Allah akıl fikir versin, Bir plağa 10.000 dolar, bir albüme 7.000 dolar bayılabilirler. Geçen sene Discogs'ta en uçuk fiyata satılan albümler/ plaklar:
1. Beatles - Love me do/ 10.000 dolar
2. Pet Shop Boys - Yes / 7.000 dolar
3. Gorilla Biscuits - Gorilla Biscuits/ 6.144 dolar
4. Prince - Black Album/ 5.130 dolar
5. Pink Floyd - Meddie /4.400 dolar.
Bu arada bir Pet Shop Boys albümünün Pink Floyd albümünün neredeyse iki katına satılması gururlandırmadı değil.*
orjini john fowles 'in aynı adlı romanına dayanan tiyatro oyunu. oyun geçtiğimiz sezon hem istanbul şehir tiyatrolarında hem de bursa nilüfer sanat imzasıyla uğur mumcu kültür'de perde açmıştı. oyunun yönetmenliği yiğit sertdemir 'e ait. oyuncuları ise selin işcan ve polat bilgin.
koleksiyonculuk her insanın yapacağı iş değil özveri araştırma ve para isteyen bir olaydır. her nesnenin koleksiyonu yapılabilir gazoz kapağı toplayıp bugün hatırı bayılır bir servet sahibidir. bu kişi özellikle hatıra para ve madalyon koleksiyonu yapan ve ellerindeki ürünlerin, kondisyonu çok iyi olan madalyon ve hatıra paraların değerine adeta paha biçilmesi zordur. eskiden boş sigara paketlerini toplayan bir adam mantık dışı bir koleksiyon yapmıştı yurt dışından gelen bir kişi boş sigara paketlerine çok para vererek ülkesine götürmüştü şimdiki nesilden bu işe pek meraklı gençler yok. bütçelerinin durumuna göre her nesnenin koleksiyonu yapılabilir.
korku gerilim tarzı filmlerde çok fazla mantık aramamak gerekir. sadece o gerilimi yaşamak için izlemek isteyenlere tavsiye ederim. ayrıca josh stewart'ın oyunculuğu takdir edilesiydi.
Ukrayna'dan dönüşte, yanımda, el bagajımda iki tane BiRA ŞiŞESi vardı; BOŞ!!
Ben SALAK, kendime koleksiyon yapacak başka bir malzeme bulamamış gibi; dünyanın DÖRT BiR TARAFINDAN iÇTiĞiM BiRALARIN ŞiŞELERiNi topluyorum.
-- 65'imde emekli olunca, bir marangoz atölyesi açacağım kendime; belki de bir ferforje... Bu şişelere de boya ve benzeri KiMYASALLARI dolduracağım.
Kontrolden geçerken, el bagajımda iki şişe görüp, üzerim de ötme yapınca, çoğu zaman olduğu gibi ayakkabılarımı çıkarttım.
-- Şişeleri soran görevliye de, TÜM DÜNYADAN BOŞ BiRA ŞiŞESi TOPLADIĞIMI, BU YÜZDEN DE ONLARI YANIMA ALDIĞIMI anlattım. Arkadaş bana kuralları hatırlattı; o kuralları ben de BiLiYORUM; ama başka ülkelerde durumu anlatınca, sorunsuz geçiyorum.
-- Kharkiv'de KIYMETLi ŞiŞELERiMi ÇÖPE ATTIRDILAR; sonra da bir ızbandut polis geldi ve üzerimde iNCE ARAMA yaptı. Fazla ince bir arama.
------------
Bu arada, benim üzerimi arayan polise, gülümseyerek, yakası açılmadık (afedersiniz) küfürler ediyorum; o da bir şeyler söylüyor ama; ne ben onu ne o beni anlıyor. Arkamdan geçen Türkler de benim küfürlerimi duyup sırıtıyorlar.
--------------
Arama BiTERKEN, birden şunu farkettim. Üzerimde KEYiFLE taşıdığım, PALMiYE YAPRAĞINDAN ALLAHLI BiR KOLYEM var; bir süredir.
Seviyorum; hayatımda hiç aksesuar kullanmadım ama bu kolye hoşuma gidiyor.
Kolyem, içimde; dışarıda hiç olmuyor; görünmüyor.
Ama otelden çıkarken kolyemi unutmuş; geri dönüp aldığımda da kazağımızn üzerine TAKMIŞIM.
Çantamda ŞiŞE;
boynumda ALLAH YAZILI KÜNYE;
pasaportumda, iRAN VE SURiYE mühürleri.
3'ü bir araya gelince, evet, adamı böyle yapıyor işte...
polat bilgin ve selin işcan'ın oynadığı muhteşem oyun. john fowles'ın kitabından uyarlanmıştır.
bir belediye işçisi olan frederick clegg resim öğrencisi olan miranda'ya aşık olur. bir bahisten kazandığı parayla mahzeni olan bir ev alır ve miranda'yı hapseder. frederick'in düşleri hiçbir zaman gerçekleşmez. miranda onu ve muhafazakar tavrını, düşüncelerini sonuna kadar eleştirir. frederick miranda'nın bu kendini beğenmiş tavrı karşısında hırslanır ve efendinin kendisi olduğu hissine kapılır. ana hikaye bu gibi görünse de alttaki politik ve sosyal mesajlar açıkça görülür. oyun esnasında edindiğiniz tüm tahminler oyunun hazin sonunda yıkılmıştır.
--spoiler--
Carcassone yakınlarında Piers'ın arabasını kullandığım günü anımsıyorum. Hepsi durmamı istiyordu. Ama benim niyetim 130 basmaktı. Yapıncaya kadar da ayağımı gazdan kaldırmadım. Ötekiler korku içindeydiler. Ben de.
bir cizgi roman müptelası olmasından sebep soyadını, luke cage isimli bir çizgi roman kahramanından alan nicholas cage, yıllar sonra doğacak olan oğluna da yine çizgi roman sayfalarında rastladığı bir kahramanın ,fanatiği olduğu superman'ın diğer adı olan kal_el adını verecekti.
sağlam bir çizgi roman koleksiyonuna sahip olduğu bilinen cage'e , bir nevi koleksiyoncu dersek mübalağa etmeyiz sanırım.
bir tür hastalık. bu hastalığa yakalanan kişinin gözü önünde topladıkları yakılıp yıkılarak ters psikoloji yapmaya çalışmanın pek bir faydası olacağını sanmıyorum. olsa olsa çılgına dönen koleksiyoncu kişiden bir güzel gübede gübede diye dayak yersin.
koleksiyonculuk hastalığından kurtulmanın en rahat ve temiz yolu parasızlıktır. parasız kalınca koleksiyon sekteye uğrar. bir yerden sonra dınk! eder kafaya zaten. ne yapıyorum ben a bütün parayı buna yatırdım halbuki onun yerine karı kıza yatırım yapsam şu an bir elim yağda bir elim balda ohh sefam olsun.