En basiti Fatih semtinin evrimiyle tezlerini destekleyebilirler ki 70lere kadar istanbul'un en güzel yerlerinden biri olan fatih semti, özellikle 80 sonrası Yobaz yığını olmuştur.
Keza istanbul'a göç eden Türk nufusun bir kısmı eski istanbullulara ayak uydurabilse bile Türkçe bilmeyen, kültürel olarak çook farklı bir ortamdan gelen Kürt nufus Tabir-i caizse şehrin ırzına geçmiştir. Bu kürtlerin de suçu değildir sonuçta Sen gel mardinden oradan buradan istanbulda sırıtırsın tabii, ben bile çoğu zaman Karadenizin büyükşehrinden gelmeme rağmen aval aval kimi olanlara bakıyorum da.
Not: her şeye rağmen istanbul Hala paristen güzel bir şehirdir.
roma moma hiç saymıyorum bile.
eğer türk olduğunu unutup arap kafasıyla, memleketinden istanbul' a göç edenler bu denli fazla olmasaydı, paris gibi bir şehirde yaşayan insanlar bile istanbul' a geldiklerinde gıpta ederlerdi.
her semtinden göçebelik akan, devasa bir köy oluşturan, geldikleri şehre katkı yapacağına santim santim bitiren insanlar yüzünden kenarda köşede kalmış istanbullulardır.
"eski istanbullular kendini parisli sanırlar" çok yanlış bir tümevarımdır.
istanbul adabı denen bir şey var. ha, bunu artık bilen az, fakat istanbul terbiyesi, istanbul türkçesi ayrı bir şeydir.
bir insan adab-ı muaşeret biliyor diye, ona 'fransız' demek sizin ne kadar deve olduğunuzu, köyünüzü sırtınızda gezdirdiğinizi gösterir.
köy dediğimde öyle anadolu insanının usül erkan bilmiş köyü değil hani.
babası köyden göçmüş, kendisi baltaya sap olamamış, sap kalmış insan söylemidir ayrıca.
'istanbulu anlayamamış ki, bir de fransız diyor' derler öylesine canlarım.
daha türkçeye dili dönmeyen hödüklerin "istanbulluyem" demesine alışmış olabilirsiniz, kendiniz öyle de olabilirsiniz.
çok asil olmayabilir soyunuz, ama asalet insanın biraz da içinde, duruşundadır, nezaketinde, cemiyet içindeki tavrındadır.
belli ki yok, geçmiş olsun madem.
bu istanbullular kendilerini göç gibi kavramları kullanarak da aklayabilirler. işte bu noktada bu küçümal hafıza sahipleri aklanadursun, biz 5-6 eylül olaylarını hatırlayalım derim. iyi de derim.
osmanlının sürgündeki torunlarıdır. Paris te 7 metrekarelik evlerde yaşarlar.
Eski istanbul lu, başka bir şehre asla gıpta ile bakmaz. Köyünden gelen, geldiği gibi kalanlar yüzünden mahvolan şehrine üzüntüyle bakar. Kendilerinin bir dikili ağacı yokken, dağ başı diye tabir ettiği yerler de, pıtrak gibi yeni zenginler türediğini görünce hayıflanırlar.
sadece istanbul milliyetçiliğiyle sınırlı kalmayan her memlekette yaşayan insanlardır. izmir'de saat kulesinin on metre ötesinde deniz'in başladığını biliyorsanız, denizin içinde deniz kaplumbağalarını görülebildiği zamanları biliyorsanız, bucanın eski evleri, dar sokakları arasında gezebildiğiniz zamanlar olduysa şimdi etrafınıza bakıp sadece iç çekebiliyorsunuz. nerede olursanız olun geçmişiniz hep sırtınızda kalıyor, arada dönüp hüzünle bakıyorsunuz.
kendini hiç yoktan küçümseyen istanbullulardır. parisli olmak da bir şey midir, istanbullu olmanın; hele ki eski istanbullu olmanın yanında.
bizim nesil ne eski istanbul u ne eski istanbulluyu görmüştür ama anlatılanlardan, okuduklarımızdan, izlediklerimizden hayranlığımız var.