80'li yıllarda henüz ilkokulda iken icat ettiğimiz ama piyasaya süremediğimiz yiyecek. o zamanlar böyle girişimcilik ruhu falan iyi karşılanmazdı. işte kumpirin atasının hikayesi:
kumpir yapacak ekip bir önceki günden anlaşır ve gelecek malzemeyi paylaşır. ertesi gün ekip okulu kırar, olaylar gelişir.
önce önlüklerden kurtulunur, zira zaten ilkokul evin hemen yanıbaşındadır. uzaktan tanınmamak lazım. duvar diplerinden saklana saklana çalışacaksın. macera başlıyor:
- herhangi bir evin önündeki çöp tenekesi ters çevrilir, kaçırılır.
- camiye gidilip abdest alınan çeşmelerde çöp tenekesi yıkanır. olduğu kadar hijyene (ki o zaman adının hijyen olduğunu bilmezdik) razı olunur.
- sote bir yer bulunur, tenekenin içine çalı çırpı, kağıt, kozalak ne bulunursa atılır ve ateş yakılır.
- evden getirilen iri patatesler de tenekeye gömülür.
- yeteri kadar piştiğine kanaat getirilince tenekeye tekme atılır, ateş söndürülür. patatesler içinden alınır.
- soyulur, küççük külah yapılmış gazeteden tuzluk çıkarılır, serilir,
- işaret parmağıyla patates tuzlanır ve yenir. (akşamki dayak tatlı niyetine, anne-baba teşekkür ederim beni dövmediğiniz için)
bizim kumpir hikayemiz böyledir. Bir çok arkadaşım sol tarafına ekleştirilen sıkı bir tokat sayesinde girişimcilik ruhunu kaybetmiştir. bize imkan verilseydi de siz kumpiri görseydiniz. hey babam heyyyyy...