uzaylı sandığımız fısıldayan adamların aslında uzaylı değil, melek olduğu dini bir film. ateist profesörün kıyamet günü papaz babasına sarılıp "bu son değil" diyerek dine dönmesi; zekeriya peygamber'in resimlerle tasvir edilmesi; son sahnedeki ağacın, seçilen çocukların yeni dünayanın adem ve havvası olduğunu simgelemesi falan hep din propagandası.
Ortalarına kadar fena seyretmeyen, ortalarından itibaren tipik bir aksyon-bilim kurguya dönüşen, klişelerin patır patır dökülmeye başlamasıyla özgünlüğünü yitiren film.
nicolas cage'nin başrolde oynadığı, bir zaman kapsülünden çıkan kötü olayların tarih ve koordinatlarının yazdığı bir kağıt dünyanın sonunun tarihini de vermektedir. çok iyi film. izlemeden geçmeyin.
bütün holivud klişelerini barındırıp aslında barındırmıyormuş gibi rol yapan filmdir. bu rolde de gayet başarılıdır. etkileyici bir film ama en sonunda akılda kalan yine klişelerdir.
--spoiler--
en güzel ufo tasarımlarından biri bu filmde olsa gerek.
--spoiler--
--spoiler--
1-sevgi ile, mutlulukla, falanla filanla dünya kurtulmamıştır.çıtır çıtır yanmıştır.
2-oğlan , son anda uzaylıların teklifini reddedip babasının kollarına koşmamıştır.
3-uzaylılar "e madem babasısın çok duygulandık seni de yanımıza alalım" dememiştir.
ayrıca hayatımızın ne kadar pamuk ipliğine bağlı olduğunu hatırlatmıştır bana. o güneşte her daim gerçekleşen nükleer patlamalar , normalinden birazıcık , çok küçücük , güneşin sikinde bile olmayacak kadar küçücük bir zerre daha büyük olsa ortada dünya falan kalmaz.
gördüğüm en iyi uçak kazası sahnesinide içermektedir. çok gerçekçi düşmüştür uçak. lost daki gibi sikindirik değildir.
--spoiler--
--spoiler--
nicholas cage'in oyunculuğu bence gayet iyiydi. her zamanki gibiydi desek daha uygun olur. film sürükleyici olsa da bazı yerlerde sıkıldım. fakat sonu biraz alakasız bitmiş. ya da bana öyle geldi. ben daha farklı, daha gizemli bir şey bekliyordum aslında. ama zaman geirmek için falan izlenecek iyi bir film diyebilirim.
--spoiler--
bu filmi daha önce iki üç defa izlememe rağmen ilk defa biraz önce foxda yayınlanan gösteriminde farkettim ki beethoven'ın müthiş bir eseri son sahne de acayip güzel oturuyor. (bkz: klasik müzik eşliğinde şehrin yok oluşunu izlemek).
--spoiler--
gerilim-korku tarzında başlayıp, bilimkurguya bağlanarak sonlanması hayal kırıklığı yaratmıştır. kanaatimce çok güzel bir konu maalesef heba olmuştur.
--spoiler--
nicolas cage'in oynadığı, her filmi gibi muhteşem bir film. film çok sürükleyici, kesinlikle sıkılmıyorsunuz; filmin sonuna doğru daha da heyecanlanıyorsunuz.** ancak filmin sonunda nicolas cage ölüyor. film bu yönüyle-yani sonunun bu şekilde olmasıyla-biraz i am legend'ı andırıyor.
nicolas cage'den neden hoşlanmadığımı bir kez daha anladığım filmdir. adam boğuk soğuk ve iticidir. film güzeldir finaldeki güneş fırtınası müthiş yapılmıştır. yalnız caleb hariç bütün karakterlerde aynı soğuk mizaç mevcuttur.
ayarı tutturulamamış film. ilk başka vay koyim, kız resim çizeceği yerde sayı yazıyor falan dediysek de, sonraları değişiyor, değişik bişey oluyor. ama herkesin hemfikir olduğu konuda ben de hemfikirim; o üç dehşet sahne...
film başlarında "vay teyze her felaketin zamanını biliyo, güzel bir sona bağlanırsa güzel çıkacak bu film" dedirtse de filmin tek ilgi çekici ve merak uyandırıcı kısmının başları olduğu anlaşılıyor çok geçmeden. feci basit bir senaryo.. o kadar basit ki; filmin, nicholas'ın oğlunu uzaya uğurladığının ertesi günü, yerde yatar bir şekilde gözlerini açtığı vakit "aslında her şey rüyaymış lan eheh" şeklinde sona ermesinden korktum bi an. o derece yani.
ayrıca nicholas'cığımla çocuğun vedalaştıkları sahne de pek bir vasattı. gözlerdeki abuk bakışlar, aradaki yapaylık yumurcak veda'daki filiz akın'ın kanser oğluna sarılıp ağladığı dönme dolaplı sahneyi getirdi aklıma. ha o filme bok attığım falan yok, çok severim kendisini. ama bu tarz ifadeleri bir amerikan filminde görmek pek bi garip oluyo be hacım, bünye kaldıramıyor bir yerde. nasıl bizde "hey adamım senin derdin ne biliyor musun" vari diyaloglar işlemiyorsa, onlarda da küçük emrah bakışları pek bir iğreti duruyor bence.
uzaylılara gelirsek, elemanları biraz daha güzelleştirseler twilight'ta vampir niyetine kullanabilirlermiş.
son olarak abby'le caleb (nicholas'ın çocuğu, evet imdb'den baktım nasıl yazıldığına) uzaya değil sanki organik yaşam formuna girmişler anasını satayım. neydi lan öyle giydikleri. bildiğin küçük hacı olmuş bizim caleb.
velhasıl, ben izlemeyin derim efendim. hele ki benim gibi bir sivri zekalılık örneği göstererek vizelere çalışmanız gerekirken "aman kafa dağıtayım azcık" niyetiyle hiç izlemeyin, olan güzelim zamanınıza olur. bir de pişmanlıktan hoplamış sinirlerinize.
filmdeki en güzel şey filmin başında ve sonunda çalınan mükemmel klasik müzik eseridir bence.eser bir müzik dehası olan beethoven'in 7.senfonisi 2.bölümüdür.
boktan hollywood yapımlarından biri daha. tutarsız bir senaryo, abartılı oyunculuk, gülünç derecede kötü çekilmiş aksiyon sahneleri. hele o metro sahnesinde içimde bir acıma hissi uyandı bu filmi yapanlarla ilgili. halbuki adamlar iyi para kazanmışlardır bu filmden. ne de olsa pazarlama uzmanı adamlar.