90 ları giyiyoruz Ankara zirvesi nde tanıştık.
çok sevdim kendisini. Zirve ve kendisine dair;
mekana Bi girdim içimden "vay vay vay" dedim.
gittim oturdum boş masaya önümde kozalak ve diğer üç kişi oturuyor. Bana hoş geldin dediler. Kozalak ın önünde nicklerin yazılı olduğu kartlar vardı birlikte aradık benimkini bulduk.
sonra bana dönerek,
-sen niye tek başına oturuyorsun ya, gelsene de, dedi.
seyyar vardı yanında.
işte öyle öyle konuştuk. Ne iş? isim? Muhabbetleri başka muhabbetleri açtı.
öyle öyle aktı gitti. Gidene kadar aynı masadaydık.
katıldığım ilk zirveydi ve kozalak bana bunu hiç hissetirmedi. Siz bilemezsiniz başka farklı durumlar da vardı anlatmıştım orada. Dolayısıyla çok yardımcı oldu ve çok sevdim zirveyi. Hatta zirve benim için sadece o masanın güzelliğiydi.
o masanın bir hikayesi vardı sanki.
ben daha önce hiç kendi hikayemi sevmedim, hep başka kahramanların hikayelerine sığındım, onların hikayesini sevdim.
zirveden sonra hep düşündüm farklı bir masa olsaydı sevebilir miydim bu hikâyeyi diye.
içimden bir ses hayır diyor.
o masaya gitmem hayatın benim için bir seçimiydi ve çok sevdim ben bunu.
dört ayaklı masamızın bir ayağı bana göre kozalak tı. O masanın o kadar güzel olması kozalak olduğu içindi: yani bana göre.
bu adam için kullanabileceğim bir tek yakıştırma olur o da "paşa" olur.
saygılar ve sevgiler
sanırım sözlükte yazmaya başladığım dönemlerde nicki ilk dikkatimi çeken şahıslardan biriydi. eski ve köklü bir yazar olmakla birlikte baya da iyi niyetli bir yazar.
bir adet liseli trollcan. yazdığı entrylerde iğrençtir. bazen de açtığı başlıklarla espri yapmaya çalışır. neyse en kısa sürede sözlükten atılması dileğiyle.
çok çılgın bir yazar. gece gece nick altına 10 adet entry yazmış. normalde insanlar kendi nick altına yazar bu kadar entryi ama çılgın bir yazar işte.*
BOYAYINCA BEDAVADAN yılbaşı süsün olur. ne güzel hem de doğal. yalnız evde bekledikçe, geceleri çatır çutur sesler gelirse korkmayın, kozalağınız hayata adapte olmaya çalışıyordur.