bugün

kendinden nefret etmek

dile getirildiğinde, ki$iye; kar$ındakinin gözünde değerinin azalttığını zannettiren, ama kar$ıdaki insanın bunu hiç göz önünde bulundurmayıp ciddiye almadığı eylem. kar$ıdaki insan seni olduğun gibi görür, sen ise halen ben $öyleyim böyleyim dersin. evet belki içinde hissettiğin gerçekliktir bu ama yine kar$ıdaki ki$i kördür, sağırdır, yerine göre budaladır. ama yine de sana değer vermesi senin nefret edilmeyecek birisi olduğunu gösterir.

dolunayı çok seviyorum ben. kurt adam değilim yaw, ehehe. sadece, koyu lacivert gökyüzünde onu izlemek bana zevk veriyor. ya da kendisine a$ığım diyim, tam gelsin.

bir gurbet gecesi benim bu a$kım artmı$ da artmı$tı. annemin yeni aldığı ve bavuluma koyduğu e$ofmanlarımı giyerek sokağa çıktım. yağmur yağıyordu. yerler vıcık çamur, su birikintileriyle doluydu. bense "dolunayı bir kere görebilmek için dünyaları veririm" diye dü$ünüyordum. ama unuttuğum bir $ey vardı. boynumu dik tutabilmemi sağlayan omuriliğim, evvelki gün ettiğim kavgada zedelenmişti. ba$ım hep eğikti, kaldıramıyordum, lanet olsun. yere de yatamazdım ki, e$ofmanlarım annemden hatıra... yağmur durdu sonra. bulutlar da gitmi$ olmalıydı evet. hesaplamı$tım, dolunay bugün çıkacaktı. ama yukarı bakamıyordum i$te. kendimden nefret ettim o zaman. "neden kavga ettim" diye... neden omuriliğimin zedelenmesine mani olamadım diye... her adımımda kendimden ettiğim nefret daha da artıyordu. artık beynimde kıvılcımlar çakıyordu, a$kımdan ne yapacağımı bilemezken birden botlarımla yerde birikmi$ küçük bir su birikintisine bastığımı farkettim. ve birden kendime geldim. dolunayı görüyordum. suya yansımı$ bana gülüyordu. demek ki bana değer veriyordu. gözükmek için fırsat kolluyordu. i$te o zaman hayata bağlanmak geldi aklıma. su birikintisinin, dolunayın, belki de tanrının bana ne kadar değer verdiği... kendi değerimi anladım böylece. ya çevremdekilerin..? onların daha da çok...