“Kent, ifadelerin ortadan kalktığı, sessizliğin hüküm sürdüğü, ayrışma işaretlerinin yerleşiklik kazandığı yerlerin ayrımının tersine çevirecek şekilde, çatışmaların ifade yeri olarak tanımlanabilir. kent aynı zamanda, arzunun yeri olarak da tanımlanabilir; burada arzu ihtiyaçlardan doğar, tanındığı için yoğunlaşır, belki de (muhtemelen) eros ve logos bir araya gelir. doğa (arzu) ve kültür (sınıflandırılmış ihtiyaçlar ve indüklenen yapmacık davranışlar), tutkulu diyaloglara girişen karşılıklı bir özeleştiri süreci içinde birbiriyle karşılaşır. insanoğlunun eros ve logos’un kavgalarına terk edilmiş olan olgunlaşmamış Ve prematüre karakterinin, kendisini tamamlanma (yetişkin ve eksiksiz) olarak dayatmayacak bir oluşuma bu şekilde bürünmesi muhtemeldir. pratik yol olarak kent, paradoksal olarak, elde edilmiş bilgi ve tamamlanmış yetişkin’in otoritesinden hareketle oluşturulmuş, alışılageldik tarzda bir pedagojiden hayli farklı pedagojik bir role sahip olacaktır.
sanayi çağı (bir başka deyişle “sanayi toplumu” veya sözde böyle olan toplum) bu şekilde, kendi kendine göründüğünden daha farklı bir görünüm alır. bu dönem kendisini Üretici ve yaratıcı, doğaya hakim olan ve maddenin determinizmin yerine üretim özgürlüğünü geçiren bir dönem olarak görür. gerçekte ve hakikatte ise, radikal derecede çelişkili ve çatışmalı olmuştur. doğaya hakim olduğunu düşünürken, onu tepeden tırnağa yıkıp tahrip etmiştir. kendiliğindenliğin kaosunun yerine tutarlı bir rasyonalite geçirdiğini iddia ederken, dokunduğu her şeyi birbirinden ayırmış ve koparmış, homojen düzenin hakimiyetini kurarken bağları parçalamıştır. onunla birlikte araç amaca, amaç ise araca dönüşmüş; üretim strateji, üretkenlik felsefe, devlet ise tanrısallık biçimini almıştır. sanayi döneminin düzeni ve düzensizliği, eski kaosu daha ağır bir şekilde yeniden üretmiştir; kanlı bir kaostur bu.”
iki yeşil su samurunda geçen terk ediş ve acı çekmek kokan konstantin kavafis in mükemmel şiiri
dedin "bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim.
bundan daha iyi başka br kent bulunur elbet.
yazgıdır yakama yapışır neye kalkışsam;
ve yüreğim gömülü bir ceset sanki.
aklım daha nice kalacak bu çorak ülkede.
nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam
hayatımın kayıp yıkıntıları çıkıyor karşıma,
yıllarıma kıydığım, boşa harcadığım."
yeni ülkeler bulamayacaksin, başka denizler
bulamayacaksin.
bu kent peşini birakmayacak. ayni sokaklarda
dolaşacaksın. ayni mahallede yaşlanacaksın;
ayni evlerde kır düşecek saçlarına.
bu kenttir gidip göreceğin yer. bir başkasını umma -
bir gemi yok, bir yol yok sana.
değil mi ki, hayatına kıydın burada
bu küçücük köşede, ona kıydın demektir bütün dünyada
daha dün keşfettiğim; her türlü çileyi çekip 14 şarkısını indirdiğim ve bütün şarkıları mükemmel olan tapılası grup. bu grubu keşfetmemi sağlaya ekşi'deki yazar arkadaşa teşekkürü borç bilirim.* kanımca en güzel şarkıları , music non stop ve if you were here'dir.
isveçli bir rock grubudur. tüm şarkılarını sıkılmadan dinleyebilirsiniz. insana huzur verir, kendini özel hissettirir. bazı şarkılarının ingilizce versiyonunu da yapmışlardır:
om du var har - if you were here
saker man ser - things she said
innan allting tar slut - before it all ends
ve şuan adını net hatırlayamadığım birkaç şarkı daha...
bütün şarkıları kanımca güzeldir lakin ilk önerebileceklerim:
det kanske kommer en förandring
din skugga
passegerare
jarnspöken
klaparen
december
utan dina andetag
heavenly junkies
töntarna
stay with me
nihilisten
grup üyeleri:
Harri Manty
Sami
Martin
Markus
ve vokalleri jocke (o cennetten çıkma müziğe çok uygun bir sesi vardır).
şehir demek değildir. her şehir kent değildir. her metropol de kent değildir. şehir varoluşu gereği evrilir ve büyür. kent planlanır yapılır. ilk kent paris'tir. mimarı hausmann'dır.
"Dedin, "Bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim.
Bundan daha iyi bir başka kent bulunur elbet.
Yazgıdır yakama yapışır neye kalkışsam;
ve yüreğim gömülü bir ceset sanki.
Aklım daha nice kalacak bu ülkede.
Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam
hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma,
yıllarımı kıydığım boşa harcadığım."
Yeni ülkeler bulamayacaksın, başka denizler
bulamayacaksın.
Bu kent peşini bırakmayacak. Aynı sokaklarda
dolaşacaksın. Aynı mahallede yaşayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Bu kenttir gidip gideceğin yer. Bir başkasını umma,
Bir gemi yok, bir yol yok sana.
Değil mi ki hayatını kıydın burada.
bu küçük köşede, ona kıydın demektir bütün dünyada.
Diyorsun ki, bir başka ülkeye,
bir başka denize gitmek istiyorum ;
bundan daha güzel bir başka kent vardır kuşkusuz,
ama kötü yazgım peşimi bırakmaz ne yapsam,
ve kalbim gömülü bir ceset sanki burada.
Ruhum daha ne kadar katlanacak bu çoraklığa
nereye çevirsem yüzümü, nereye baksam
hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma
bunca yıllarımı boşa tükettiğim şu ülkede..?
Yeni bir ülke bulamazsın, arama;
bulamayacaksın başka denizler de;
nereye gitsen bu kent ardından gelecek senin,
aynı sokaklarda dolaşıp duracaksın yine,
aynı hep aynı mahallede yaşlanacaksın,
aynı hep aynı evlerde ağaracak saçların
ve dönüp bu kente geleceksin sonunda;
yanılma sakın, bir başka şey umma,
seni bekleyen bir gemi yok, bir çıkar yolun yok...
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte
öyle kıydın demektir ona, bütün yeryüzünde." *