bugün türkçede kullandığımız birçok kelimenin kökeni eski mısır'dan gelmektedir. oradan ibranice ve arapçaya, oradan da bize geçmiştir. bir örnekle entrymizi kapatalım;
tabut kelimesi eski mısırcadaki tbt sözcüğünden gelir.
Daha önce yazmıştım. kö-mek, kalkarak yükselmek demektir. "t" eki ise -ut ekidir aslında. bu -ut bugün, farkında olmadan hala kullandığımız bir ek. köt; yüksek, kalkık anlamına gelir.
şimdi, köt yani göt, uygurlarda makam sahibi insanlar için "yüksek" ya da elit kimseler için "seçkin" olarak kullanılmış. ancak çok sonraları argodaki anlamı kazanmış.
El, ayak, Karın ve diğer vücut uzuvlarının hiç birinin ismi Arapça yada farsça değildir. Öz türkçedir Ve bütün lehçelerde çok küçük söyleniş şekli dışında aynıdır. Her bokuda araba farsa bağlamayın amına koyayım.
hem ve şire kelimesinden türemiştir aslı farçadır.
hem : aynı
şire : süt demektir.
aslında hemşire aynı sütü emmiş kişiye denirdi ve zaman içinde de anlam kayması yaşayarak önce toprak ( aynı memlekette doğmuş kişi) daha sonra ise doktorların hastaları sağaltmasına yardımcı olan kişi anlamında kullanılmıştır.
not : oğlum ben neden biliyorum böyle şeyleri nerden biliyorum ben de anlamıyorum ya.
Korna
Nefesli bir enstrüman olan korna,şekil itibariye adını ingilizce “horn” kelimesinden alır,boynuz anlamına gelmektedir.Horn-Horna-Korna olarak dilimize yerleşmiştir.
şirin kelimesi kürtçede sütten olan anlamındadır.
hem bir tat olarak tatlı anlamında, hem de dış görünüşü sevimli olan kişiler için bir sıfat olarak kullanılmakta.
şîr= süt
-în= ingilizcedeki -en eki gibi filanca maddeden olan gibi bir anlam yaratır.
geyik muhabbeti ve bok yoluna gitti niyazi deyimleri: (geçen gün televizonda çıktı)
1897 yunan savaşında selanik'te görevli niyazi paşa'nın bir tane geyik sahiplenmesi ve bu geyiğiyle sürekli arkadaşıymış gibi konuşmasıyla geyik muhabbeti deyimi çıkmıştır. aynı niyazi paşa istanbul'da bir kavgayı ayırayım derken maganda kurşunuyla ölmüş, ne şehittir ne gazi bok yoluna gitti niyazi denmiştir. bu da buradan kalmadır. ikis de aynı paşa.
sanılanın aksine hakaret ya da kabalık değil çok incelik barındıran bir hikayesi var. eskiden kadınla erkek birbirini sevdi mi ikisi de birbirine büyük saygı duyar iltifatlar ederdi. kadın, kocasını yani evin erkeğini kendisine her alanda sahip çıktığı için dağım diye hitap ederdi. arkasında büyük bir güç olarak her zaman sığınabileceği bir yer anlamında. ve erkek de tabi boş durur mu, kar herkesin bildiği gibi tüm kötülükleri, pisliği, çirkinliği örter ve bu yüzden de kadına sen de dağdaki kar'ımsın benim derdi. yani kadın erkeğin doğası gereği tüm çirkinliklerini örten onu tamamlayan bir varlıktı bu kelimeye göre.
Türkçe'de "idol" Fransızca'daki 'idole' sözcüğü, yalancı tanrı, tapınılan kimse, manâsındadır. Eski Yunanca eídolon, 'είδολον" sözcüğünden alıntıdır. Yani bir tanrı icat etmeye gidiyor.
karantina, italyanca ‘quaranta’ yani kırk sözcüğünden geliyor. ortaçağ’da limana yanaşan gemilerdeki insanların hastalık riskine karşı kırk gün karaya çıkmaları yasaktı. sözcük anlamını buradan kazanmıştır.
ek bilgi; Avrupa'daki veba salgınından gelen bir kelime olduğunu söyleyebiliriz.