bugün

Viral genetik rekombinasyonlar ve mutasyonlar Yeni tip koronavirüs (SARS-CoV-2) söz konusu olduğunda beklenmedik ve bilinmedik değişimleri çağrıştıran mutasyonlar, özellikle bazı virüslerin yaşam döngüsünün doğal bir parçası. Virüsler genetik seçilimin bir sonucu olarak sürekli değişim geçiriyorlar. Hafif genetik değişimler mutasyon (değişinim) sonrası gerçekleşirken, büyük genetik değişimler rekombinasyon (yeniden birleşme) vasıtasıyla gerçekleşiyor. Mutasyon, virüsün genomu yani genetik materyelinde genellikle replikasyon esnasında bir hata oluşması üzerine gerçekleşiyor. Rekombinasyon ise eş zamanlı mutasyona uğrayan virüslerin genetik bilgi değişimi ya birleşimi sonrasında yeni bir genetik kombinasyona sahip virüsün ortaya çıkmasına neden oluyor. Örneğin Covid-19 pandemisine neden olan SARS-Cov-2'nin yarasalarda bulunan bir virüsün aracı bir hayvandaki başka bir virüsle yeniden birleşmesi yani rekombinasyonu sonrasında ortaya çıktığı ve insanı etkileyebilecek genetik materyale evrildiği düşünülüyor.

Koronavirüs ailesinin en fazla tanınan üyelerini hatırlayalım;

HIV-AIDS (1981 – Kinshasa - Demokratik Kongo Cumhuriyeti)
SARS (2002 - Guangdong - Çin)
MERS (2012 – Cidde - Suudi Arabistan)

Soru : Peki bu virüslerin ortak özelliği nedir?
Cevap : Çok hızlı mutasyon geçirebilmeleri ve güçlü bir genetik rekombinasyon yeteneği.

Öldürücülük oranlarını karşılaştıralım
HIV-AIDS (% 43.19)
SARS (% 9.19)
MERS (% 34.4)
YENi TiP KORONAViRÜS (%2.01)

Bu verilere ilave olarak 2009 yılında Meksika’da ortaya çıktığı iddia edilen küresel domuz gribi salgınını da kısaca hatırlatmakta fayda olduğunu düşünüyorum. Domuz gribi salgınına yol açan H1N1 (influenza A) virüsünün öldürücülük oranının da % 1.02 olduğunu biliyoruz. Hal böyleyken, öldürücülük oranı çok daha yüksek olan diğer koronavirüs enfeksiyonlarında üretilemeyen ve dayatılmayan aşı, bilimsel prosedürleri tamamlanmamasına rağmen neden yeni tip koronavirüs enfeksiyonunda ısrarla dayatılmaktadır.

Ana akım medyada sorgulanmayan gerçekler
- Şu ana kadar herhangi bir koronavirüs enfeksiyonuna karşı etkili bir aşı geliştirilebilmiş mi?
- Şu ana kadar herhangi bir salgın süreci aşı ile sonlandırılabilmiş mi?
- Aşılar etkili ise neden aşılı insanlar da hastalanabiliyor?
- Kaynağını tespit edemediğiniz, konak canlıdan izole edemediğiniz bir virüsün, laboratuvar destekli üretilmediğinden nasıl emin olabiliyoruz?
- Yabancı aşılar için imzalatılan onam formunu ne anlama geliyor?
- Bilim kurulunun da kabul ettiği üzere aşılıların da hastalığı bulaştırma ihtimali varken pcr testinin sadece aşısızlardan istenmesini, halk sağlığı açısından nasıl izah edebiliriz?
- Bizzat sağlık bakanı Fahrettin KOCA’nın mRNA aşıları ile ilgili ‘yeni bir teknoloji ne getirir ne götürür bilemiyoruz o nedenle inaktif aşı uygulamayı tercih ediyoruz’ açıklamasını hatırlıyor musunuz?
- Maske kullanımı ne kadar hijyenik ve maske içinden soluduğumuz havanın karbondioksit oranı ne kadar biliyor muyuz?

Sonuç olarak : Kovid-19 enfeksiyonu, diğer üst solunum yolları enfeksiyonları gibi engellenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır. Normal çalışan bir bağışıklık sistemi bu enfeksiyonu önlemek için ziyadesiyle yeterlidir. Riskli gruplar ya da aşı yoluyla pasif bağışıklık elde etmek isteyen insanlar elbette aşılanabilir ancak Anayasaya da aykırı olan aşı dayatması derhal sonlandırılmalıdır. Özellikle de bağışıklık sistemi çok güçlü olan ve virüs ile enfekte olma ihtimali çok düşük olan çocuklarımıza asla bu deneysel sıvılar verilmemelidir. Asla görmezden gelinemeyecek belki de en temel bilimsel gerçek şudur ki; Koronavirüslerin genetik değişim hızına aşı ile yetişmek mümkün değildir.

Yazar: Biyolog Dr. Beran Feridun

Kaynak: DAVAM HABER
Dünya DSÖ’nün açık hava hastanesi biz de kobayız sorgulayanlar derdest ediliyor sorgulamayanlar deneme yanılma yöntemi ile öldürülüyor ve de en önemlisi de bu hengamede bir kahraman yaratılıyor “bakın gece dememiş gündüz dememiş çalışıp aşı ilaç vs üretip bilime katkı sağlamış” diyerek.