insan kendi kendine konuşarak allah'ından birşey isterse melekler o isteği allah'ın huzuruna götüreceği için daha değerli olurmuş.tabiki allah'ın beynimizi okuduğu kesin fakat melekler, ancak bizi duyabildiği zaman anlayabiliyor ve allah'a bizim için o zaman aracılık yapabiliyormuş.kendi kendine konuşmak insanın kendine yapabileceği en büyük iyiliktir.
yedi yaşında iken evde 6 saat yalnız kalmak zorunda olan ben, bu sıralarda edindim bu alışkanlığı. yani 15 senedir kendi kendime konuşmaktayım, tabi ben buna bu ismi vermiyorum. aklımdan geçenleri sesli olarak kendimle paylaşıyorum ve kendimle tartışıyorum, benim tanımım bu. bir fikri bu şekilde değerlendiriyor, bir öyküyü bu şekilde yazıyorum ben. kendi kendine sohbet etmek bu aslında. dolayısı ile kendinizi bir anda kahkahalarla gülerken bulabiliyorsunuz boş bir odada. veya kendinizden, sanki bir başkası gibi söz edip onu eleştirirken birden irkiliyorsunuz. ve kendi açımdan bu hep böyleydi, hiçbir zaman kendim dışında biri ile konuşmadım. ne tanrıyla, ne pinokyoyla. bir nevi yankılarla sohbet bu. son birkaç yıldır ise insanların bu durumumu iyice garip bulduğunu farkedip bunu sessizce, kafamın içinde yapmaya çalışmaktaydım. ama olmuyor, o sesi duymaya ihtiyacım var. çok küçük yaşımdan beri kronik yalnızlık ve anlaşılamamaktan/paylaşamamaktan muzdarip bünyemin tek sadık arkadaşı, dinleyicisi ve fikri süzgeci yine kendisi. bu durumu tamamiyle kabul ediyorum ve kendi sesimi duymak beni mutlu kılıyor. bu hem yalnız olduğumu hem de olmadığımı hatırlatıyor bana. tek gerçek evimin, kafatasımın içi olduğunu da.
kendi kendine konuşmak, bana başka çok az insanın sahip olduğu sınırsız bir zihinsel özgürlük ve bunun getirdiği sonsuz sıkıntılar verdi. ama ben tüm bunları içtenlikle, bir armağan olarak görüyorum. ben hep kendimi dinledim, yalancıları, az bilip çok konuşanları, komşuları veya başka insanları değil. kendime karşı dürüstlüğün bu şekilde ortaya çıktığını düşünüyorum. ve artık bunun ne kadar garip bulunduğumu umurumda değil. bu, beni yaratan zorunlu ve garip bir araç sadece.
delilik emaresi olarak görülmesine rağmen, birçok zaman, eylemi gerçekleştiren kişiyi huzura kavuşturan, diyalog anındaki diğer kişilerin aksine, insanın iki kişilik düşünmesine salık veren, iç ferahlatıcı durum.
varsın diyen deli desin... onun da vardır artı yanı; her gün bayram nasıl olsa.
genelde ayna karşısında yaşanan olaydır. yada tuvalette röportaj yaparmış gibi muslukla yahur çamaşır makinasıyla da konuşulduğu durumlar vardır. yolda yürüken de kendi kendine konuşulabilir sabahın o köründe okula gitmek için kalktığınızda zira mırıl mırıl küfredersiniz kim görecek zaten kargalar kahvalatı yapmamış o saatte.
gerekli gördüğüm bir durumdur. ben son yıllarda kendi kendime çok defalar konuşmuşumdur. hiç zararını görmedim, bilakis faydalı bir uğraştır kanımca. ayrıca bence bir insan ara ara cansız varlıklarda da iletişim kurmalıdır. ben bunu da denedim, inanmazsınız ama cansız varlıklarda sanki bizi anlar gibiler. kaleminizle, telefonunuzla, defterinizle, sandalyenizle bir konuşun göreceksiniz ki onlarda size çaktırmadan inceden inceye cevaplar vereceklerdir.
çocuklar yaparsa, gelişim ödevlerinden birini yerine getiriyor diye yorumlanabilir. yetişkin yapıyorsa, stresini atıyor olabilir, tiyatro oyunun repliğini okuyor olabilir, akıl hastası olabilir, nevrotik olabilir, sevgilisine evlenme teklifi hazırlığı yapıyor olabilir, kendini kaptırmış olabilir, ...
gerileten bir monolog olmasının yanı sıra ilerletilebilen bir sohbet kıvamına dönüşmesi mümkündür. bazen öyle bir raddeye gelir ki, o sohbet bittigi zaman yıllar geçmiştir aradan, saman altından sular falan..
normal olduğunu düşündüğüm eylem. zira insan iç sesiyle de gayet güzel konuşuyor, kendi kendine konuşmamak da imkansız oluyor. ama beni asıl ürküten kendi kendine sohbet etmek ki ablam son zamanlarda saçmaladı. kendi kendini konuk ettiği talk show düzenleyecek nerdeyse. bu durumdan da o kadar hoşnut ki sizinle konuşmaya yeğliyor kendi kendine konuşmayı. kısacası korkuyorum.