Sen oku istemiştim..
Tam da Umutlarının tükendiği anda..
Dünyaları yerinden oynatamayacak belki ama kalbine dokunacaktı..
Gözlerine bakarak söylediğim her kelime , seni düşünüp de hayallere daldığım her gece..
Hayat tabi neler getirir bilinmez..
Ama ben Gülmek daha da çok gülmek istemiştim seninle iyi günlerde ,
Bazense uzulmek,seni sevdiğimi kulağına fısıldamak sadece sarılıp biraz düşünmek istemiştim..
Aslında en kötü günlerde gözyaşlarını silebilmek istemiştim ..
Mutlu ve umutlu olup gülümsemek istiyorduk.
Herkesin bir uğraşı kendini huzurlu hissettiği uğraşları vardı.
Kendimize yakışan üzerimizde güzel duruyordu.
Kaygıların zehirlediği düşünceleri taşımaktan başımız ağrıyordu.
Her şeyin daha güzel olduğu bir yaşamı hak ediyorduk.
Yetenek ve ilgilerimize göre sınanmak en doğal hakkımızdı.
En son lise yıllarında bir bahar sabahı uyandığımız huzurlu sabahlar çoktan tedavülden kalktı gibi.
hayallerinin bittiği noktadan bahset rüzgara..
nasıl da kaybolduğunu kalbinin ortasında,
sonra sonra ona bilemediklerinden bahset..
hani tüm çabalarının boşa çıktığı, aklının aslında boka battığı ..
kimse okumasa da anlat yalnızlığına,
her şeyi yok eden ruhuna..
Hic kin tutmam, her zaman pozitif dusunup pozitif bakarim olaylara. Her gecen saniyenin degerini bilir, ona göre zamani yönlendirmeye calisirim. Ben buyum
(bkz: Kimse okumasa da)
azimle sıçan duvarları deler derler ama bu yazar delemedi. nickini değiştirip başlı başlıklara yazarsan okuruz kardeşim. bu nicki ve başlığı görünce okuyasım varsa da psikolojik olarak okuyasım kaçıyor.
Sarhoş yalnızlığımda yolumu arar gibi geziniyordum öylesine.
Yolumu kaybetmemiştim ama saplandığım çamurlu hikayelerde kendimi arıyordum.
O şarkının sözlerini ben yazabilirdim.
Film güzel ama senariste katkı yapabilirdim.
Aslında ben tek başıma takılıp kendi tarzımda bir şeyler yazmayı tercih ediyorum.
Hiç bir şey yapmadan kendimi kaybettiğim yapacaklarımın listesinde;
Programa uymuyordum.
Sanat sanat için yapılır ve sanat için bir şeyler feda etmelisin.
Gece boyunca şarap içip yatmadan yarım saat önce yazıp,iyi bir şeyler yaptığını zannetmek.
Öğlen olduğunda uyanıp yarım yamalak dışarıya çıkıp ekmek parası kazanmak.
Sarhoş yorgunluğundan dolayı gün boyunca uyumak için boşluklar aramak.
Yazmak ve içmek son yirmi yıldır en sevdiklerin.
Akşamı bekliyorum.
Maç boyunca nefesim ve bedenim tükeninceye kadar koşar koşuyordum.
Fark ettim.
Beni hep kaybeden olarak yazıyorlar kara tahtaya.
Vazgeçtim tabi dışarıdan.
Kendi mutfağımda kendi damak tadıma uygun üretimler yaparken;
Yağmurlu gecelerde cam balkonun ardında göz yaşı döküyorum.
Belki bütün karamsar kehanetlerim doğrudur.
Güneşli havada yağmur yağma ihtimali olasıdır.
Başımıza taş yağma olasılığı asit yağmurlarından olabilirlik açısından az yada çok değer anlam ifade edebilir.
Hayat kendi açısından haklıdır ve dişli bir mekanizma gibi çarkın etrafında dönme görevini görüyordur.
Gökyüzü kafasına göre takılır.
Bizim o gün ne kıyafet giydiğimizi kafasına takmaz.
Yağmurlar yağar tişört giyersin.
Güneş açar kabanla yakalanırsın.
Sen yuvasını arayan karınca gibi tepetaklak sarhoş hareketlerinde yuvanı ararken takvim hiç utanmadan bir sonra ki günü gösterir.
Eve gitmeye çalışırken zaman şike yapar.
Sen ofsayta düşersin.
Şampiyon olduklarını zannedenleri seyredersin.
antidepresan dahil hiçbir şey, iyi de demiyorum, herhangi bir şey hissetmemi sağlamıyorsa daha ne yapmam gerek bilmiyorum. yarından çok bir beklentim kalmadı. her gün uyanmamın tek nedeni evdeki kediye birinin mama verdiğinden emin olmak. house'ı tekrar tekrar izlerken gözüme taub'un söylediği bir şey çarptı. "tıp fakültesinin ağırlığını kaldıramayan bir tek benmişim gibi hissediyordum, ben dışında herkes başa çıkabiliyormuş gibiydi." o kadar yakın geldi ki bu söz... o kadar uzaklaştım ki var olma hissinden, başa çıkmam gerekiyormuş gibi bile gelmiyor. akışına bıraktım her şeyi, elimi ayağımı çektim. çalışmıyorum, uyumuyorum, uyursam uyanmıyorum, ya çok yiyorum ya günlerce yemeyi unutuyorum, insanlarla konuşmuyorum, odamdan çıkmıyorum, çöplerimi atmıyorum, notlarım umrumda değil, büte kaldım ama düzeltebileceğime inanmıyorum, ne olursa olsun 10 saniyeden fazla motivasyon kazanamıyorum, sanki robot gibiyim. beni ne mutlu ederdi, ne gerçekten heyecanlandırırdı, zorlukları nasıl aşardım, nasıl yaşardım bilmiyorum. yaşamak yerine hayatta kalıyorum. bitkisel hayatta olsam bu kadar bir şey değişmezdi.
geçen kış bulabildiğim son zihin sağlığı kırıntısını psikiyatriste gitmek için kullandım, yapmasam "bari gömüleyim de bitkilere gübre falan olup bir işe yarayayım" modunda bitirirdim hayatımı. şimdi neden bitirmiyorum bilmiyorum. sanırım içimde bir yerlerde kalan cılız bir enerji var. kafamdaki tek düşünce "ne gerek var?" yaşamaya ne gerek var? ölmeye ne gerek var? dümdüz geçiyor günlerim, herkese yardımım dokunuyor ama kendime nasıl yardım ederim, nereden başlarım, başlayacak enerjiyi kendimde nasıl bulurum bilmiyorum. başlamasam da çok bir şey değişmez gibi. kardeşim üzülmesin, bir de kedi aç kalmasın diye buradayım. hayat amacım, gelecek planım bu. herkes hayatın anlamını arar ya, benimkinin anlamı bu. bulmak da beni mutlu etmiyor ya neyse.
kimse okumasa da bunu buraya bırakıyorum. bu gece de hayattayım. muhtemelen yarın da. önümüzdeki hafta için söz veremem ama burada olurum muhtemelen. ölsem şimdi millete iş çıkar temizlik cenaze filan, ne gerek var.