çalma hastalığı, böyle kişilerin malı mülkü ne kadar çok olursa olsun çalmadan duramaz ve hatta ihtiyaç duymadığı malları bile çalarlar yada dolaylı olarak üzerlerine geçirirler.
bir dürtü kontrol bozukluğudur. Kleptomanyanlar çoğu zaman aynı şeylerden birçoğunu çalarken, aldıkları şeyleri ya atarlar ya da geri verirler. Bazıları hırsızlığı yaptıklarının farkında olmayabilir. Genellikle depresyon, panik ataklar, bulimiya nervoza, anoreksiya nervoza, obsesif kompulsif bozukluk ve uyuşturucu bağımlılığı gibi diğer zihinsel rahatsızlığı olan kişilerde bulunur.
çok zor hastalık, ilk adım sanırım kabul etmek. yurtta böyle bir oda arkadaşım vardı. geldiği ilk gün dolabını açtı, içinden bir kutu çıkardı. bakın, benim böyle bir hastalığım var, bir şeyiniz kaybolursa gelin buradan bakın, maddi değeri olan şeyler almam ama bir şey aldıysam buraya koyarım dedi.
Tedavisi çok zor psikolojik kökenli çalma hastalığı.
Bu kişiler genelde ağır psikolojik travmalarla mücadele edebilmek için bu çalma süreci içinde kendilerince kontrollü bir stres ortamı yaratarak bu travmalarını atlatmaya çalışırlar.
Sosyal konumları gereği Aslında çaldıkları şeye ihtiyaçları bile yoktur. Bilakis çalınca Mutlu olmazlar. Ancak bu yakalanacakmış hissinin yaşamak için çalarlar. Bir nevi ağır ruhsal baskılarla başa çıkma yöntemidir.
Bu hastalıktan muzdarip 3 kişi tanıyorum.
Birincisi bir bankanın müdürü orta yaşların sonunda çok şık ve alımlı bir kadındı. Sosyal sorunları vardı. Sorunlu bir evlilik geçirmişti. işyerinde liderlik sorunları vardı. Aslında dışarıdan bakınca herşeyi varmış gibi görünse de manevi anlamda hiçbirşeyi yoktu. Bu kadın bir mağazadan birkaç parça makyaj malzemesi çalarken güvenlik görevlilerine yakalandı. Gelen polisleri sağa sola sürdürmekle tehdit ediyordu. Daha sonradan mağaza müdürünü ve polisleri ikna etmek için saatlerce uğraşmak gerekti ancak sonunda durumun farkına vardılar.
ikincisi çok zengin bir ailenin yetişkin çocuğuydu. Bir petrol istasyonundan sürtmeli araba çalarken kasiyere yakalandı. Pompacılar az kalsın linç edecekti. Sonunda şikayetçi olmadılar ancak durumu da hiç anlayamadılar.
Üçüncüsü ve en acısıysa bir subaydı. Tanıdığı kişilerin şehit haberleri gelince bakkallardan ufak tefek şeyler çalıyordu. Yakalanınca bakkal sıyırmış gözüyle baktı vah vah yazık dedi subaya. Hatta çaldığı şeyi zorla vermeye çalışıyordu.
Özetle bu kişilerin ortak özellikleri aslında toplumda muteber kişiler olmaları ve bazı sıkıntılarından dolayı itibarlarını zedeleyecek şeyler yapma ihtiyacı hissetmeleri.
Küçük Hırsızlıklar yaparak zevk ulaşan kişiye denir, psikolojik rahatsızlık.
Artık ilişkilerimiz kopma noktasına geldi bu kişiyle.
Ama her zaman gene aynı hatayı yapıyorum.
Tatile gittik gene annemlere aldığım bira/soda açacaklarını hüpletmilş.
ihtiyacı da yok, hali vakti gayet yerinde.
20 30 ortada bulursa hemen alır. Param kayboldu of filan derim, cüzdanımı bırakırım gene ortalarda, geri gelirim. "Say say paranı say gene sayamamışındır" der. Hoop bi bakarım para tam.
işin kötüsü bildiğimi anladı ama devam ediyor.
Bir şey de diyemiyorsun, arkadaşımı kaybediyorum sözlük.
Artık ağrıma gidiyor.
bir tutku, tarifi imkansız bir keyif. değmeyecek şeyler için riske girmek, adrenalinin tavan yapması, anı biriktirmek... hele ki çift olarak yapılınca zevki de iki katına çıkıyor!
Bir öğrencimde bulunan hastalıktır. Daha bugün öğretmen arkadaşımızın cüzdanı ve içerisinde 200 tl parası çalındı. Yazık ki çocuk çaldığını bildiğimiz halde kabul dahi etmedi.
Yapılan aramada çorabından çıktı para.
Psikolojik bir rahatsızlık ve de bunun kurtuluşu yok.
eğer kişi zenginse çaldığı şeyi geri iade etmesiyle süreci tamamladığı hastalık.
liseye özel şöförü ve lüks minibüsüyle gelen, villalarının bahçesinde neredeyse benegal kaplanı besleyen arkadaş bi milyoncudan alınmış anahtarlığı çalıyordu. sonra sana lazım olur bu genç adamsın diye geri iade ediyordu. tatminsizlik ve bir şeyleri tüketmişlik böyle bir şey bence.