gönderilmiş peygamber için ise böyle bir şeyi tartışmaya bile gerek yok çünkü ortada zaten kitap, yazılı belge var.
bunu ilk söyleyen ömer bin hattab'tır. Hani şu ikinci halife olan hani şu hazreti dediğiniz hani şu cennetle müjdelenen ömer tanıdınız değil mi? Hah işte sizin yazdıklarınıza göre bu ömer sapık biridir. Bunu ben demiyorum Siz diyorsunuz. Üstelik bunu peygamber efendimizin yüzüne karşı ölüm döşeğindeyken söylemiştir.
(bkz: kırtas olayı)
peygamberlere sadece dini getirip önümüze koyma görevi yüklemek yanlış kanımca ama peygamberin sözleriyle dine yasak getiremezsin de. hadiste "ahududu yemek yasak" diyorsa bir şey değişmez, ahududu yine helaldir çünkü allah yasaklamamıştır. hadislerin çok büyük kısmının uydurma olması muhtemel. örneğin fatih sultan mehmet ile ilgili meşhur hadis'in gerçekten hz muhammed tarafından söylenmiş bir söz olduğuna inanmıyorum. halkı kontrol altına almak için dönemin "uleması" tarafından halka iletilmiş uydurma bir hadis bu. din her zaman yöneticiler ya da hocalar tarafından kullanılmıştır. yok rüyada görmüş de peygamberi, şöyle şöyle demiş. hadi lan ordan. öyle oluyorsa yarın sabah kalkınca bin tane hadis yazayım ben size. rüyamda gördüm derim kim bilecek amk.
ama öte yandan peygamber sadece bir faks makinesi de değildir. o dönemde kendisine vahyedileni en doğru şekilde uygulamamış olsa din kurulamazdı bile. sana sigarayı bırak diyen bir insanın karşında fosur fosur sigara içerse dikkate almazsın çünkü.
hadis/sünnet bizler için tavsiye olabilir ancak. o da kuran'a ve mantığın genel ilkelerine uyması halinde. hadise uyma zorunluluğu yoktur. kuranda geçen peygambere uyulması ile ilgili ayet peygamberin getirdiği din ile ilgilidir. peygamber sakal bıraktı diye sakal bırakmak gibi bir sike derman olmayacak şeyler değil.
hadi iddia edin tüm hadisler doğrudur diye. edemezsiniz, hiç kusura bakmayın.
elbet o adamda sünnetleri uygulamak ister lakin sünneti yerine getireyim derken saçmalamak istemez.
tüm bunlardan sonra kuran'ın kendisine yeteceğinde karar kılar.
ki insanoğlunun ayetlerle bu kitaptan sorumlu olduğumuzu ve bu kitapta her şeyin en ince detayına dek verildiği yazmıyor mu bizlere? daha neyin arayışı bu?
şayet hadisler çok önemli olsa idi bunlar peygamberimizin ölümünden sonra yazılmaz, söylenmez bizzat peygamberimiz döneminde tek tek neler olmalı seçilip belirlenirdi. ki peygamberimizin de böyle bir emri var mıdır bilemiyorum kuran harici rehber edinin kendinize diyerek.
Müslüman olmak isteyen ve aynı zamandan Müslümanların aptallıklarından dolayı kendini onlarla aynı kefeye koymak istemeyen müslümanların yüzlerce yıldır anlaşılan islam anlayışını reddederek gösterdikleri tepkinin sonucu.
kısaca edindiğimiz bilgiler ışığında şunu söyleyelim. bu uluslar arası bir proje. gizli amaçları şu; islamı yıkmak. hadisleri bertaraf ederek islamı yıkmak. bu kadar açık net bir şekilde ifade ederiz oynanan oyun bu. bu işin arkasında finansör olarak siyonizm eş zamanlı / dönüşümlü olarak vatikan var.
-burda şimdi isim isim açıklamayalım hangi ilahiyat fakultesi öğretim görevlilerinin bu projeye dahil olduklarını.
-kimlere ne teklif edildiğini, kimlerin kabul edip kimlerin etmediğini.
-bu proje için kaç para aldıklarını. rakamlar dudak uçuklatan cinsinden. duyumlarımız bu yönde.
-kuran bize yeter deyip sünneti reddeden bu düşünceye hizmet eden profesörlerin hangi kitapları yazdıklarını,
şimdi düşünün hadisleri sahte diye inkar edenler, yarın öbür gün kuranı da zaten muhammed (s.a.s.) yazmıştır demiyeceklerini nerden biliyorsunuz ? zaten öyle diyenleri de var. kademeli bir şekilde planlı ve sistemli hareket ediyorlar.
dinde reform olmaz. sadece içtihadlarda ehli sünnete göre düzenlemeler yapılabilir. bu farklı bir şey bunu iyi anlayın. hadisleri inkar edenler aslında kuranı yalanlıyorlar. niçin ? allah (c.c.) habibime uyun diye emir vermiş yüce kitabında. gerek sözlü gerekse yazılı kaynaklar günümüze aktarılmış din ayakta kalmış. amaç bu dini yıkmak. hz peygamberi (s.a.s.) bertaraf edemezsiniz. siz kimsiniz ki ? asla gizli niyetlerini açığa çıkartmaz bunlar asla.
şimdi açık ve net söylüyorum sözüm kasıtlı yada para karşılığı bu projeye destek olanlara gelsin. her kim hadisi şerifleri komple inkar ederse, o kafirin dik alasıdır.
islam’da Sünnet/sahih hadis teşriin ikinci kaynağıdır.
islam alimlerine göre, “Hayır, hayır! Senin Rabbin hakkı için, onlar aralarında ihtilâf ettikleri meselelerde seni hakem kılıp, sonra da verdiğin hükümden ötürü içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın sana tam bir teslimiyetle bağlanmadıkça iman etmiş olmazlar.”(Nisa, 4/65), “O kendi heva ve hevesiyle konuşmuyor. O, kendisine vahyedilen bir vahiyden başka bir şey değildir.”(Necm, 53/3-4) mealindeki ayetler Sünnetin teşriin ikinci kaynağı olduğunun delilidir.
Buna göre, Hz. Peygamberin -fiilî, kavlî, takrirî- sünnetini bize ulaştıran sahih hadisleri inkâr etmek büyük bir dinî risk taşımaktadır. Hz. Peygamberin sünnetinin teşri kaynağı olduğunu inkâr eden veya sahih bir hadisin Hz. Peygamberin sözü olduğuna inandığı halde kabul etmeyen dinin dışına çıkmış olur. Bu husus âlimlerin ittifakla kabul ettiği bir konudur.
Nitekim, imam Ebu ishak b. Rahuye: “Hz. Peygamberden kendisine gelen bir haberin doğru olduğuna inandığı halde –hayatî bir zorlama olmaksızın- onu reddeden kâfir olur” hükmünü vermiştir.
Yine Suyutî; “Hadis otoriteleri tarafından sıhhatin şartı olarak kabul edilen kriterlere sahip olan bir hadisi inkâr eden kimse kâfir olup Yahudî, Hıristiyan ve diğer kâfir kafilelerle birlikte haş rolur” şeklinde fetva vermiştir(bk. Suyutî, Miftahu’l-Cenne fi’l-ihticaci bi’s-Sünne, s.14).
Keza Allam ibnu’l-Vezîr de şunları söylemiştir: “Hz. Peygamberin hadisi(sözü) olduğunu bildiği halde onu inkâr eden kimse kâfir olur(bk. el-Avasım ve’l-kavasım, 2/274).
Fetava’l-lecneti’d-daime adlı fetva kitabında şu görüşlere yer verilmiştir: “Sünnetle amel etmeyi inkar eden kimse kâfir olur. Çünkü, sünneti yalanlamak, hem Allah’ı, hem resulünü, hem de ümmetin icmaını tekzip manasına gelir(bk. Lecne, el-Mecmuatu’s-sanî, 3/194).
Bir hadisin sahih olup olmaması onun senedindeki ravilerin zabt ve adalet şartlarına sahip olup olmamakla ilgilidir. imam Şafii şöyle demiştir: “Hz. Peygamberden hadis rivayet edenlerin sika olması, o hadisin subutu(sahih olduğu) anlamına gelir”(el-Ümm, 10/107-ihtilafu’l-hadis bölümü).
ibn Teymiye de şu görüşlere yer vermiştir: “Manası anlaşılmazsa bile, Kitap ve Sünnette yer alan her şeye iman etmek gerekir.”(Mecmuu’l-fetavî, 3/41).
yarım yamalak din bilgimle şunu söyleyebilirim ki islam dini 4 temel üzerine kuruludur. kur'an, sünnet, icma ve kıyas. bundan birini kabul etmemek dini yarım yamalak hale getirmek demektir. o sebeple bunlar birbirini tamamlar.
doğrusu "Kur'an bize yeter deyip buhari'yi reddetmek" olmalı.
peygamberin vefatından 230 küsur yıl sonra buhari çıkacak, 600.000 hadisi 17 yılda incelediğini iddia edecek ve bunların 7.000 küsur tanesini sahih adledecek; biz de bu adama inanacağız he mi?!
peki buhari denen adam, güvenilmez olduğu iddiasıyla kitabına almadıgı 593.000 hadis yüzünden neden hadis/sünnet inkarcısı sayılmıyor?
buhari, kitabına almadan önce her hadis için gusül abdesti aldığını, iki rekat namaz kıldığını, hadisi manen peygambere arz ettiğini ve bunun sonucunda kalbinde bir ferahlık bulursa hadisi kitabına aldığını, bulamazsa almadığını söylüyor.
sünnete bakar mısınız?..
Buhari'nin kitabına almadığı 593.000 hadis uydurma oluyor; buhari'nin içinde bir ferahlık bulup kıtabına aldığı 7.000 küsür hadis de din oluyor, sünnet oluyor.
bizler peygambere iftira olarak uydurulan hadisleri reddettiğimizde kafir oluyoruz. ben bir insanın en önemli değeri olan dini bir adamın keyfine emanet edemem.