bugün

eskiden pazara, çarşıya vb. yerlere giden annelerin ''bana yük olur'' düşüncesiyle, komşuya bıraktıkları genelde evin tek meyvesi olan çocuktur. günümüzde komşuluk ilişkilerinin değişmesinden ve büyük marketlerin bir çok ihtiyaca cevap vermesinden dolayı küçük çocuklar bu durumla pek karşılaşmazlar. oysa o küçük çocuk bırakıldığı evde ne maceralar yaşar.

bırakınılan evde sadece komşu kadın varsa, anne gelene kadar süt dökmüş kediyi aratmayacak şekilde oturulur. misafirin çocuğu oynasın diye alınan oyuncaklarla çocuk oyalanır, geçiştirilir. seni seven bir komşuysa kucağından seni indirmez. yoğurdun içine şeker atar ve yedirir,(tadı çok güzeldir. çoktandır yemiyorum ama. o zaman güzel geliyorduda olabilir) ilgilenildiği için sevindirik olursun.

annenin çocuğunu bırakmayı düşündüğü komşu kadında pazara gitmek isterse şayet, evde kendinden büyük bir kız yada oğlan çocuğu varsa, yine büyük tembihler neticesinde bırakılır.

küçük çocuğun bırakılacağı yerdeki kişinin cinsiyeti kızsa, evde kızla başbaşa kalınacaksa, kahramanımız, evde ne yapacağını bilmez, kızın direktifleri ile hareket eder, hatta sıkışsa bile tuvalete dahi gitmez. eve gidene kadar tutar. tutamayıp rezil olanlarıda mahallede küçük çocuğun akranı bir çok çocuk nasıl oluyorsa bir şekilde duyar. dalgasını ''çişli çişli'' diye laf atarak geçer.

küçük çocuğun bırakılacağı yerdeki kişinin cinsiyeti erkekse, evde kızla aynı evde olmaya nazaran daha bir rahat hareket edilir. abinin inisiyatifiyle misketler yere dökülür ve halının üzerinde, iyi bir gaflik seçilerek, küçük bir iplik yardımıyla yapılan üçgenle mors gibi oyunlar oynanır, eve çadır yapılıp geleceğin mimarı yada amelesi olacağının ipuçları verilir, eve başka bir komşunun çocuğuda daha geldiyse yada bırakıldıysa yapılacak haylazlıklar alevlenir, ev alt üst edilir, bir iyicene tepinilir, saklambaç falan oynanır.

aileler eve geldiğinde dehşet manzarayla karşılaşmasın diye evin abisi bir yerden evi düzeltir bir yerdende kendini bir o kütüphaneli koltuktan diğerine atar. oda fırsat bu fırat diye kendinden geçer.

annelerin gelmesine ramak kala ev eski haline getirilir. ama hiç bir anne bunu yemez. olayın rengini şıp diye anlar. gereken papara o an verilmez. herkez evine dağıldığında anne tarafından yapılacak olanlar yerine getirilir. terlik vb. şey yardımıyla çocuk psikolojiymiş falan dinlenmez pataklanır. kırk yılda bir alınan muz, küçük çocuğa yememe cezası olarak geri döner. gerçi o muz mideyle bir şekilde buluşturulur.

vs. vs.
anne babanın yokluğundan, emanet edildiği kişinin yumuşaklığından istifade yaramazlık yapan çocuktur. misafir olduğu evin çekmecelerini karıştıran, evdeki çiçekleri katleden, vazo deviren versiyonları da mevcuttur. *
komşuya bırakılmamış çocuklara nazaran daha çabuk büyüyen çocuktur.
birakilan komsu cocugunun elinde oyuncak olan * * zavalli kucuk. *
bir saat içinde işim biter bakar mısın diye rica edilen olay bütün gününüzü alır ve sizde arkadaşlarınızla yaptığınız plana uyamazsınız.
bizim evde annemle komşu çocuğu arasında geçen mini dialog:

anne: berkay, dolma yapmıştım, yer misin oğlum?
dolma sevmeyen komşu çocuğu: annem bana her yerde dolma yeme dedi. * *