genç werther'in acıları'nı okurken az da olsa gerçekleştirdiğim olay. kitap yazıldığında intihar olaylarında artış gözlenmiş bu arada. bu ne işime yarar demeyin, bakın ben öyle dedim ama şimdi burada bu bilgiyi vererek artislik yapıyorum.
ek olarak; goriot baba: balzac sırf ağlasın millet diye yazmış zaten. açlık: ağlayacak bir şey yok aslında ama açlık hüzünlü bir konu. knut hamsun'un sonbahar yıldızları altında kitabı da ağlatabilir çünkü iyi kitaptır. kölelikten kurtuluş: booker t. washington'un tek türkçeye çevrilmiş kitabı belkide tek kitabı. kitap önce ağlatır sonra gaza getirir. bulması çok zordur. okumama yardımcı olan lise kütüphanesine teşekkürler bu arada. semerkant: herhalde içinde ağlanacak şeyler vardı. çocukluğum: gorki'yle benzer çocukluk yaşadığımı iddia ediyorum. gün olur asra bedel: orada ölen deve ya da at vardı. bana yılmaz güney'in filminde ölen at'ı(yol filmiydi herhalde) hatırlatıyordu. üzülmüştüm lan:( alacakaranlık: çağımızın düştüğü yozluğu kitabı okumadan bile görebileceğiniz için bir ilke imza atmış diyebiliriz.
bonus eki; grundrisse: içinde bulunduğunuz sisteme ağlamaklı bir isyana teşvik ediyor, demedi demeyin.
Genelde sözlükçü kızları böyle takıldığı biliniyor. Örneğin: 400 sayfalık bi kitabın (hadi buna da örnek vereyim platonun devlet kitabı. Kitap aglanacak bi kitap değildir, sakın ağlamak için okumaya kalkmayın) ilk 20 sayfada ağlanmaz 29 ve 39 da hafif gözler yaşarır; 65ten sonra kitabın sürüklemesine takılırarak hafif hafif tebessümle ve 380 den sonra büyük final yaşanır; hüngür hüngür ağlanır, oluk oluk gözyaşı dökülür. Ve son sayfası okunurken kitap artık okunmaz hale gelecek şekilde ıslanmıştır. Sözlükçü kız da ağladığıyla kalmıştır, kitap mahvolmuştur.
Saçmadır.
insan yapay bir şeyden niye ağlar ki? Hadi kendini o karakterlerin yerine koydun diyelim, ee o da yapay. Ortada yaşanmış salt bir acı bile yok. Saçma.
ne yalan söyleyeyim uçurtma avcısı'nda az kalmıştı ağlamama. gerçi çocuklarla ilgili her durum titretiyor beni, ondan da olabilir. seksi ve haşin bir yaratık olsam da, arada zangırdıyorum.
ilkokuldayım o sıralar.
harry potter kitabı yeni çıkmış ve o kitapta snape ölüyor, snape ve potter fanı bir sınıf arkadaşı elinde kitap ağlıyor.yanında her an "sussana gerizekalı kız ağlıyo" diyecek yancısı. tabi bilmiyorum neden ağlıyor, insanlık ettim gittim sordum "neden ağlıyorsun?". "snape öldü ya uff" diyor. aldım kitabı 30-40 sayfa geriye alıp eline verdim *. " al bak burada ölmedi" dememle "sussana gerizakalı aptal salak..." demesi bir oldu. yancısı da dayanamadı "sussana gerizekalı kız ağlıyo şuan" dedi de rahatladı.
tabi yaş ilerledikçe anlıyor insan. benim de gözüm dolmadı değil bir iki romanda.
kitabın konusuna kendini kaptırma, karakterlerden birinde kendini bulma ve kitabı onun adına yaşamaya bağlı olarak acıklı sonda gözyaşlarına boğulmaktır. bir de boğazınızda düğümlenenler olur. ah ah esaslı kitap öyle yazılır işte.**