önce ne için kilo vermek istediğiniz hakkında kendinizle konuşun. bir yola giden amaç her zaman kilo vermek olmuyor.
örneğin belki siz de benim gibi -türkiye'desinizdir ve herkes size aşırı yiyormuş gözüyle bakıyordur. laf yiyorsunuzdur. etraftakiler yüzünden kendinizi beğenmiyorsunuzdur. bunların hiçbiri kilo verince geçmez, biliyor musunuz? ne kadar verirseniz verin kendinizi beğenmeyeceksiniz. kendinize dair algılarınız sizin kontrolünüzde bir yerde. kilonuz bunu kontrol edemez. siz, kilonuz demek değilsiniz.
onayın, sevginin, kilodan gelmemesi gerektiği konusunda uzlaşmakla başlayın ve bu kendinizi 70-60-160, hayatta türlü kilolarda olacağınız gerçeğini kabul ederek sevmenizle devam etsin. sağlık farklı, kilo farklıdır. çünkü bazıları sağlıklı beslense de kilolu görünür, yapısı gereği şiş ya da iridir.
kilo, beraberinde toplum için diye düşündüğümüz pek çok yasağı da bize getirir. tayt, şort, elbise, etek, topuklu ayakkabı gibi. beden isteyememe, bulamama sorunları gibi. sizi kilolu bulmalarına rağmen, bazı yasakları kaldırarak yaşamaya başladığınızda bile çok şeyin değişebilir olduğunu umarım fark edersiniz bir gün hayatınızda. benim dönüm noktam orada başladı.
kendi arkadaş ortamımda sayılarını belirtmeyeceğim kilolu kızlar var ama nasıl kabul gördüklerini ve nasıl güzel olduklarını bilemezsiniz. çünkü kendi algıları önce düzeldi ve kilo vermek istemediklerine karar verdiler. biz de saygı duyduk.
şimdi bir 36 beden elbise bakarken bir 44 beden, 46 beden elbise bakıyoruz. birbirimizi desteklemeye bayılıyoruz. ve sonucunda ne oluyor anlatayım. gezdik eğlendik, arkadaş ortamında tanıştığımız 3 yeni erkekten 2'si, zayıf olan (hani şu toplumda kabul edilenler) yerine entelektüel zekasını, güzelliğini, kendine önem vereni kız arkadaşları olmaları için tanımayı istiyorlar. gördüğünüz üzere kilosundan bahsetmedim bile artık. çünkü öyle görülmüyorlar, diğer yönlerini kendileri keşfettikten sonra.
sırf görünüşten kazanamaz derseniz. hep gerideler kilolular derseniz. benim sosyal medya hesabımda arkadaşımı görüp tanışmak isteyen 10 kişi sayarım. ben zayıf sayılanlardanım. benim hesabım üzerinden görüp ona giden diyoruz. tersleyip gönderiyoruz o farklı. benim de inanamadığım, toplumdan daha büyük bir etki bu. çok da güleriz bu duruma.
kim olduğunuzu nasıl gösterdiğiniz sizin elinizde. dışardan görünenin dış görünüşünüzden daha fazlası olduğunu kanıtlamak için deli gibi savaşırım. kiloyu öyle hemen vermek istemeyin yani.
kendisini kilosundan daha önemli gören arkadaşlarımla da gurur duyuyorum. en güzel şeyleri onlardan öğrendim. artık bazen kilo aldığımda kendimi kabul edebiliyorum. çünkü meğer bu kiloya bağlı değilmiş.
Her şeyden yiyin ama az öz yiyin. ilk etapta ekmeği vs kesmek bünyeye size zor gelebilir. Porsiyon küçültme ile başlayın. Tabaklarınızı küçültün. Psikolojinizi zayıflama odaklı ayarlayın.
Biliyorum ben bu ne olsa kilo veremiyorum diyenleri. 3-5 gün baş başa kaldim onlarla. Yemiyorum diyen adamın akşam yemeği 3 öğün zaten.
Bayağı bildiğin sizin akşam yemeği diye tek seferde yediğiniz yemekten gece boyu üç kere yiyor.
Gereksiz yemelerinizi bırakır,abur cuburu keser,un tuz şekerden biraz uzak kalırsanız biraz da su içip yürüyüşe çıkarsanız deli dehşet gider zaten kilo.
Ayrıca sağlıklı beslenin
yediklerinizin kalorisini hesaplayın kızartmadan uzak durun.
Kontrolsüz bir şekilde kilo vermeyin kendinizi parçalamayın zayıflayacağım diye
kastan da ciddi kayıplar olur bağışıklığın çöker yataklık olursun tavsiye verebilirim.
Siz kilo veremezsiniz, tembelsiniz. Şeker ve un bağımlısısınız. Alkol, sigara, esrar tüketiyorsunuz ve hiç hareket etmiyorsunuz. Sizin vücudunuza saygınız yok. Zayıflamayı sağlık için değil güzel olmak için istiyorsunuz. Benliğinize de saygınız yok. Sizden bir şey olmaz.
Ekşide yazacaktım bunu ama sevmiyorum artık orasını. Eski tadı kalmadı.
4 ay gibi bir sürede 105 kilodan 82 kiloya düştüm.
ilk 1 ay çok zor geçti. kola, abur cubur hepsine elveda dedim. hamburger, pizza, ekmek arası herhangi bir şey yok. paketlenmiş gıda yok. özellikle ilk hafta bildiğin ruh gibiydim. ama sonrası anlatılmaz, yaşanır.
ilk 1 aydan sonra çok kolay.
şimdi size neler yaptığımı anlatayım.
1- kahvaltı: o pastaneden alınan börekler, çörekler, simit vs hepsine elveda.
bir gün 2 yumurta kır, diğer gün kaynat. bunlar sabit. yumurta şart. domates, salatalık, tam yağlı peynir, 2 dilim kepek ekmeği, dümdüz çay.
reçel, hamur işi, işlenmiş et kesinlikle yok.
yumurta bayarsa haftada 1-2 gün yulaf lapası yiyin. o da tok tutuyor.
2- öğle yemeği: 1 avuç çerez. fındık, badem ve ceviz içi. bu kadar. cepte hazır duracak bunlar. içmeye fırsat varsa sade türk kahvesi.
3- akşam yemeği: sabah kahvaltısında, gün boyu tok hissetmek için yumurta, öğle yemeğinde açlığı bastırmak için çerez yedik. ama akşam oldu ve uyku girmez gözüne karnı aç olanın.
bir gün tavuk, diğer gün kırmızı et. haşlama falan değil bildiğin döküm tavada. tavuk varsa yanına salata. kırmızı et varsa yanına yoğurt. 1 dilim ekmek. sos yok. tuz yok. ayda 2-3 kez de balık - salata yapın.
yemek sonrası tatlı yok.
akşam yemeğinden 2 saat sonra 1 elma veya portakal.
içki sadece hafta sonları ve en iyisinden. sigara devam.
yemek düzenim bu şekildeydi. ilk 1 ay çok zorlandım. böyle elim ayağım titremeye başladı kan şekerim düşünce. özellikle kış akşamları. yoğurt içine atılacak 2 şey var. orijinal pekmez veya kurutulmuş siyah üzüm.
şimdi gelelim neler değiştiğine.
- kıyafet dolabı komple yenilendi.
- tempolu yürüyüşlerde bel ve ayak bileği ağrısı vardı. her yere arabayla giden biri olarak hamlık vardı vücutta. artık o yok. kuş gibin.
- çakralar açıldı. nodüller açıldı. koku ve tat alma arttı.
- böyle yerli yersiz kramp girerdi, ağrı sızı olurdu bazen. ne kadar bazen kendimi zorlasam da artık hiç biri yok.
- 8 saatlik uyku yeter oldu. mışıl mışıl uyuyor, yeniden doğmuş gibi uyanıyorsun.
- alışverişlerimi marketten değil pazardan yapmaya başladım. tabi bu aralar çıkamıyoruz pek ama eve getiriyor sağolsun.
en önemlisi de şu; 105 kiloydum ama boyum da 1.90. öyle 5-10 cm fazla söyleyenlerden değilim. ciddi ciddi 1.90. futbol topu gibi değildim yani. eskiden böyle bir miskinlik, böyle abur cubur yiyince aniden gelen enerji patlaması sonrasında üstünden kamyon geçmiş hissiyatı vardı. akşam oturmaktan ziyade yanlama ve uzanma. mesela önceden erinirdim, üşenirdim bir şeyi yapmaya. salla babam salla. şimdi düşünmemle harekete geçmem bir oluyor.
sülalede de ırsi 2 hastalık var. biri şeker diğeri kalp. bypass olmayan ve insülin iğnesi kullanmayan yok. benim gidişat ta oraya doğruydu.
size şu kadarını söyleyeyim. abur cuburla, fast foodla, sipariş ettiğim yemeklerle geçirdiğim ergenlik ve gençlik yıllarıma yazıkmış.
gömleği pantolonun içine sokmak, slim fit giyebilmek ne güzel bir şeymiş.
kısaca böyle. daha çok şey yazarım da zaman da değerli. şunlara mutlaka dikkat edin.
1- markete kesinlikle girmeyin. ürünlerin hepsinde şeker var. kola, meyve suyu vs aman ha. pazara çıkın pazara.
2- dışardan yemek sipariş etmeyin. evde kal, evde yap.
‘bol su için’ dememe gerek yok. ama onun da bir taktiği var. yemeklerden önce, yudum yudum ve oturarak için.
‘sözlük yazarları akıllı olduğundan yazmaya gerek duymadım’ demek isterdim ama sözlük son yıllarda mal doldu. yazmak elzem oldu. önce adam gibi bir hastaneye gidip check-up yaptırın. kan değerlerinize baktırın, ondan sonra kilo vermeye başlayın. insülin direnci, kolestrol, tansiyon vs önemli.
yarım akıl, hayattan eder.
paketlenmiş hiç bir gıda yemedim. paketlenmiş hazır çorbanın dahi içinde şeker var. tuzlu çubuk krakerin dahi içinde şeker var.
alışverişi pazardan, bakliyatı açıktan aldım. hamur işi ve abur cubur kesinlikle yok. kartonda, kutuda içecek kesinlikle yok.
markete, fırına, pastaneye elveda demeniz lazım.
bazı besinlerin ısrarla altını çizmek isterim.
atıştırmalıklar: badem, ceviz, kabuklu yer fıstığı( protein çok bunda).
meyve sebze: elma, portakal, salatalık, havuç. sebzenin kötüsü olmaz. basit meyve iyidir.
tatlı: kurutulmuş meyveler. özellikle siyah kuru üzüm.
gıda: yumurta ve tavuk tüketin mutlaka. ( köy mahsulü )
tarçınlı yoğurt, sade türk kahvesi, sade soda, bol su.
düzenli uyku çok önemli.
hepsinden önemlisi mutlaka kan değerlerinize baktırıp öyle başlayın. kilo vereceğim diye sağlığınızdan olmayın.
inanın zaten 1 hafta sonra yediğiniz en hafif tatlı bile sanki şerbet gibi gelecek. ben bunu nasıl yiyiyormuşum diyeceksiniz ve yiyemeyeceksiniz.
doğada şişman hayvan yok. çünkü hepsi doğal besleniyor.
genişleyen tek canlı insan ve insanın müdahale ettiği hayvanlar.
yüzlerce yıldır otla beslenen hayvanlar daha hızlı etlensin diye dayıyorlar mısırı. hem ömrü kısalıyor hem eti kayış gibi oluyor. büyük ve küçükbaşlarda kalp, diğer organların hızlı gelişmesine, hayvanın etlenip ağırlaşmasına yetişemiyor ve hayvan ölüyor. tavuklarda ise kemiklerin gelişimi tamamlanmadan hayvan etlenip ağırlaştığından ayakları dayanamıyor. ya yürüyemiyor ya da kırılıyor.
hayvan dediğin yayılacak, gezecek. gezerken otlayacak veya yem yiyecek. güneş ışığı görmeden beslenip kesime gönderiliyorlar veya telef oluyorlar.
aha o mısırın şurubunu da sana dayıyorlar. kanser nasıl patladı bu kadar sanıyorsunuz. eskiden kanser mi vardı? yoktu. çünkü insanlar alışverişi marketten yapmıyordu. paketlenmiş gıda, işlenmiş et yemiyordu.
zamanı olan food inc. belgeselini izlesin. buraya kadar anlattıklarım orada var.
şimdi gençler,
kendimi bildim bileli abur cubur yerim. yarınlar yokmuş gibi asitli içecek içer, carte dor'u kutusuyla gömerim. eskiden öyleydi.
bildiğin enine boyunayım fakat yıllar önce üniversiteye başladığım ilk senemde, o zamanki kız arkadaşımla bir fotoğrafımı gördüm albümde. tabi şimdiki gibi icloud’a yüklemiyorsun o zamanlar.
böyle o an zaman durdu sanki. aynanın karşısına geçtim. ne yapmışsın oğlum sen kendine dedim. o fotoğraf bana büyük motivasyon oldu. ne zaman iradem kırılacak gibi olsa bakarım. bakardım. artık gerek kalmadı.
marketin önünden dahi geçmedim. pastanenin önünden dahi geçmedim. paketlenmiş , işlenmiş hiç bir ürünü yemedim. 180 derece değiştirdim yediklerimi. çikolata ve nutella yerine meyve kurusu ve meyve, doğal bal, çerez yedim ilk başlarda. ilk haftadan sonra beyaz ekmeği kestim, tam buğdaya geçiş yaptım. onu da bir müddet sonra bıraktım.
bakın burası cokomelli; şekeri bırakmak demek şeker içeren her şeyi kesmek demek değil. kan şekeriniz aniden düşer hastanelik olursunuz, kontrolsüz yerseniz de aniden yükselir ve acıkıp hayvan gibi yemek yersiniz.
yine başa dönersem, marketin önünden dahi geçmeyin. oradaki ürünlerin hepsinde şeker var. tuzlu çubuk krakerde bile şeker var, hazır çorbada bile şeker var. börekler, kurabiyeler, tatlılar yok.
kalorisi nispeten az, sağlıklı yağ ve doğal şeker içeren besinlere geleyim. bu yazdığım şeyler ezbere şeyler değil. her birinden minimum kaloriyle maksimum enerjiyi alırsınız.
siyah üzüm kurusu, incir kurusu, erik kurusu
elma, portakal, çilek, karpuz.
badem, fındık, ceviz içi ve kabuklu yer fıstığı
illa tatlı olacak diyorsan doğal bal ve kışın doğal tahin pekmez.
bunları stok yapın. şimdi şöyle bir şey zaten. bu şeker bağımlılığı kokain bağımlılığından daha fenaymış. bizzat yapılan deneyler var. beyindeki etkisi ve yoksunluğundaki tepkiler aynı. yani zart diye keseceksin abur cuburu. zaten ilk 72 saat geçince tatlı krizin tutacak. atacaksın ağzına 2 tane siyah kuru üzüm. o bildiğin seni yakacak. that sugar, food inc. ve bilimum şekerle ilgili belgeselleri motivasyon amaçı izledim ordan biliyorum.
ayrıca,
sade soda, sade türk kahvesi, limonlu tarçınlı sıcak su, zencefil ve zerdeçal, ev yapımı yoğurt ta yağ yakmaya yardımcı olur. sürekli su iç dememe gerek yok heralde. yarım saat tempolu yürüyüş te şart, uyku düzeni de.
zınk diye uyanmak, yiyeceklerin kokusunu alabilmek, gün boyu vücudun enerjik olması, beynin durmadan çalışması, giydiğin kıyafetin yakışması, sivilce akne vs çıkmaması, az zorlasan dahi kilodan dolayı belinin ve ayak bileklerinin ağrımaması..
yanından geçtiğin kadınların seni keserken kafalarının 180 derece döndüğünü görmek te harika bir duygu.
şeker = zehirmiş.
bu arada, goril gibi olmak istemiyorsanız, önce bu dediklerimi yapın, sonra kardiyo yapın, en son body yapın.
yağlı ve ham vücutla direkt kardiyo ve body olmaz. doğada şişman hayvan yoktur. çünkü doğal beslenirler.
mesela yediklerinden dolayı ağırlaşan ve hareket edemeyen hayvan yoktur.
peki insan?
Az yeyip çok çalışın. Beden işleri yapın (inşaat işi, hamallık vb gibi). Vücudunuz sabah 8'den akşam 6'ya kadar bir temiz yorulsun, bakın tek bir kilo kalıyor mu o yağlı götünüzde AMK. Akşama kadar Götünü göbeğini kaşıyarak Bilgisayar karşısında saatler geçiren bir bünyenin kilodan dert yanmasına hiç gerek yok, Buna hakkı da yok.
her yerde beslenme ve diyet programları zaten mevcut. fitness yada spor yapmayı bilmeyen kaldımı ki? tek yapmanız gereken harekete geçmek. kafanızda bitirin. insan kafasında bitirdikten sonra yapamayacağı ne var? kararlı ve ciddi olun. misalen, belirli gün ve saatteki sporunuzdan kimse için taviz vermeyin, kendiniz için hiç vermeyin. ne zaman başlayacaksın? haftaya mı? hayır. sadece şimdi başlayabilirsin.
Denklem basit. Aldığından daha fazla kaloriyi yakmalısın. Hazır gıdadan, abur cuburdan uzak durmalı, sebze ve meyveyi daha çok tüketmelisin. Bunların üstüne günde bir saat yürüyüş yaparsan kilo vermemek ihtimal dahilinde bile değil. Öyle büyülü bir yanı yok bu işin, boğazı tutup bacakları çalıştır.