kuran dünyayı düz olarak bilir. namaz kılarken kıbleye dönmek bile bunu düşünmek için yeterlidir. kuranı yazanlar dünyanın yuvarlak olduğunu bilselerdi eğer kıble olarak tek bir yönü işaret etmezlerdi. çünkü tersi yönde kılmak da kıbleye denk gelmektedir. mesela yine kuran, yıldızların da ufacık olduğunu zanneder, çünkü sadece gördüklerini tasvir etmişlerdir! bütün bunlar o devirde coğrafya ve astronomi bilgisinin çok çok az olduğunu gösteriyor. dolasıyla da kuran yazımında bu tip hatalar mevcuttur.
kuran ı kerim de açık şekilde dünya düz veya küre şeklinde diye buyrulmamışsa da dünyanın hareketi, arzın durumu ve atmosfer gibi fenomenlere ilişkin çeşitli açıklamalar bulunmaktadır. kaldı ki kuran, her konuda bilimsel açıklama yapmamıştır. mesela ışık hızı da geçmez kuran da. geçmemesi olmadığına delil değildir. e neye karşılık gelir bilmeyen adama e=mc2 dese bile adam ne anlayacak?
ikincil açıdan da her söz gibi kuran da insanoğluna belli bir üslupla hitap eder. allah kelamı hem göze görünür, hem kalpte dinlenir, hem de gözün ve kalbin de mahlukat oluşundan ötürü ta kendisidir.
Kur'an'da yapılan bilimsel hatalardan birisi de, dünyanın yuvarlak olmadığının ima edilmesi ve güneşin balçık içinde batmasıdır. Kehf suresinden ayetlere bakalım: 18/83. Sana Zulkarneyni sorarlar, "Onu size anlatacağım" de. 18/84. Dogrusu biz onu yeryüzüne yerleştirmiş ve her şeyin yolunu ona öğretmiştik. 18/85. O da bir yol tuttu. 18/86. Sonunda güneşin battığı yere ulaşınca onu, kara balçıklı bir suda batıyor gördü. Orada bir millete rastladı. "Zulkarneyn! Onlara azap da edebilirsin, iyi muamelede de bulunabilirsin" dedik. 18/87-88. "Haksızlık yapana azap edeceğiz, sonra Rabbine döndürülür, onu görülmemis bir azaba uğratır; ama inanıp yararlı iş işleyene, mükafat olarak güzel şeyler vardır. Ona buyruğumuzdan kolay olanı söyleriz" dedi. 18/89. Sonra yine bir yol tuttu. 18/90. Sonunda güneşin doğduğu yere ulaşınca, güneşi, kendilerini elbise, bina gibi şeylerle örtmediğimiz bir millet üzerine doğuyor buldu. Görülüyor ki, Kurana göre insan dünya üzerinde yürüyerek güneşin battığı yere ulaşabiliyor ve güneşin kara balçıklı bir suda battığını görüyor." Bu ifadeden Muhammed'in dünyayı tepsi gibi düz sandığı anlaşılıyor. Dünyanın yuvarlak olduğunu bilseydi, kişinin dönüp dolaşıp yola çıktığı noktaya geleceğini söylerdi. Ayrıca, güneşin batma yerinin de, günümüz astronomi bilgisine göre yanlış verildiği görülüyor.
Cevap:
Ayette geçen ve "Kara bir balçık" diye tercüme edilen "aynin hamietin" tamlaması farklı iki okunuşa göre "siyah balçıklı göze, sıcak göze" anlamlarına gelir. Her iki kıraat da güneşin batışı esnasında okyanusta meydana gelen manzarayı tasvir eder. Okyanusta, güneşin battığı yerde ya siyah balçıklı bir göze veya buharlaşmakta olan bir sıcak su gözesi görünümü meydana gelmektedir. Bu iki mânayı birleştirerek, "güneşi siyah balçıklı bir sıcak su gözesine batıyor gibi gördü" şeklinde bir mâna vermek de mümkündür.
Yüce Allah, Zülkarneyn'i yeryüzünde güç, kuvvet, ilim, irfan ve her türlü maddî ve manevî imkâna sahip bir lider kıldı. Bu imkânlar sayesinde dilediğini elde edebiliyor ve dilediğini yapabiliyordu. O bu imkânları Allah yolunda kullanmak üzere cihad ve fütuhata çıktı. Tefsirlerde nakledildiğine göre Zülkarneyn, batıda Atlas Okyanusu'na veya Karadeniz'e kadar gitti. Orada güneşin deniz ufkunda batışını seyretti. Güneş, sislerle kaplı deniz ufkunda, sanki balçıklı bir su gözesine veya sıcak su gözesine gömülür gibi batıyordu. Kur'an burada coğrafî ve kozmografik bilgi vermemiş, bakanın ufukta gördüğünü tasvir etmiştir.
Tefsircilerin kanaatine göre Zülkarneyn'in sahilde karşılaştığı kavim inkarcı bir topluluk idi. O yüzden Allah Teâlâ onu, bu kavmi cezalandırmak veya eğitmek ve böylece iyilikle yola getirmek arasında serbest bıraktı.
Zülkarneyn batıda işlerini bitirdikten sonra doğunun yolunu tuttu. Neticede, muhtemelen Afrika'nın veya Asya'nın doğu kıyılarına, Hint Okyanusu'ııa, yahut Hazar denizine ulaştı. Âyetlerin akışından anlaşıldığına göre burada medenî hayat gelişmemişti. Zülkameyn'in karşılaştığı insanlar, medeniyetten uzak olduklarından, güneşin sıcağına ve yağmura karşı korunmak için ne elbise dikip giymesini biliyorlardı ne de barınabilecekleri evleri vardı, topraklarında güneşe karşı koruyabilecek bitki örtüsü de bulunmuyordu.
Bu ayetlerden de anlaşılacağı üzere dünyanın düz olduğu gibi bir ifade olmadığı gibi böyle bir mana da çıkarılamamaktadır. Aksine Kur'an-ı Kerim'de dünyanı yuvarlak olduğu ifade edilmiştir.
"Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler. Herşeyi 'sapasağlam ve yerli yerinde yapan' Allah'ın sanatı (yapısı)dır (bu). Şüphesiz O, işlediklerinizden haberdardır." (Neml, 27/88)
Neml suresindeki ayette Dünya'nın sadece döndüğü değil, dönüş yönü de vurgulanmaktadır. 3.500-4.000 metre yükseklikteki ana bulut kümelerinin hareket yönü daima batıdan doğuya doğrudur. Hava durumu tahminleri için çoğunlukla batıdaki duruma bakılmasının sebebi de budur.
Bulut kümelerinin batıdan doğuya doğru sürüklenmesinin asıl sebebi Dünya’nın dönüş yönüdür. Günümüzde bilindiği gibi, Dünyamız da batıdan doğuya doğru dönmektedir. Bilimin yakın tarihlerde tespit ettiği bu bilimsel gerçek, Kur'an’da yüzyıllar öncesinden -Dünya'nın bir düzlem olduğu, bir öküzün başının üstünde sabit durduğu sanılan 14.yy.da haber verilmiştir.
Dünyanın yuvarlak olduğunu haber veren diğer ayetler:
“Ey cin ve insan topluluğu! Göklerin ve yerin kuturlarından geçmeye gücünüz yetiyorsa haydi çıkın. Çıkamazsınız, ancak bir imkan ile çıkabilirsiniz.”(Rahman, 55/33)
Ayetteki ‘kuturlar’ tabiri bilindiği gibi çaplar demektir. Çap, yuvarlak bir şekil olduğuna göre, hem göklerin, hem dünyanın yuvarlak olduğu anlaşılır.
Einstein’e göre, kainatta her şey, kainata tabi olarak küreseldir. Ondan yedi yüz sene önce yaşamış olan Muhyiddin ibn Arabî ise, Fütuhat'ın birinci cildinde aynen şöyle der: “Allah, kemal sahibidir. Kainatta kendi kemal sıfatını göstermiş, gökleri mükemmel yaratmıştır.” Mükemmel şekil küredir. Onun için Allah kainatı küreler şeklinde yaratmıştır.
“Bundan sonra arzı yapıp düzenledi, ondan suyunu ve otlağını çıkardı.” (Nâziât, 79/31-31)
“Allah geceyi gündüze dolar, gündüzü de geceye dolar.” (Zümer, 39/5)
Ayetlerindeki ‘daha’ fiili yapıp düzenlemek’ anlamına geldiği gibi ‘deve kuşunun yumurtlama yeri, udhiyye, uhuvve, yuvarlak taş ve ceviz atmak’ anlamına gelen 'dahu’ mastarıyla da alakalıdır. Arapça’da bir fiilin iki değişik anlama gelebilmesi özelliğinden faydalanılarak, Dünya’nın yuvarlak olduğu anlatılmaktadır. Ayrıca ikinci ayette “dolamak” diye tercüme edilen Arapça ‘tekvir’ kelimesi, yuvarlak şekilde sarmak manasına gelir. Bu ayette de, gece ve gündüzün oluşmasına, Dünya’nın yuvarlak olması ve dönmesinin sebep olduğu kastedilmektedir.
“Gece de bir alamettir onlara. Ondan gündüzü soyar çıkarırız.”(Yâsîn, 36/37)
“Soyup çıkarmak” fiilinin Arapça’sı olan ’sehl’ kelimesinin “yuvarlak bir şeyi soymak”tır. Türkçe’de de hayvanların derilerinin soyulduğu yere ’salhane’ (selhhane) denir.
“Onlar hiç bilmedikleri bir zamanda aniden kıyametin gelmesini mi gözlüyorlar?” (Zuhruf, 43/66)
Kur’an-ı Kerim, kıyametin ansızın, bir anda kopacağını, bu ayetle ifade ederken, A’raf suresinin 97. ve 98. ayetleri şöyle demektedir:
“Kasabaların halkı, geceleri uyurken onlara gelecek baskınımızdan güvende midirler? Yahut kasabaların halkı, kuşluk vakti eğlenirken,
baskınımızın kendilerine gelmesinden güvende midirler?”
Kıyamet aniden gelecek ve geldiği zaman Dünya’nın bir tarafında gündüz, öbür tarafında gece olacaktır. Bu da küre şeklinden başka bir şey değildir.
O ayetlerden nasıl düzmantığı çıkmış ben anlamıyorum bok atmak için ellerinden geleni yapan sığırlar inanmıyosanız bile saygı duyun duymuyosanız siktrip gidin.
Neden şaşırıyorsunuz ki? Kuran'ın bir ayetinde (bakara'da geçiyor olması lazım) işlem hatası bile yapmış yüce allah!!! Hala kuran ın bir mucize olduğu iddiasında olan aptallar var ki düşman başına.. Kuran mucize filan değildir, çöl bedevisi tarafından yazılmış şiir kitabı kategorisine bile giremeyecek bir kitaptır. Hatalar olması da normaldir, sonuçta insan tarafından yazılmıştır.
islam, Kabeye dönüp tapılmasını talep ediyor,
bu dünya düz ise mümkün olabilir,
aksi taktirde her türlü ufuk a dönülecek, bay yüce allah bunu hesaba katamamış,
Doğrudur. Kuranda evrenin genişlediğinden bahsedildiği iddiası da bak Kuranda zaten yazıyor demek için yapılan ayet bükücüğüdür. Yüce kitabımıs qoran'da evreni genişletmekten değil yatmaktan sermekten bahsedilir. Tıpkı bir kilim ve bedevi çadırı gibi dağların sarsılmaz kazıklar olduğundan bahsedilmesi de yine bu bedevi çadırının betimlemesinin bir parçasıdır. Son olarak arap tanrısı kıyamet günü evrini yine dürüp kaldıracağından bahseder yani kilim ge çadırı topkayacağından. Ayet bükücüler ise bunu big bangin tersi olan büyük çöküş teorisi olduğunu söylerler ama modern fizik defalarca ve defalarca evrenin tekrar içine çökmeyip soğuyarak tamamen karanlığın içine göbülüp gideceğini artık kesin şekilde kanıtlamıştır.
Yalan iddiadır.
"... o'nun tahtı gökleri ve yeri kuşatır ve onları muhafaza etmek o'na zor gelmez ve o yüce'dir, büyük'tür." Bakara 255. Ayet
"1.) doğru hüküm vardır.
2.) bilgi, doğru hükümdür.
3.) bilgi, bilen'e muhtaçtır.
4.) bilen vardır.
5.) bilgi, bilen'in bilmesiyle var edilir: bilen, bilgiyi var edendir. bilgi, bilen tarafından sürekli var edildiğine göre; bilen, var eden'dir.
6.) bilen ve var eden, her şeyin bilen'i ve var eden'idir.
7.) ancak zamanı, mekanı, gökleri ve yeri kuşatan her şeyin bilen'i olabilir.
8.) zamanı ve mekanı, gökleri ve yeri kuşatan -şüphesiz- en yüce'dir, en büyük'tür, tek'tir.
9.) bilen ve var eden; en yüce'dir, en büyük'tür, tek'tir.
10.) en büyük, en yüce ve tek olan -şüphesiz- tek tanrı'dır, allah'tır."
Siz ey haşri inkar edenler: Düşünün, sizi yeniden yaratmak mı zor, yoksa gök alemini mi? işte bakın: Allah onu nasıl da sağlam bina etti! Allah onu direksiz yükseltti ve kusursuz işleyen bir sisteme bağladı. Gecesini karanlık, gündüzünü parlak şekilde açığa çıkardı. Sonra da yeryüzünü yayıp yuvarlattı. Oradan sularını, otlaklarını çıkardı. Dağlarını oturttu.” (79:27-32
Bu ayette yayıp yuvarlattı diyor. Yani yeryüzünü yuvarlamak yani yuvarlak.