hiçbir işe yaramayan kitap okuma eyleminin gereksizliğidir.
günlerce ikibüklüm olmak yerine varsa filmini alıp 2 saatte kitaptan alacağı zevkin xx katını alacak, eğer yoksa gittiği kitabevinde kitabın arka kapağını okuyarak ya da son sayfanın son cümlesini okuyarak konuya hakim olacaktır. zamanını iyi değerlendirecek, boş kalan zamanlarında da başka meşgalelere yelken açacaktır.
"alacakaranlık gibi kitapları okuyorsan doğrudur yavrucuğum" denecek önermedir.
git adam gibi kitap oku koçum tamam mı? kitap okumanın neresi gereksiz cahil.
iskenderiye kütüphanesini "tüm gerekli bilgiler kur'an'da mevcut" diyerek yaktıran hz.ömer ile aynı üşengeçlik oranına sahip kişinin rehabilite edilememiş zırvasıdır.
"ha bu ne yieaaa" dedirten bir başlık olmuş. kitap başkadır, okunmalıdır. ayrıca her kitabın filmi de yoktur zaten. belki romanların filmleri çekilmiş olabilir de denemelerin, araştırmaların yerini ne tutacak kitap olmazsa onu merak ediyorum.
sadece ve sadece tek bir an için geçerlidir, bir ton aciliyete sahip ödeviniz varken içinizdeki piçin "boşver lan ödev mödev, kitap okumaktan güzeli mi var" diyerek sizi daha önce elinize bile almadığınzı kitaplara yönlendirdiği andır o an.
Bir kitabı okurken karakterleri, mekanı, duyguları hayalinde canlandırır, görür, hissedersin. bu senin algındır. Çocukken okuduğum Mark Twain'in Tom Sawyer'ındaki Thomas ya da huckleberry finn karakterleri benim hayalimde bir film çekmişimcesine canlıdırlar. Okuduğum kitabın yönetmeni benimdir. Oysa sadece filmini izlemiş olsam yönetmenin algıladığını izlerim. artık tanıdığım Tom onun gördüğü Tom'a bürünmüştür.
gereksiz değildir tabi ki, ancak çok önemli de değildir. şahsen okumayı 3,5 yaşında sökmüş olmamdan mıdır*, bu bilgisayar denen merete çok alışmamızın da katkılarıyla sabit bir yere odaklanamayışımızdan mıdır bilmem, hiç kitap okumam. bilgi ise, wikipedi var. heyecan ise, sayısız dizi-film var. ha göze verdikleri zarar bakımından ikisi de birbiriyle yarışabilir. tek artısı hızlı okuma becerisidir ki bu da çok rahat telafi edilebilir.
özetle, yazar biraz haklıdır.
Dergi okuma oranı % 4
Kitap okuma oranı % 4,5
Gazete okuma oranı % 22
Radyo dinleme oranı %25
Televizyon izleme oranı %94
--spoiler--
televizyon izlenme oranı %94 azımsanmayacak kadar fazla. peki bu ne demektir? bu, ülkemizdeki sığ düşünceli insanların, çarpık bilgilerle beyinlerini iyice sığ bir hale getirmesi demektir. bu sadece kadın programlarında şifalı bitkileri ve doğada oluşan taşlar dışında bilgi dağarcığını geliştirememektir. en azından ben o konulara denk geldim ama eminim ki farklı ve bilgi içeriği geniş bilgiler yayınlanmamaktadır. kitap okuyan bir insan ise; farklı farklı bir çok konuda görüş elde edebilen, kendilerini geliştirmek isteyen bilgiye olan açlığı hiç bir zaman geçmeyecek insanlardır. roman, hikaye, polisiye, psikoloji, siyasi ve envai çeşit kitap okuyan insan gereksiz olarak addelimez ve kitap okumanın gereksiz olduğuna dair en ufak olumlu bir kelime etmezler. zira düşüncelerini düzenli kullanabilen sağlıklı düşünebilen insanlardır. şimdi diyeceğim şu ki; hiç bir film, kitaptaki kadar zevk vermez. film beyin fırtınası yapmayı sağlamaz, beynini yormaz ama kitap okurken insanın beyni düşünceleriyle doludur ve kitaptaki her ayrıntıyı film izler gibi şekillendirir, karakterleri oluşturur ve beyin faal bir şekilde işler. şimdi soruyorum sana beyin jimnastiği yapmayan beyinden nasıl başlıklar türer? işte böyle başlıklar türer. şimdi git ve televizyon izlemeye devam et.
sike sike okunan ders kitapları hariç şeklinde devamı getirilmesi gereken başlıktır. gereksiz değildir, gerekenini zaten mecburen okursun bu senin seçimine kalmaz. okuturlar adama osurta osurta. onları okumazsan burada bile yazamazsın. mesele haz için kitap okumaktır. hiç kimse haz almadığı bir eylemi gerçekleştirmek istemez şayet buna mecbur değilse. kitap haz için okunur. faydacı bakıldığında kitap okumanın faydaları maddeler halinde sıralanabilir ama haz almıyorsam ve mecbur değilsem okumayabilirim. dün bir yerlerde tartışıyorlardı bu konuyu kafam güzeldi fazla vakıf olamadım ama şöyle bir hikaye anlatıldı. iki genç balık yüzmektedir karşıdan ise yaşlı bir balık gelmektedir. yaşlı balık yanlarından geçerken bugün su nasıl diye sorar. genç balıklar iyi derler ve yaşlı balık yanlarından geçer gider. sonra genç balıklardan bir tanesi diğerine dönerek sorar, su ne ? sanırım suyun ne olduğunu herkes bilmiyor ve merak etmiyor. matrix hesabı falan fıstık.
film izlerken akılda kalan imgeler vardır, replikler vardır, görsellik vardır. ama kitap okurken tamamı ile senin hayallerin vardır. kahramanların vardır. senin dünyandır, yönetmenin değil. kıyaslanması bile traji-komik bir olaydır. film tadında romanlar, öyküler var ki hiç bir filmde o tadı alamazsınız. (bkz: çanlar kimin için çalıyor)