Daha doğduğumuzda ilk anne kokusunu arar onda huzur buluruz. Onun varlığını hissetmeyince huysuzlanıp ağlarız. Bu kokunun etkisi büyüsem de geçmiyor be sözlük.
Annem her evime geldiğinde kendi odasına da kokusunu getirir. Evin anlamı olur.
Evdir. Yuvadır.
Evden gitse bile bir süre onun kokusu odayı şenlendirir. Giderken bıraktığı Başörüsüne siner kokusu.
Koklarım o gidince.
Her huzursuzlandığımda.
Olmasa bile varlığını hissetmek için.
Sonra sevdiğin gelir hayatına kokusuyla birlikte. Yeni yuvanın huzuru o olur. Parfümü de eşlik eder aslında...
Sonra yeni bir üyeniz gelir o huzura.
Cennetin varlığına inandıran kokusuyla.
Doyamazsın koklamaya.
Eşsizliktir o.
Biraz sendir biraz sevdiğindir.
Daha ilk sahnesindeki Doğum olayı ile iğrenç bir film olduğunu anlayabileceğiniz bir film ama adamlarda sağlam bir hayal gücü var.
Özellikle elemanın kendi üzerine en son yaptığı parfümü döktükten sonra meydanda bulunan herkesin sevişmeye başlaması falan gerçekten çok garip ve etkileyici olmuş.
insan beyninde hafıza kaybı yaşasa dahi hasar görmeyen, en son görecek olan duyu organı.
güzel yada kötü koku, travmatik olarak beyine kazınır.
yıllar sonra dahi aynı koku alındığında, kokuya ait tüm anılar canlanır.
99 depremini tüm sefilliğiyle yaşamış biri, taze koparılmış salatalık kokusunu duyunca bile tüyleri ürperir.
çünkü o zor günleri gelir aklına istem dışı.
anneanne şefkatiyle büyümüş küçük bir çocuk, kreşe yollandığında şefkatten uzak kaldığı için davranış bozuklukluklarında bulunur. kreşi yeni boyanmış ve vernik kokuyordur.
yıllar sonra vernik kokusu duyduğunda hep aynı dozda tüyleri ürperir.
aşık olduğu insanın aynı zamanda kokusuna aşık olan bir insan, o kokuyu duyduğu her an bir kez daha ayrılır, bir kez daha kaybeder ve aynı dozda tüyleri ürperir.
insana unuttuğu duyguların gerçekçi bir önizlemesini yaşatan en önemli duyu bu duyu sayesinde aşık olup unuttuğunuz birini tekrar kalbinizin derinliklerine kadar hissedebilirsiniz.
iki gündür otobüste yaşadığım bir sorundur.
Naftalinden parfüm mü yapıldı ? Bunu ciddi ciddi soruyorum. Zira bindiğim otobüs iki gündür çeyiz sandığı gibi kokuyor amk.
Koku çok güzel bir kokudur yani çiçek kokusu bile cennetten gelen bir kokudur biz bu bitkilerle koku yapa yapa insanlara para veriyoruz yani diyelim ki bir tane Çiftçi var çiçekleri toplayıp fabrikaya götürüyor o fabrikada pahalı Kokoreççiler kokular yapıyor ve öyle de o fabrikacı 10'ları havada Senter gidip kenarı serin para kazanıyorken nerede paraları topladı paraları illa kendini bir şey alıyorlar yani bir pahalı araba o kadar güzel kokular var ki . Bu kokular hepsi cennetten gelme kokudur cehennemdeki kokular piç kokudur nasıl kokuyor pis koku derken çöp kokusu diye 10'lar cehennem kokusudur 10'dan çiçekli koklamak o kadar seviyor bir şey ister mi düz olsun ister pahalı olsun yeterki çiçekli bir koku olursun ve cennet kokusu olsun farketmez zengin alırım farketmez zengin mezarı aynı olur ama zengin ne fakir neyse farklı olur . Cennet ebedi hayatta hep kokular da çok güzel bir parfüm kokularıdır bu yüzden hep alın çiçekle kokular ve alkolsüz kokular yani özelmiş oluyorsunuz hem de ayırıyorsunuz kenara yeri paralize ama bence bir koku Allah için pahalı koku alırsanız diyorsunuz şeydi günü orjinal olsun üstünüze baksın ya zenginler alıyor niçin Müslümanlar yani fakirler alamıyor o yüzden daha iyi ucuz koku almak o kadar iyi bir şeydir ki bitkisel kokular koku bile olmasa bir şampuan bile olsa oluş o bitkiler allahtan yaratılmıştır 10'lar şeydir tokumdan büyümedir Allah 10'ları su verilir sulu büyük kokulu ve son .
Bazıları öyle anılarımı canlandırıyor ki birden geçmişimde hiç ummadığım bir yerde buluyorum kendimi. Bazen de öyle etkiliyor ki bu geçmiş beni, bugüne dönmekte zorlanıyorum.
benim o insan, takıntım var. her şeyi, tüm ayrıntısına kadar unutabilirim fakat kokusunu duyduysam sıçtım. bu insanda da geçerli başka şeylerde de. sevgili ya da arkadaş da fark etmiyor. sevdiğim kişinin kokusunu aldıysam bitti o iş aga, öldük yani. yok, böyle bir şey olamaz. alsın beni tenine hapsetsin.
ayrıca size gelecek olursak kızlar, öncelikle bir kısmınızdan gerçekten bıktım. neden mi? çünkü ağzınız kokuyor amk. ne pislik şeylersiniz ya! susayım dedim de yok yani, yeter ulan! kız Halimle ben sizden utanıyorum boklular. kaşını bile kurşun kalemle boyamışsın, yüzünü teninden bi ton koyu fondötenle kaplamışsın, ama ağzın be güzelim? tenin? ulan kokuyorsunuz of. yetti be yetti. ya bakın beyler, az siz de burnunuzu açın gözünüzü seveyim ya, yani güzel kızların yanına gidip bi temas edin, bi koklayın amk! ağzının teninin kokusuna bakmadan erkek düşürmeye çalışmaz mı bir de bu pasaklılar.. ay bayılma geldi vallama billama.. bi de geliyolar bana "naber kankaaa" diyolar, ay git bi ağzını bi şey yap, bi güzel kok ya. her boku biliyorsun, sağlık sorunun varsa da git baktır amk çıldırtıyorsunuz iyice. beyler siz de güzel kokun zıçmıyim bacaanıza.
hadi bakalım.
güzel kokan herkesi boynu ve omzu arasında kalan yerden öpüyorum.
insanın kendi kokusu çekici gelir hep. başkalarının yanına bile yanaşmayacağımız yerlerini kokusunu buram buram çekeriz bedenimizde. mesela taşak kokum beni mest eder. şimdi kimse demesin ki o sana özgü kardeş biz hiç yapmadık. demez demez ... gençler taşşaklarınızı koklayın münkünse koklatın kimse mahrum kalmasın
patrick süskind'in orijinal adı das parfüme olan müthiş kitabı. filmi de en az kitabı kadar güzel. normalde kitaptan uyarlanan filmler kötü oluyor ama "koku" istisna.