Kendime kavuşabilmek adına onlarca kez psikoloğa gitmek için adım atmaya başladım bir süredir. Kabullendim bunu. Zihnimizin derinliklerini iyileştirmenin yalnızca ilaçlarla gitmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Çünkü film izlemeyi deliler gibi özlüyorum. Nadiren de olsa film izleyebilmeyi deniyorum. 5 parçaya bölüp günlere dağıtarak seyretmeyi deniyorum. Deniyorum.. Bitirebilmeyi hayal etmiyorum, başlayabilmek bile bir mesele kafamın içindeki yankılanımda. Sanat anlayışımı kaybetmeyi günden güne seyrettim. Vücut boyama sanatının önemini, boya kalemlerimin, hayatı seyredişimin kıymetini her saniye arzuluyorum. Bekliyorum. -beni tanıyan çevrem biliyor ki sanat için yaşanılırdır bu hayat benim için- felsefe kitaplarımla bir bütündür yaşamım. Geceleri donanabilmektir tüm isteğim.
Bunların hepsini arzulamak ve beklemek dışında gelen ataklarımı kontrol altına alamıyorum problemlerimi anlatırken. Kendimi iyileştirebilmek adına zihnimi anlatmaya başladığımda avuç içlerimdeki aşırı sıcaklığı buzluğa koysam da soğutamıyorum. Soğutamam. Bacaklarımdaki karıncalanmayı, titremeyi. Sevişirken gözyaşlarına boğulmayı.
Literatürdeki Tanımımı, yaşadığım etiketlenmeyi biliyor olmak ve önlem alamayacağım kadar kontrol dışında kalmış olmak vücudumdaki camları her gün paramparça ediyor.
günlüğün sayfalarında geriye gittikçe dertlerin küçüldüğünü, verilen tepkilerin masumluğunu ve olayı anlatırken kullanılan kelimelerin güzelliğini gördükçe daha bir hissedilen.
ilkokulda defterimizi çizen çocuğun silgisine kalem batırıp sonra bunun vicdan azabını çekecek kadar güzelmişiz. üzmüşler.
ivedilikle yalnız kalmayı, kendine zaman ayırmayı hatta şımartmayı gerektiren özlemdir.
Yoksa asap bozulur, tahammül seviyesi sıfıra iner.
Özlem fenadır!
Uzun süredir kendimi ne kadar ihmal ettiğimi fark ettim, kendimden ne kadar taviz verdiğimi. Kaç zamandır kendime bakım yapmadım. Güzel giyinmedim, giyinemedim çünkü kilo aldım. Hiç sağlıklı bi yemek hazırlamadım, yürüyüşe çıkmadım. Tamamen gülerek gezemedim. Kitap okumadım. Aklımdaki her şeyi unutup sokağa çıkamadım. Hayalini kurduğum okulu kazandım, tadını çıkaramadım.
Bunda olayların suçu var insanların değil. Kimseyi suçlamıyorum. Annemi, babamı şunu bunu... Suçlu benim. Telafi edeceğim. Hem de hemen!
büyüdükçe daha çok olan durum. kendini özlemek çok acayip bir duygu. anlatılmaz yaşanır cinsinden. velhasıl özlemek güzel zaten. her şey güzel olsun be aga ne olur.
2020 deki kendimle çok fark var.
bu seneki kendimle.
2020 yılını çok özlüyorum kardeş be yaz ayı bile güzeldi kış ta.
Pandemi yüzünden midir başka bişey den midir günahını aldılar gibi güzelim yılın...
2021 içinde aynısı geçerli.
çok sarsıldık son yıllarda.
çok özledim abi be 2020yi.
Hay yılbaşından sonraki gelen günlere sokayım ocak ayına da.
31 Aralık tam bir çizgiymiş...
Ki çünkü 2023 ocak ayı geldiğinde depresyonda kafam bulanık geçirmiştim.
Her sabah uyanıyorum aynı 2023 aq...
çok gereksiz bir sene.
Sınav tarihleri vesaire de umurumda değil.
Alın başınıza çalın o ÖSYM kpss üniversite yi.
Kpss kadar torpilli boktan bir sınav yok zaten.
Geçen sene girdimde ne oldu hiçbirşey.
Yılbaşı da bu sınav tarih süreleri vesaire yapanlar içinde sadece yarından ertesi günden ibarettir.
Öff neyse çok sinirlendim gerildim bu gece.
Efendi efendi oturan beni hasta ettiler.
Oturamıyoruz çünkü bir zıkkım çıkacak.
Kafalarını siktiklerim yüzünden.
Bazıları gerçekten gerizekalı.
O yüzden evet 2020 deki kendimi yaşımı özlüyorum doğum günleri hayal kırıklığıdır.
Yılbaşı da öyle...
Zaten bir daha öyle olamadım.
Her yaş farklıdır..
O seneki heveslerim söndü zamanla.
Anlık heyecanlar..vesaire.
Ama bilgisayarım ile baş başa kaldığımda
o sene sürekli çöktüğü için boktan bir tarafıda vardı o aletin sonradan kurtulduk unuttum zamanla.
2020 deki ilkbahar yaz ayı bile başkaydı.
2019 daki de pandemiden önce güzel bir yıldı.
Ama genel olarak millet bu tür olayları unutup kanıksadığı
(pek çok tekrar etmiş olması dolayısıyla artık etkilenmez olmak, aldırmamak, alışmak.)
için unutuldu.
Örnek Ekmek fiyatlarının yükselmesine vatandaş artık tepki vermiyor.
Aynı benim gibi.