demokratik derken? demokratik almanya da vardı eskiden. kelimeyi yıpratmak için bilinçli seçiliyor muhtemelen. gerçi biz de seçimlerden sonra demokratik türkiye ismini düşünebiliriz. hiç değilse adımızda demokrasi kelimesi kalır miras olarak.
Siktin sene türkiye kuzey kore olmaz olamazdı. Arnavutluk değiliz aq biz.
Koca ülke ve batı stardartlarını baz alan bir cumhuriyet olarak kuruldu bu ülke.
20 yıl sallayip yıkamama sebebiniz de bu.
Küba kuzey kore harici hic bir eski komunist ülke aynı değildir.
Küba ve kore göt kadar yer ve hicbir seyin yok.
Bu ülke bırak sanayilesmeyi hollanda gibi tarıma yüklense bile dünyayı doyurur gene bir yerlere gelirdi.
He lan tarım deyince, anası nasıl zikildi deyince de o 3lünün son 2si sag olsun.
bu herifler tüm gücünü askeri cihaz teknoloji vs ye yatırıyor, bütün enerjisi bu yönde kanalize olmuş. bu heriflere dokunmak bana kalırsa büyük bir belayı başa almak demektir.
ama şu trumpın kafasına indiremediniz bir füze ona hala kızgınım tombalak.
kuzey kore'deki toplama kamplarıyla ilgili bir belgesel izlemek isteyen varsa buyursun.
kamptan kurtulan bir gencin ve yine kamplarda görev alan eski gardiyanların ağızlarından anlatılan bir yapıt.
tamamını henüz bitirmedim ama, bu kamplardaki işkenceci eski komutana ayar oldum. herif pişkin yaptığı tecavüzleri falan anlatıyor.
kamptakilerin tek et kaynağı olan fareleri, boşa gitmemesi için kemikleriyle yemelerine ise içim parçalandı.
Türkiye cumhuriyeti'nin olması istenen form. Artık burdada tayyip-bilal-burak diye gider babadan oğula. En kötüsüde ne biliyomusunuz? Bilalin kuşağına biz denk geliyoruz arkadaş şansa bak mıkı.
ehl-i sünnet davasını nasıl müdafaa ediyorsam aynen öyle müdafaa ettiğim ülke. çünkü biliyorum ki ben onları nasıl müdafaa edersem, onlar da gadre uğrayanları öyle müdafaa ediyor...
küba gibi sosyalizmin örnek ülkesi varken bu diktatörlüğü savunan ya da iyi sanan varsa en şeddelisinden eşşek tir. milleti karnını doyuramıyor ama bunlar nükleer silahlarla uzak doğu'yu rehin alma peşindeler.
bir ülke düşünün ki her şey tek bir kişinin iki dudağı arasında olsun. o da toplumun ahlak, eğlence, sanat anlayışlarıyla kafasına göre oynayacak. ekonomi bombok olacak ama kimse nedenini sorgulayamayacak ve hatta ekonominin bombok olduğunu bile dillendiremeyecek.
çok düşünmenize gerek kalmadı di'mi? zaten siz de böyle bir ülkede yaşıyorsunuz. tek fark birisi ülkeyi devr aldığında dışa kapalıydı ve fazla değişim yapmasına gerek yoktu. diğeri ise ülkeyi devr aldığında iyi kötü bir demokrasi ve dışarıyla ilişkileri vardı; her şeyin içine sıçtı!
ha bir de şöyle bir fark var, sözü geçen iki ülke arasında:
kuzey kore'de yolsuzluk yaparsanız asılırsınız ve yedi sülâlenizin de burnundan getirilir. diğer ülkede ise yolsuzluk yaparsınız, "darbe" diye bağırdığınız anda kahraman ilân edilirsiniz.
1. K. Kore, “Songun” (önce ordu) olarak adlandırılan politika temelinde komünist bir rejime sahiptir. “Songun” anlayışının temelinde, “silahın orak ve çekiçten önce gelmesi” düşüncesi yatmaktadır. Bu çerçevede, ordunun rejim içinde ağırlıklı bir konumu bulunmaktadır.
Bu politika, K. Kore'nin kurucusu ve ilk lideri olan Kim Il-sung tarafından 1980’li yıllarda geliştirilmiş olan ve “Juche” olarak adlandırılan ideali temel almaktadır. Bu ideal, sosyalist ideoloji ve yönetim şeklinin K. Kore şartlarına uyarlanması şeklinde ortaya çıkmış ve uygulanmıştır. “Juche”, temel olarak üç prensip üzerine inşa edilmiştir. Bunlar, siyasette bağımsızlık (chaju), ekonomide kendine yeterlilik (charip) ve meşru müdafaa hakkıdır (chawi).
Kim il-sung’un ölümünden sonra (1994) ülkenin yönetimini devralan oğlu Kim Jong-il ve Kim Jong-il’in 17 Aralık 2011 tarihinde ölümünün ardından Devlet Başkanlığı görevine gelen oğlu Kim Jong-un da “Juche” idealine bağlılığını sürdürmektedir. Halihazırda Kuzey Kore’deki siyasi sistem, “Juche” ideali çerçevesinde “Suryong”un (lider) tek ve mutlak hakimiyetine dayanmaktadır. Bütün önemli kararlar lider tarafından alınmakta ve liderin almış olduğu bu kararlar, parti ve ordu tarafından uygulamaya konulmaktadır.
Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, Komünist Parti Genel Sekreteri ve aynı zamanda Ulusal Savunma Komisyonu Başkanı’dır.
2. “Songun” politikası çerçevesinde ordunun, iç ve dış politikanın belirlenmesi ve uygulanmasında önemli rolü bulunmaktadır. Başkanlığını lider Kim Jong-un’un yaptığı Ulusal Savunma Komisyonu ülke yönetiminde başat konumdadır.
3. Kuzey Kore’de siyasi sistem içerisinde lider ve ordudan sonra gelen Komünist Parti ise, devrimin inşası ve sürdürülmesi bakımından yetkilendirilmiştir.
4. Sistemin diğer bir bileşeni de hükümettir. Hükümetin temel görevi, yönetim ile halk arasındaki iletişimi sağlamaktır. Başka bir deyişle, birçok alanda faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlar ile hükümet, liderin belirlediği siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel politikaları halk tabanına yayma işlevi görmektedir.
5. Kuzey Kore meclisinin ismi Yüce Halk Asamblesi’dir. 687 üyeli Yüce Halk Asamblesi için beş yılda bir seçimler yapılmaktadır. Yüce Halk Asamblesi Prezidyumu Başkanı, ülkenin simgesel ve törensel devlet başkanıdır. Son seçimler 8 Mart 2009’da gerçekleştirilmiştir.
6. Kuzey Kore hakkında geliştirmekte olduğu nükleer programı ve uzun menzilli füze fırlatma çabaları nedeniyle Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi tarafından alınan ve tüm BM üyesi ülkeler için bağlayıcı nitelikte olan 1718 (2006), 1874 (2009) ve 2087 (2013) sayılı yaptırım kararları bulunmaktadır.
K. Kore, halihazırda dünyadaki sayılı kapalı ekonomilerden birine sahiptir. Önemli kömür madenleri ve zengin mineral kaynakları bulunmasına rağmen, başta gıda olmak üzere temel ihtiyaçlarını karşılayamamakta ve uluslararası yardıma olan bağımlılığı sürmektedir.
Son yıllarda ülkede, gübre yetersizliği ve soğuk hava koşulları nedeniyle tarımsal üretimin düşmesiyle birlikte ciddi bir açlık sorunu ile karşılaşılmıştır. Uluslararası sivil toplum örgütleri ile BM organları, K. Kore halkına imkanlar ölçüsünde yiyecek ve sağlık malzemesi temin etmeye çalışmaktadır. Uluslararası yardım kuruluşları, K. Kore’nin 24 milyonluk nüfusunu doyurabilmek için uluslararası toplumdan her yıl 1-1,5 milyon ton gıda yardımı alması gerektiğini belirtmektedir.
Kuzey Kore ekonomisi 2009 yılında % 0.9 oranında, 2010 yılında ise, % 0.5 küçülmüş, 2011 yılında 5 0.8 büyümüştür. Azalan tarım üretiminin ve BM Güvenlik Konseyi’nin uygulamaya koyduğu uluslararası yaptırımların son dönemdeki durgunlukta etkili olduğu belirtilmektedir. Kuzey Kore'nin satın alma gücü paritesine göre (ppp) milli geliri 2011 yılı için yaklaşık 40 milyar Dolar, kişi başına milli gelir ise 1.800 Dolar’dır.
SSCB’nin çöküşü ve Doğu Bloku’nun dağılmasıyla K. Kore en önemli ticaret ortaklarını kaybetmiş ve ülkenin dış ticareti büyük bir gerileme sürecine girmiştir. Özellikle, 1998-1999 yılları arasındaki yaşanan kıtlık sırasında dış ticaret 1990 yılına kıyasla %40 oranında azalarak ülke tarihindeki en düşük seviyeye inmiştir. 2000 yılından itibaren dış ticarette canlanma yaşanmıştır. Kuzey Kore'nin 2011 yılındaki ihracatı 4,7. milyar Dolar, ithalatı ise yaklaşık 4 milyar Dolar olarak gerçekleşmiştir.
Diplomatik ilişkilerimizin temelini, 15 Ocak 2001 tarihinde Pekin’de imzalanan Mutabakat Zaptı oluşturmaktadır. Türkiye ve Kuzey Kore’deki gerekli hukuki sürecin tamamlanmasını müteakip, 27 Haziran 2001 tarihinde iki tarafça eşzamanlı olarak yapılan ortak açıklamada, iki ülkenin 15 Ocak 2001 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Büyükelçi düzeyinde diplomatik ilişki kurdukları duyurulmuştur.
Seul Büyükelçiliğimiz Kuzey Kore’ye, Kuzey Kore’nin Sofya Büyükelçiliği ülkemize akreditedir.
Ülkemiz tarafından Kuzey Kore’ye zaman zaman, uluslararası toplumla uyum içinde insani yardımda bulunulmaktadır.
iki ülke Dışişleri Bakanlıkları arasında bölgesel barış ve istikrara katkıda bulunmak amacıyla 8 Eylül 2011 tarihinde Ankara’da Siyasi istişareler düzenlenmiştir. *
Kuraklıktan dolayı herhangi bir sıkıntı yaşamayacak ülke.
Komünizm kendini kısıtlayamayan bir Düzendir. Yani bütün dünyaya hükmetmediği takdirde komünizmden bahsedemeyiz. Bundan dolayıdır, nükleer geliştirmeye ve üretmeye ara verilmiyor.
Baktı kıtlık var, bir nükleer atıp mutluluklar dileyecek.