"Anlatacaklarımı gerçekten dinleyecekseniz, herhalde önce nerede doğduğumu, rezil çocukluğumun nasıl geçtiğini, ben doğmadan önce annemle babamın nasıl tanıştıklarını, tüm o David Copperfield zırvalıklarını filan da bilmek istersiniz, ama ben pek anlatmak istemiyorum.
“Hiçbir insan, bir ada, kendi başına bütün değildir; her insan kıtanın bir parçası, ana toprağın bir bölümüdür. Deniz bir toprak parçasını sürükleyip getirdiği zaman avrupa küçülür;tıpkı bir burunun tıpkı arkadaşlarının malikanesinin ya da kendininkinin küçüleceği gibi. Herhangi bir insanın ölümü de benden bir şey eksiltir, zira ben insanlığın içindeyim. Onun için sen de sakın çan kimin için çalıyor diye sorma; senin için çalıyor.” John donne
ilk önce, olasılık dediğimizde en sık akla gelen çekilişlerden,
piyangolardan söz edelim.
Amerika'daki en büyük piyangoyu, Powerball’ı kazanabilme olasılığı 120.000.000'da 1'dir.
Powerball'ın ilk oynanmaya başlandığı 1997'den beri elliden fazla insan bu olasılığı alt üst ederek
büyük ikramiyeyi kazanmıştır. Onlar, bu gezegendeki en şanslı, en zengin insanlar arasındadır.
Onlardan nefret ederim. Ama konumuz bu değil.
Şimdi de düşük-olasılıklı bir olaydan söz edelim: Dünyaya dev bir gök taşı çarpacak ve uygarlık yok
olacak. Jeofizikçilere göre, her yıl bunun olma olasılığı milyonda bir.
insanoğlunun atalarını da hesaba katarsak, yedimilyon yılı aşkın bir süredir bu gezegende
varlığımızı sürdürdüğümüze göre, bir gök taşının bugüne kadar bizi yok etmiş olma olasılığı yüzde yedi
yüz. Yani anlayacağınız, bir kere değil, yedi kere ölmüş olmalıydık şimdiye.
Ama, çoğunuzun bildiği gibi, insanoğlunun yazılı tarihinden bu yana yok olmadık.
Ne demeye çalışıyorum sizce? Bir gök taşı bizi yok edecek demeye çalışmıyorum. Düşük olasılıklı
olaylar hakkında bir yorumda bulunmaya çalışıyorum, kıssadan hisse şudur:
Her an her şey olabilir!