bazen olayların kontrol dısı gelişmesi ya da istemdısı, dusunulmeden yapılan bir hareket sonucunda sevdigi birini kırması, uzmesinden dolayı hissettigi duygu
sadece belli anlar veya olaylar ile sınırlı kalması durumunda er ya da geç herkesin yaşayacağı histir. fakat hayatın geneline yayılması halinde sonuçları hiç iç açıcı olmayacaktır.
belli bir düzene ayak uydurup makineleşen insanın, gelecek umutlarına ve hayallerine dair her şeyi unutmaya başlamasından ve hayatta tutunma mücadelesinden dolayı, bambaşka ve yeni biri olması ve o yeni birine bir türlü alışamamasıdır.
Bazen kişinin aynı büyük hatayı ikinci kez yaptığında hissettiği durumdur. Kişi kusmak ister kendini. Ama kusamaz;içinde birşey kalmamıştır çünkü artık. Boğazında düğümlenen şeyi hissetmiyordur bile. Yoktur artık orda. Ağlamak ister ama ağlayamaz bile. Uyuşuk uyuşuk dolaşır ortalıklarda. Sesinin çıkmayacağını bildiğinden avazı çıktığınca bağırmaya bile yeltenmiyordur. "Keşke"ler içinde boğulur, ama ölemez bir türlü ...
bu son olsun, yüreğim huzur bulsun
daha fazla nefret edemem kendimden
yarınları öldürdüm
nefretin kederimden.. (bkz: buz)- (bkz: nefretim kederimden)
dizeleriyle açıklanan, kişinin depresif olduğu, bir anda kendini ' hayatta ben bunu yapmam' diyerek kınadığı şeyleri yapmış olarak bulup da gerçeği değerlendirebildiği anda düşündüğü şeydir.
dile getirildiğinde, ki$iye; kar$ındakinin gözünde değerinin azalttığını zannettiren, ama kar$ıdaki insanın bunu hiç göz önünde bulundurmayıp ciddiye almadığı eylem. kar$ıdaki insan seni olduğun gibi görür, sen ise halen ben $öyleyim böyleyim dersin. evet belki içinde hissettiğin gerçekliktir bu ama yine kar$ıdaki ki$i kördür, sağırdır, yerine göre budaladır. ama yine de sana değer vermesi senin nefret edilmeyecek birisi olduğunu gösterir.
dolunayı çok seviyorum ben. kurt adam değilim yaw, ehehe. sadece, koyu lacivert gökyüzünde onu izlemek bana zevk veriyor. ya da kendisine a$ığım diyim, tam gelsin.
bir gurbet gecesi benim bu a$kım artmı$ da artmı$tı. annemin yeni aldığı ve bavuluma koyduğu e$ofmanlarımı giyerek sokağa çıktım. yağmur yağıyordu. yerler vıcık çamur, su birikintileriyle doluydu. bense "dolunayı bir kere görebilmek için dünyaları veririm" diye dü$ünüyordum. ama unuttuğum bir $ey vardı. boynumu dik tutabilmemi sağlayan omuriliğim, evvelki gün ettiğim kavgada zedelenmişti. ba$ım hep eğikti, kaldıramıyordum, lanet olsun. yere de yatamazdım ki, e$ofmanlarım annemden hatıra... yağmur durdu sonra. bulutlar da gitmi$ olmalıydı evet. hesaplamı$tım, dolunay bugün çıkacaktı. ama yukarı bakamıyordum i$te. kendimden nefret ettim o zaman. "neden kavga ettim" diye... neden omuriliğimin zedelenmesine mani olamadım diye... her adımımda kendimden ettiğim nefret daha da artıyordu. artık beynimde kıvılcımlar çakıyordu, a$kımdan ne yapacağımı bilemezken birden botlarımla yerde birikmi$ küçük bir su birikintisine bastığımı farkettim. ve birden kendime geldim. dolunayı görüyordum. suya yansımı$ bana gülüyordu. demek ki bana değer veriyordu. gözükmek için fırsat kolluyordu. i$te o zaman hayata bağlanmak geldi aklıma. su birikintisinin, dolunayın, belki de tanrının bana ne kadar değer verdiği... kendi değerimi anladım böylece. ya çevremdekilerin..? onların daha da çok...