eserde "bir meczubun aşk anlayışı" şöyle anlatılır:
"dağ başında bir meczub yaşarmış. adamakıllı aklını kaptırmışın biri. gökyüzüne bakıp dertli bir gönülle dermiş ki:
" rabbim!... sen sevgiden anlamıyorsun. ama ben seni daima sevmekteyim.
senin, benim gibi sayısız sevgilin var, ama benim senden başka bir sevgilim yok!... o halde ey kainatı yaratan, aydınlatan, döndüren sevgili; nasıl diyeyim sana, n'olursun, azıcık olsun şu sevgiyi benden öğrensen!..."
" kapa gözlerini ve dinle sakî, bir istanbul lalesinin çığlıklarını duyuyor musun?!.. istanbul'a çıkmayan bir lale yolu, laleye çıkmayan bir istanbul kadar kayıptır, yitiktir. rüzgârları toplayan hüzünler aşklar yoksa istanbul bahçelerinde ve bir kabir başında ışıklar yas tutar gibi laleler ağlar seher vakitlerinde.
3 sene önce okuduğum ama arka kapak yazısı hala aklımda olan bir iskender pala romanıdır.
Başlarda insan anlayamıyor ama olaylar o kadar güzel birleşiyor ki insan bir yandan hemen bitirmek istiyor, bir yandan da bitmesin çok güzel modunda okumayı sürdürüyor.
Kitap bitince lalelere ayrı bir ilgim oluştuğu da doğrudur.
Bu da arka kapak :
Lale ile acı gerçekler mutlu düşlere, paslı demirler parlak gümüşlere, yavuz bakışlar tatlı gülüşlere döner birden; lale ile uğruna can verilecek bir sevgili yaşar içimde. Lale bağıma taç ve ben ona muthaç.
Kapa gözlerini ve dinle saki, bir istanbul lalesinin çığlıklarını duyuyor musun?!... istanbul"a çıkmayan bir lale yolu, laleye çıkmayan bir istanbul kadar kayıptır, yitiktir. Rüzgarları toplayan hüzünler, aşklar yoksa istanbul bahçelerinde ve bir kabir başında ışıklar yas tutar gibi laleler ağlar seher vakitlerinde.
Allah'ın güzelliğini rüyasında görüp ona aşık olan dervişe inanıyoruz da neden sevgilisinin hayaliyle özleme tutulan aşıka inanmıyoruz. Eğer ona inanmayacaksak aşk, surete tapmaktan gayrı ne olur ki?
ingilizcedeki tulip yani lale kelimesinin ingilizceye nasıl geçtiğinin anlatıldığı kitaptır. kelimelerin tarihsel süreci her zaman ilgimi çekmiştir. merak eden yazarlar özelden açıklama alabilirler.
"Haşmetmeab, izn-i şahaneniz olursa huzur-ı hümayununuza mahsus mühim ve tehir kabul etmez bir arzım vardır!" cümlesiyle başlayan padişah-kazasker özel görüşmesi romanın en akılda kalıcı ve başarıyla anlatılmış kısımlarından biridir.
"Haşmetmeab, izn-i şahaneniz olursa huzur-ı hümayununuza mahsus mühim ve tehir kabul etmez bir arzım vardır!"
bu cümlesini okuduktan sonra okumaktan vazgeçtiğim kitaptır.
türkçenin zengin kullanımı, diyaloglara yansıltılmış beni benden almıştır. iskender pala bununla kalmamış 'derkenar'larla, tarihten kesitlerle kitabını zenginleştirmiştir. bizim olan tekke ve divan edebiyatımız sanatçılarını bu dönemde bize tekrar tekrar sevdirmiş onlarla ilgilenmemiz için kapı aralamıştır. kısaca eser altın değerinde, basit bilgiler, basit araştırmalar eşiğinde değil tam tersi şeklinde yaratılmıştır. titiz bir çalışma,düşündürücü eser.