Bir gün insan “virgül”ü kaybetti. O zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleler basitleşince düşünceler de basitleşti.
Sonra “ünlem” işaretini kaybetti. Alçak bir sesle, ses tonunu değiştirmeden konuşmaya başladı. Artık ne bir şeye kızıyor ne de bir şeye seviniyordu. Hiçbir şey ondan en ufak bir heyecan uyandırmıyordu.
Bir süre sonra “soru işareti”ni kaybetti ve soru sormaz oldu. Hiçbir şey onu ilgilendirmiyordu: Ne evren ne dünya ne de kendi apartmanı umurundaydı.
Birkaç yıl sonra “iki nokta” işaretini kaybetti ve davranış nedenlerini başkalarına açıklamaktan vazgeçti.
Ömrünün sonuna doğru elinde sadece “tırnak işareti” kalmıştı. Kendine özgü tek düşüncesi yoktu. Yalnız başkalarının düşüncelerini tekrarlıyordu.
kalmayı değil de gitmeyi tercih edenlerdir.. yerlerini ya da insanları yadıgarlar ve mutsuzluğa dayanamayıp gideler.. sanki gidince her şey değişecek..
bir zamanlar yanıbaşımızdayken şimdi sadece yokluklarıyla var olanlar...
unutulanlardan farklıdırlar kaybedilenler. çünkü yokluklarıyla hatırlatırlar kendinlerini her zaman. yokluklarının verdiği acılar aslında hayatımızdaki varoluşlarının ta kendisidir.