bugün

"Elinden gelen her şeyi yapıp güzelleştiremediğin yerleri terk etmek seni kötü biri yapmaz Milena."
“mütefekkirin mektebi, hekimin eczanesi gibidir.
oraya zevk duymak için değil, kurtaran ıstırabı çekmek için gidilir.
Birinin çıkık bir omuzu, ötekinin başında bir yarası mevcuttur; zevk, onları iyi edebilir mi?”

salih mirzabeyoğlu- marifetname
"onların kalpleri de seninki gibi sanıyorsun
herkes o kadar yumuşak o kadar şefkat dolu olmaz oysa
oldukları gibi görmüyorsun insanları
olabilecekleri gibi görüyorsun
kendinden veriyor, veriyorsun
onlar her şeyini çekip alıncaya ve için bomboş kalıncaya dek."
içinizden en az yarısını, arzuladığımın yarısı kadar bile tanımıyorum ve yarınızdan azını hak ettiğinizin ancak yarısı kadar sevebiliyorum. -bilbo baggins.

lord of the rings: the fellowship of the ring, tolkien.

bu cümleyi filmi izlediğimde anlamadığım için ilgimi çekmemişti ama kitaba başlayınca üst üste cümleyi okuyup zihnimin bazı köşeleriyle birleştirdim. şimdi filmi her izlediğimde bu cümleye gülüyorum.
Ben vardım; sen, kendini yok etmeyi seçtin.

işte ben hala varım; bütün acıları ölçüp biçip tartarak- sense, kayan bir yıldız gibi hızla uzaklaşıyor, son anda da dönüp bir göz kırpıyorsun, yalnızca..
"tanrının bana baş edemeyeceğim bir şey vermeyeceğini biliyorum. sadece keşke bana bu kadar güvenmeseydi diyorum."
"hakikat için geçerli olan, mutluluk için de geçerlidir: kişi ona sahip olmaz, onun içinde olur. aslında sarmalanmış olma duygusundan başka bir şey değildir mutluluk: annenin içindeki o ilk sığınağın sonraya kalmış imgesi."
bu alıntı işini, "ekseriyetle" kadın milleti çok yapar.. hem açık açık "duygu ve düşüncelerim budur" demek yerine, illa dolaylı anlatıp, bizi sıkıntıya sokarlar (git, oku dese; özellikle iplemeyip kitabın kapağını bile açmam, sonra da küsüp trip atarlar.. gerçi onu da sallamam, ama sıkıntı dediğim bu... kızı şımartıp tuğla gibi kitap okuyan da benim gözümde amatördür), hem de bu şekilde kültürlü görüneceğini zannederler.. evladım senin okuduğun kitabı ben kulağımın arkasına sürüyorum; neyi, kime anlatıyorsun... ama yok, illa bir şeyin "altı çizilecek"..

- dilber senin, öz be öz kendi duygularını ifade edecek, oğuz atay'dan daha güzel bir sözün yok mu?
- yoaaak..
fakat sen sevgim ve ümidim başı için yalvarırım.
gönlündeki kahramanı bir kenara atma,
kutsal tut en yüksek ümidini
ve allah için kötüye nefretini.

salih mirzabeyoğlu - münşeat
Gerçekle yaralanmak, bir yalanla oyalanmaktan iyidir.
biz, mücerret fikirde onbaşı kültürüne bile mâlik olmayanlardan mareşal rütbeli şiirler çıkmayacağına, duygunun düşünceden ve düşüncenin duygudan süzülmesi gerektiğine inananlarız; gerisi, küçük hissilikler, espri ve köpük…

salih mirzabeyoğlu - kayan yıldız sırrı
dalkavuklukla halisi birbirinden samimiyet ve fikir cevheri ayırır.
samimiyet usta bir elde taklit edilse bile, fikir edilemez...
dalkavuk fikri sevmez.
zira hakikatin aleti olan fikir yalan söylemeye muktedir değildir!

salih mirzabeyoğlu / kökler sf :74
Meinkampftan bir örnek vereyim.

Yahudilerin ülkemin ekonomosini ellerinde fırıldak gibi dönderdiğini görünce yahudi nefretim başlamıştı.

Milletimi bunlar yönetiyordu el atmalıydım.

Saygılarımla Adolf reis.
"Burada duramazsın. Devam etmek zorundasın.
Biliyorsun ki sonuna kadar gitmek zorundasın."
kimseye veremedim yüreğimi.
ne zaman baksalar içime, yüreğimin kırık aynasında kendilerinin değil senin yüzünü gördüler hep...
Sessizce çekip gittiler. fark etmedim bile gittiklerini...

-şizofren aşka mektup-
"Bir ümidim yok. Bu sondu. Artık hiç bir şeyin değişmesine imkan yok, lüzum da yok."
ali bak.
ali ata bak.
emel eve gel.
ışık ılık süt iç.
Her nerede değilsem,
orada mutlu olacakmışım gibi gelir.
çok büyük bir ressamsın ama küçük bir ayrıntı var; hiç resmin yok!

salih mirzabeyoğlu- marifetname
"oldum olası içimde biri, bütün gücüyle, hiç kimse olmamaya çalışıyor."

albert camus, defterler III
"Nefret ettiğiniz insanla iyi geçinme çabasına siz medeniyet diyorsunuz, Ben sahtekarlık diyorum."
(bkz: ham on rye)
"konuştular, sustum.
çünkü çok anlamlı bir şey diyecektim."

annem atmasaydı, babam tutmasaydı,
amcam bir kere olsun altılıyı tuttursaydı.
barbie ve ken'in bebek olmadığını herkes anlamış olsaydı,
sırtımızı o koca çınar ağacına hiç dayamasaydık.
zeus'la europa'nın o mitolojik hikayesi söze dökülmeseydi,
superman mavi taytının üstüne o kırmızı donu giymeseydi,
kadın olarak evrildikçe sarkmasaydık,
belki de her şey çok farklı olabilirdi.

"senin içinde bir sıkıntı var,
çünkü burada benim dilimin ucu sızlıyor."

dilimin ucu sızlıyor -neyran günüçer.
insanlar kıyamete kadar birbirleriyle boğuşmaya mahkumdurlar. bu bir hilkat kanunudur.
salih mirzabeyoğlu - başyücelik devleti sf.103
insanlık derin bir buhran yasıyor ve ruhunu, kurtarıcısını arıyor. elbette zamanı gelecek ve büyük bir zuhur doğacak...
büyük bir zuhur... köşebaslarını tutacak bir heyûlâ sahsiyet, kollarını
açarak "mukaddes emaneti ne yaptınız?" diye haykıracak!..

necip fazıl kısakürek - babıali
Şöhret mi benlik mi, hangisi sana daha yakın?
Can mı mal mı, hangisi daha kıymetli?
Kazanmak mı kaybetmek mi, hangisi daha büyük zarar?
işte bu yüzden, aşırı zaaf büyük israf getirir,
fazla istif fazla kayıp getirir.
Yeter derecede bilen mahçup olmaz, durması gereken noktayı bilen tehlikeye düşmez. Uzun süre kalıcı olur.

- Lao Tzu (Yol ve Erdem)