Ergence haykırmak istediğimdir. Bir arkadaşıma açılayım konuşayım istedim, o da "sen naap biliyomosooon" diye başlayan bir cümle kurdu resmen oracıkta haykırasım geldi bu cümleyi. Tabi ki haykırmadım gülüp geçtim, teşekkür ettim biricik arkadaşıma. En azından dinledi cancağızım. Arada insanın haykırma isteği duyduğu cümledir.
serzeniştir. öncelikle yaş grubu, eğitim, kültürel statü, maddi ve manevi seleksiyonların bu serzenişi şiar edinmiş kişiler üzerindeki etkisi olay yönünden hiç bir fark yaratmamakla beraber, sadece tepkide bazı farklılıklar yaratmaktadır.
örnek alacağımız, daha doğrusu inceleyeceğimiz bireyi tarif edelim, gözümüzde canlandıralım hatta daha da ileri gidelim ona bir isim verelim.
isim : ayşe
yaş : 16
okul : öğrenci/lise
anne : sağ/devlet memuru
baba : sağ/mühendis
hemen ayşe'yi tanımlayalım. ayşe yukarıdaki genel çerçeve içerisinde düşündüğümüzde eğitimli bir aileden gelme, maddi açıdan en kötü ihtimal ile orta düzeyde bir ailesi olan kızımızdır. okul üniformasının altına converse giyer, saçları siyahtır, anathema dinler.
ailesi ona gereken ilgiyi ve şefkati göstermekte, ellerinden geldiğince bir dediğini iki etmemeye çalışmaktadır. ayşe bunun karşılığında o yaşta sigara tüketmekte, okul ve dersaneden kaçıp sevgilisi ile karşılıklı 'bireylerin fizyolojik olarak birbirini tanıması' diyebileceğimiz bir konuda pratik yapmaktadır. hayat böyle zamanlarda daha güzeldir, artık devir değişmiştir, annesi ve babası çağın gerisinde kalmış, onun tüm hak ve özgürlüklerine kısıtlama getiren, mutluluk denen kavramın önündeki en büyük engeldir. ahhh bir büyüse her şey çok farklı olacaktır.
günler günleri kovalar. ayşe için hayat daha da dayanılmaz bir hal almıştır ve o efsaneyi cümleyi haykırır. hiç kimse beni anlamıyor! kendi kendine 'artık kritik bir karar almanın zamanı geldi' der.
evden kaçar.
sevgilisi ile sevgilisinin bir arkadaşına gider, telefonunu kapatır. artık özgürdür. ne sıkıcı bir biçimde sürekli nasihat eden annesi ne de burnuna halka takmak istediğinde ona kızan, bağıran çağıran babası vardır. sevgilisi ile uyurlar, artık bir kadındır.
1 hafta geçer.
sevgilisi artık onunla eskisi gibi ilgilenmiyor, bazı geceler eve bile gelmiyordu. sevgilisinin arkadaşı yani kaldığı evin sahibi elinde viski bardağı ile odasına girer, nuri alço hayranı heyecanlı bir gençtir. ayşe onunla da olur, hala hiç kimse onu anlamıyordur. aradan geçen 1 aylık süre içerisinde ayşe düşünür, bu şehirde ne kadar nuri alço hayranı var yarabbim!
aslında kendini kimseye anlatamayacağını hayat çok güzel öğretiyor, biraz yaşın gelince anlarsın arkadaşım.
şöyle düşünmüşümdür hep; çalışmıyor olsaydık uğraşacak hiç bir şeyimiz olmasaydı, insanlara bir şeyler anlatmaya çalışırken birbirimizi öldürürdük, yani diyeceğim o ki seni senden başka anlayan olmadığıdır.
bazı bencillerin sık sık içine düştüğü açmazdır. sanki tüm dünya elele verip onu anlamaya yoğunlaşmalıdır, sanki o insanların hiçbir derdi, meselesi yoktur. eğer bu serzenişi sık yaşıyorsanız, "oturup siz neyi, ne kadar anlamaya çalışıyorsunuz, kime ne faydanız dokunuyor?" diye bir düşünün derim.
Anlaşılmamak zor şey. Ergenlik değil bu bence. Her insan yaşamıştır bunu. Sen saatlerce anlatırsın bir şeyi karşıdaki anlamak istediği gibi anlar ve empati kurmayı denemez. Sonra da kendini insanlara ifade etmekten bıkarsın. Görüşleriyle toplumdan izole edilen insanlar çok yaşar bu durumu.