Tünel karanlığını aydınlatmak için
Diyojen'in feneri solgun sönük.
Kalabalıklarda insan kayboluyor -
bataklıkta bir köpükçük sanki.
Yirminci yüzyılın sonunda
bu lanetli gezegenin
kalabalıklarında
gökteki yalnız Tanrı
insandan daha kolay bulunur.
insan arayıcısı -
altın arayıcısı,
iktidar arayıcısı
ve Tanrı arayıcısından
çok daha umutsuz bir uğraş.
Yapacağın biricik şey kalıyor -
kendi kendini aramak.
etraftaki bir kimsenin, artık herşey yolunda güzel giderken aslında gitmediğini görmesi sorunsalında "hadi be, baksana ulan şuna ben meğersem nerelerdeymişim, ne imişim, ben kendimi bi bok sanarken aslında ben bırak onu bunu, hiç bişey olmuş çıkmışım" deyip "hay allah sorun nerde acaba hadi bi arayıp bakalıım çözmeye çalışalım" deyip giriştiği eylem.
"eğer sen can konağını arıyorsan, bil ki sen cansın.
Eğer bir lokma ekmek peşinde koşuyorsan, sen bir ekmeksin.
Bu gizli, bu nükteli sözün manasına akıl erdirirsen, anlarsın ki, aradığın ancak sensin, sen."
yeni hat almıştım, numarayı daha ezberleyedim, o ara müşteri aradı, sonra benim kafa karıştı, kendi hattımı gizliden ben aradım, diğer telefonuma baktım, baktım sesim eko yapıyor, dedim kim bu ipne, uzun bir süre kapatmadım falan, girsin ipneye dedim.
sonra hatırladığım yatağa bağlıydım ve 2 doktor, 4 hemşire acıyarak bana bakıyordu.