kimse okumasa da

entry365 galeri2
    313.
  1. Masalını anlatırken inanmalarını istemek kolay ama önemli olan masalcının masalına inanması.
    Masal anlatan gerçeği biliyorsa eğer nefes almak çok acı.
    2 ...
  2. 312.
  3. Senin kadar şanssız adam tanımadım dediklerinde hafif bir gururla burada olmaktan anlamsız bir mutluluk duymuyor da değilim.
    2 ...
  4. 311.
  5. Senin kadar şanssız adam tanımadım dediklerinde hafif bir gururla burada olmaktan anlamsız bir mutluluk duymuyor da değilim.
    1 ...
  6. 310.
  7. Nerede bir yalnızlık varsa gelir bulur bizi tıpkı şansızlık gibi.
    Boşa oynama şans lotoları çıkmaz sana o çıkacağı yeri çoktan seçip seni es geçmiştir.
    Terk ettikleri gibidir ve bir daha karşılarına çıkmazlar.
    Düşüncelerinin arasından çıkmadıkları gibi yoklardır aslında buğulu bir geçmiş.
    Hatırlayıp buğulu gözlerimizle geçmişe saygı duyup kafamızda gezdirip sadece anı olarak kalan ve kalanlar.
    Şansızlık deyip geçme adını ağzına almana gerek yok onun laneti seni bulmakta gecikmez.
    Senin kadar şanssız adam tanımadım dediklerinde hafif bir gururla burada olmaktan anlamsız bir mutluluk duymuyor da değilim.
    Kendi çıkmaz yollarımızın köşeli kenarlarından geçerken ne başımız dönüyor nede midemiz bulanıyor.
    En iyi bildiği şeyi yapmaya giderken şarabın kokusuna karışan kağıdın kokusu ve gitarın ahşap dokusu.
    Ne kadar yaşadığın değil yaşadıkların önemli.
    En sevdiğin dostların gitmiş,gençlik aşkın gitmiş mahkum olmuşsun kendinin zindanlarına.
    Olmaz işte.
    Senden ve senin anlattıklarından hiç bir şey olmaz.
    1 ...
  8. 309.
  9. Birinin bir derdi vardır, okunmuyor veya dinlenmiyor diye geldim. Meğer eko-anarşist yazarmış...
    Neyse başarılar dilerim.
    0 ...
  10. 308.
  11. Kendimizi garanti altında hissetmek istiyorduk.
    iyi hisseder isek pozitif anlamda şeyler yapabilirdik.
    Para kazanmak için çalışmayı yaşamak için parayı hiç sevmiyorduk.
    Tabiat anayı çok seviyorduk.
    Hayran kalıyorduk ve ona karışmak için sıranın önlerinde bekliyorduk.
    Yaşadığımız anı beğenmediğimiz yalan ise geçmişte önümüze çıkan fırsatları değerlendirmediğimiz kocaman bir yalan.
    Yine mutlu olmayacaktık.
    Sorun varsa bir yerimizde doğa tedavi eder bizi.
    Kopmak alıştığımız diyarlardan eksik ediyor bizi hasta oluyoruz.
    Biraz deniz kokusu olsa biraz toprağın kokusu ve evdeki sıcak toplanma alanı.
    Keşke kaygı duymamıza sebep olan dış etkenler olmasa idi.
    Dinlenme anlarını boyuna kullanıp ferahlasaydık biraz.
    Hayat yargılayacaksa eğer ne kadar yazdığımızla ve yazdıklarımızın kalitesiyle yargılasaydı.
    Ne yazdığımıza kimse karışamaz ama ticari bir dükkanın önündeki kalabalık belirler boğazımızdan geçen yemeğin miktarını.
    1 ...
  12. 307.
  13. Hakkımız tam ortasından yenilirken havai düşüncelerde gökyüzü mertebesine yükseleceğimizi zannediyorduk.
    Mutluluk böylesine bir olasılık mıydı yoksa biz mutlu değil miydik?
    Anlamadığımız şey biz ne zaman mutlu olacaktık?
    Cebimizdeki paranın karşılığı günlük kazançtı ve biz günlük kazançlarla ihtiyaçlarımızı karşılayamıyorduk.
    ihtiyacımızı gören şey en az üç günlük kazançtı.
    Üç gün boyunca yemeden biriktirmek mümkün değildi.
    Olmayan kazançları kredi diye kullanıp kendini mutlu zannetmek salakça bir davranıştı.
    Dar gelirlinin hali ortadaydı ve kendini dışarıya iyi gösterecek imkanı hiç bir zaman olmamıştı.
    Aynı kıyafeti yıllardır giyiyordu ama kimseye muhtaç değildi.Sıkıyordu dişlerini yırtılan ayakkabılarını kalan son ayakkabı tamircisinde tamir ettiriyordu.
    Tamir yenisinin yarısı kadardı bir şekilde katlanıyordu.
    Bir çatısı olması için ömründen ömür verirdi.
    Çatısı akıyordu.
    Yetmiyordu akan yerlere evdeki plastik kovalar.
    Başı ağrıyormuş,dişi ağrıyormuş,ruhu sızlıyormuş hepsi ertelenebilir ama çocuğunun kitap ihtiyacını karşılayamamak yakar insanı.
    Günahlarımızdan dolayı atacağınız kaynar kazanlar kesmez bizi.
    Kalır üzerimizde kanserli hücre gibi.
    Kafamızı düşüncelerimizi yok etmeniz gerekir.
    0 ...
  14. 306.
  15. Bir kaç gerçeğin peşinde koşmaya çalışırken fark ettim ki;
    Gerçekler kocaman bir orduymuş.
    Cahil halimle o kadar çok şeyi bildiğimi zannedip o kadar çok şeyin farkında değilmişim.
    Kendi yağımla kendi dünyamda kavrulurken dışarıdan çağırıyorlardı sanki beni.
    Çapımın elverdiği kadar tüketmeye çalışıyordum bana ayrılan ömrü.
    Ev ortamında kurduğum sanatsal cümleler evin içerisinde dışarıya çıkmadan kafasına göre takılıyordu.
    Tutsak konuşmalarımın hitabet sanatına dair cevherler sunmasına rağmen kimse duymuyordu sesimi.
    Feryatlarımızı dizginliyor sıradan hayatın içinde kalabalıklara karışıyorduk.
    Kalabalıkların hüküm verdiği hayatta kalabalıklardan olmadığımız o kadar gerçekti ki.
    Onlar gidiyor diye gitmiyorduk ama üzerinde yürüdüğümüz fabrika bandı yüzünden ilerliyor gözüküyorduk.
    Ne lotodan çıkacak para nede emekli olma hayali.
    Hatırladığımız güzel hayaller.
    Bilinç altına gizlenen geçmişimiz.
    Kafasına göre esen rüzgar saçlarımızı dağıtıyor ama düşüncelerimize bir şey yapamıyordu.
    Her şey dağılıyordu ve biz ilkbaharı düşleyerek kendimizi elma ağacının altında muhafaza ediyorduk.
    Yağmurlar yağacak ve değişmeyecek dünya.
    Sarhoş bir sabaha uyandığımızda uyandığımız için küfürler edecektik dünyaya.
    1 ...
  16. 305.
  17. "gerçeğin çölüne hoş geldin."
    1 ...
  18. 304.
  19. Kendimize yetecek kadar zaman söz konusu değildi yaşadığımız evrende.
    Köle gibi çalışıp farkında olduğunuzda hem kendinize hemde boş yere zaman harcadığınızı fark ettiğinizde;
    Huzursuz ve sağlıksız oluyorsunuz.Baş ağrılarınız ve karın ağrılarınız tavan yapıyor.
    Bu kadar yorgun yaşanır mı yaşam?Bu kadar yorgun olmanız için ne gerek var kafa patlatarak yaşamaya?
    Öleceğini bile bile sırtlamak yükleri ve bir gün gücün kesilecek yüklerinin altında kalacaksın.Kamyonun kasasına yük atacak kadar boş yer var henüz.
    Kendimizi başka türlü gösteriyorduk ama aslında kafamız farklı çalışıyordu.
    Yeteneğimizin psikolojik açıdan tedirgin olduğumuzdan dolayı bize verildiğini biliyorduk.
    Rahatsız oluyorduk ve ağaç yaprağının rüzgarların eşliğinde sallanma hızıyla değilde verdiği görüntünün sanatsallığıyla alakadar oluyorduk.
    Yemyeşil bir ovada koca bir ağacın gölgesinde tüketmek ömrü ve hesap yapmadan düşünmek.
    Ait değilim yaşamınıza ve bocalıyorum her seferinde.
    Beni salak zannediyorsunuz ama salaklığım salak olduğum için değil.
    Buraya ait değilim.
    1 ...
  20. 303.
  21. Sözlükte ilk kez birine numaramı verdim. Berbat bir iletişimsizlik sonucunda karşılıklı olarak numaralarımızı sildik. Hayırlısı...
    2 ...
  22. 302.
  23. Çalış çalış anca karnın doyar oda sofrada en fazla yarım saat sürer.
    Ne kadar doyduğun değil ne kadar sağlıklı beslendiğin ilgilendirir gerçeği.
    Karnının acıktığı gece yarılarında yiyecek bir şey bulamayanların yeme ihtiyacını doğada araması için doğa bırakılması gerekirdi.
    Hiç bir çıkar işinde gözümüz yok yeter ki sağlığımız yerinde olsun ve kendimizi mutlu zannedelim.
    0 ...
  24. 301.
  25. Çalış çalış anca karnın doyar oda sofrada en fazla yarım saat sürer.
    Ne kadar doyduğun değil ne kadar sağlıklı beslendiğin ilgilendirir gerçeği.
    Karnının acıktığı gece yarılarında yiyecek bir şey bulamayanların yeme ihtiyacını doğada araması için doğa bırakılması gerekirdi.
    Hiç bir çıkar işinde gözümüz yok yeter ki sağlığımız yerinde olsun ve kendimizi mutlu zannedelim.
    2 ...
  26. 300.
  27. Tedirginlik hali hakim.
    Son beş gündür bel ağrılarıyla uğraşırken en arabesk düşüncelere dalıp acıların çocuğunu oynuyorum.
    Mesela dünyanın sonu gelecek ve tepemize düşen meteorlar kafamızı ortasından ikiye bölecek.
    Yatalak olmamızı engelleyecek bir şey yok.
    Yüzdüğümüz havuzların güzelliğinde zannederek bütün havuzları şifa niyetine dalıyoruz yan yollara.
    Bir gece önce sarhoşken düşme marifeti ile kırmışız en güzel çiçeği kökünden.
    içerken kendimle konuşurken aramızda kötülük isteyen var mı diye soru sorarken belimizdeki fıtık ve kaslarla konuşmaya çalışıyorum?
    Derdiniz ne?
    Çarkın çarkları arasına çomak sokmak anlamıyorum.
    Şifa aramak uğruna uzaklara giderken yol boyunca yaşadığım duygusal anlar ve arabayı kenara çekip gözyaşlarımı yağmurlu bir günde akıtmak içimden geçen.
    Çalışmak zorunda olan bir insanın önüne çıkan çalışamama zorlukları onu idama mahkum etmekten daha kötü.
    Eve gelirken aksak yürümek ve kapıyı açan çocuğun çocuk gülümsemesinde ayakta durma zorunluluğu atom bombaları atıyor zihnimize.
    Haftada iki defa tek kolon olmak üzere oynadığımız lotolar çıkma umudundan çok saçmalık gibi geliyor.
    Çıkarsa gideriz bu diyarlardan.
    Sarhoşken değilde sabah olduğunda ya yataktan sağlıklı kalkamaz isek diye tedirginlik hakim.
    Gücümüz kesilirse ve yürüyemez duruma gelirsek.
    O kadar kas gevşetici iğneler,ilaçlar ve fiziksel hareketler.
    Hayat işine yarayanı yarı yolda bırakmaz.
    Ona bir can daha verir ve yürümesi için duadan fazlasını yapar.
    Köle çalışır ve kendini sevdiklerine adadığını zanneder.
    3 ...
  28. 299.
  29. Nankör bir bel fıtığını taşıyorduk kara yazgımızda.
    Aslında nankör olan bel kaslarımızdı.
    Bir yıldan daha fazla süredir yüzüyorken en büyük amacımız biraz acısız işimizi yapabilme gayretimizdi.
    Acıya karşı değildik ama yolun sonuna gelme fikri bizi ateş içinde bırakıyordu.
    Yoksa çoktan tanımıştık bu hastalığın belirtilerini ve vücudumuzun dayanma sınırlarını.
    Altı ayda bir başımıza bela oluyor ve hastahanelerinde kas gevşetici iğne kuyruğunda ayakta beklemek zorunda kalıyoruz.
    Bel fıtığı hastaları için ayakta uzun süre kalmak zordur.
    Birde önce doktor kapısında iğne olma izni için beklemelisiniz.
    Kağıda atılan öylesine imzanın sonunda iğne olabilirsiniz.
    Hastalığınıza ve geçici çözümlerine ermişken prosedürler için işten sonraki hayatınızda ayırdığınız kitap okuma zamanından iki saat kadar feragat etmek zorundasınızdır.
    Kimseye değil nankör bel kaslarıma kızıyorum aslında.
    Bu kadar insanın acil servise sığmasını mı yoksa bu kadar insanın hep beraber hasta olduğuna mı şaşırırsınız?
    Benim için altı ayda bir gittiğim ibret yeri haline gelen yer eve döndüğümde aklımı başıma getirip kafamı karıştırıyordu.
    Gözümün önünden gitmiyordu gördüklerim.
    Bir gün yaşlanmak ve hastahane köşelerinde sürünerek ölmeden önce basit zannedilen bel fıtığından dolayı oraya giderek gözlemde bulunduğumdan dolayı teşekkür etmem mi gerekiyor?
    Beterin beteri var denilerek itiraz etmediklerimiz tabakta kaldıklarından dolayı bizi kovalamaktan vazmı geçecekler?
    Damacana dolusu şarabın içerisinde yaşarken hayatı fark etmeyen biz miydik yoksa hayat mı suçluydu?
    0 ...
  30. 298.
  31. Sanat uğruna yaşayanlar gelecek kaygısı duymayanlardır.
    Kendilerini rüzgarın koynuna bırakmışlardır.
    Üşümek yada yanılmak vazgeçirmez onları yollarından.
    Mecburiyetler yüzünden niteliksiz gözüküp basit gözüken işler yaparlar.
    Ama severler her uğraşılarını.
    Hak yenmesin diye başkaldırırlar zorluklara.
    Çok kazanmanın yollarını bulmak değildir yolları.
    Çok paranın sırrını anlatsanız da emin olun sizi dinlemeyecek kafa yorduklarına takılıp anlattıklarınızdan hiç bir şey anlamayacaktır.
    Varsın kaçsın fırsatlar.
    Önemli olan hala zamanının gelmiyor oluşunun sebepleridir.
    Reklama tanınmaya ve çok fazla arkadaşa gerek yok.
    insan sadece üretimleriyle konuşur ve gerisi fasa fiso.
    Bana salak diyenler önce kendi zekalarının röntgenini çektirsinler kaybettikleri insanlığın gölgesinde.
    Sebep uğruna değilde neden üzerine bir şeyler yaparken sonuç bile umurumda değil.
    Gel anlat bana hayatı şarap içip rahatıma baktığım kendi dünyamda.
    0 ...
  32. 297.
  33. Herkes bir can taşıyordu ve herkesin robot olmayan gerçek bedenleri vardı.
    Karnı acıktığında beslenmek ve çenelerinin arasına alıp çiğneyerek öğütmeye yollamak haklı çıkarmıyordu kimseyi.
    Motorun lastikleri asfaltın üzerinde hızla dönerken yerde sürekli parçalarını bırakıyormuş ya görüntülerle ispatı mümkün.
    Gözle görülmesi imkansız.
    Yediğimiz canlıların hücre çeperlerinin,yağlarının ve hatıralarının farkında olarak tüketime ortak olmak.
    Yemekten acelece kalkarak el parmaklarımızdan birinde kalan hayvan deoksiribo nükleik asitini görmezden gelip rahat nefes alıp vermek adil olmasa gerek.
    izler bırakıyorduk geçtiğimiz yerlerde.Yere dökülen parçalarımız hatırlasınlar diye delil gibi görevler yapıyorlardı.
    insanda bir canlıydı tıpkı bitkiler ve hayvanlar gibi özellikler gösteriyordu.
    Birisi gelip insanı paramparça etmeden dişlerinin arasına alıp yiyebilirdi.
    Yavru balıkların denizden ve havuzdan tutulmasında sorun yok ama insan çocukları yeryüzünün en güzel canlıları.
    Sofradan kalktığınızda bir kez daha düşünün.Canlının canından besleniyorsunuz.
    Kan emici vampirler daha henüz kanıtlanamadı ama insanlığın tarihi şarap icat olunduğundan bile eski.
    3 ...
  34. 296.
  35. ben hep okuyordum.
    en son kendisine yeniden yol haritası yapmıştı.
    içsel yolculuğa çıktığını düşünüyorum.

    o bir nirvana yolcusu.
    5 ...
  36. 295.
  37. akıbetini merak ettiğim yazar. okumuyordum ama merak ettim. küstü sanırım sözlüğe...
    4 ...
  38. 293.
  39. Başarı kazanmış olmak kendimizi kandırdığımız ile alakalıydı.
    Labirentten çıkma yeteneğimiz olmadığı yaşamın içerisinde mutlu zannetmek kendi dünyamızın basit oyunlarının içerisinde kazandığımızı zannettiğimiz yanılsamalardı.
    Etrafımızda dönen dünyanın kıyafet değiştiren oyuncularına karşı zafer kazandığımızı zannediyorduk.
    Karşı durmaya çalıştıklarımız da kibar davranıp insan olduklarımız aynı şeylerdi.
    Bazen çok fazla bunalıyor çok sıkılıyorduk.
    Gazımız alınıyordu kafamız boşaltılıyordu.
    Kendi kendimizin pasta hakkından yerken teşekkür ediyorduk.
    Bize ait olan pastanın son diliminde bağımsız bir dünya kurup kendi öz kaynaklarımızla dibine kadar mutlu olmak hakkımızdı.
    Bundan on sene sonra emekli olup sörf yapmak saklı tutulan hakkımızdı.
    Labirentin içerisinde mutluluk oyunları oynayıp labirent bizi dışarıya karşı koruduğu için şükrediyorduk.
    3 ...
  40. 292.
  41. Biraz da ben duyusala bağlayım.
    Bu yazdıklarımı okumayacaksın biliyorum ama yine de içimi dökeyim. Dönecek misin bilmiyorum, geçen zaman sende neleri değiştirdi onu da bilmiyorum. Acaba eskisi gibi olur mu? Diye sormaktan kendimi alamıyorum. Bu karmaşa da emin olduğum tek şey var, o da seni hep bekleyeceğim. Biliyorum, senin de yapabileceğin bir şey yok. Umarım sıkıntılarını atlatır ve eskisinden daha güçlü olursun. Zor olsa da geçecek ve sen bana döneceksin. Bir dahaki sefere hesabı ben ödeyeceğim, sözün var bak. Kendine lütfen iyi bak.
    2 ...
  42. 291.
  43. Kimse okumasa da sen okursun.
    Aslında neden düşündüğümü ikimizde iyi biliyoruz. "Niye"leri "niçin"leri boşverdim kendimi kasmadan kimseyi yormadan seni düşünüyorum. En son 27 şubat'ta konuştuk. Yine bir bahane buldum ve konuştuk. Yeni bir bahane arıyorum konuşmak için ya da senden bekliyorum. Bi düşünsen aslında karar vermeden düşmanın değil yanındayım. Bi güvensen aslında gece bitmeden gün doğmadan yanındayım. Yorma. Seni kafamın içinde seviyorum.
    2 ...
  44. 290.
  45. istikrar başlığıdır.

    gel dayı gel. seni bekliyordum. geç kaldın bugün.

    dertlerime şükredip rahatça uyuyabilirim artık.
    sen de olmasan geceleri mapushane buralar.
    9 ...
  46. 289.
  47. Daha fazla içmek için daha fazla enginar yemek gerekiyordu.
    Enginar pahalıydı.
    Satın alacak maddi gücümüz yoktu.
    Bir yerden duymuştum yaprakları suyun içerisinde kaynatıldığında aynı görevi görüyordu.
    Bıçak marifetiyle soyulup ana gövdeye ulaşıldığında sert yapraklar anlamını yitiriyordu.
    Kimse farkında değildi kerametin.
    Enginarın para karşılığında anlamını arıyorsan eğer paran yetmez.
    Olaya karaciğer açısından bakarsan paha biçilemez.
    Tıpkı hayata baktığın gibi.
    içmek bir adamı yazar yapar ve hayali aleme abone eder.
    6 ...
  48. 288.
  49. Denk geldiğimde okuyorum abi sen devam et. benim gibi gecenin bu saatinde uykusu kaçmış bir kişi okuyor emin ol.
    7 ...
© 2025 uludağ sözlük