Bu aralar fanı olduğum tatlı kadın.
'vuslat' ve 'itiraf' adlı iki şarkısını döne döne dinliyorum. hem sesi çok güzel hem de şarkıları.
Bir tanesinde (vuslat) şöyle diyor:
'Huzura aç ruhun bensiz
Huzur bende, sen neredesin?
Huzura aç ruhum sensiz
Huzur sende, ben neredeyim'
(bkz: bırak beni böyle) dışındaki şarkılarının bana göre pek bir numarası yok. Bir de komik değil ama komik olmak için aşırı çabalıyor. Komedyen değilsin sen müziğini yap. Türkçeyi gayet bildiği halde eksik, yarım ya da işte kendince numaralar yaparak sevimli olmaya çalışıyor. Ağzının ortasına anne terliğiyle vurmak istiyorum.
tesadüfen bir konserde geçen kısa bir diyalog videosunu izlediğim ve akabininde birçok videosunu izleyerek yeni tanış olduğum güzel insan.son derece sempatik ve doğal bir güzelliği var.
yorumculuğu kısmının henüz müdavimi değilim ama gayet başarılı buldum kendisini.
birde sesi ve ziyadesiyle yorumunu birine benzetiyorum ki bikaç saatlik hafıza yoklamayla kesinlikle (bkz: melis danişmend) tadı var bu kızın yorumunda.
Hollanda doğumlu türk asıllı jazz sanatçısı. Türklerden hak ettiği ilgiyi görmediğini düşünüyorum. Mülteci çocuklar ve doğa için seslendirdiği şarkılar var. Tedx konuşmasını dinlerseniz hakkında daha çok bilgi sahibi olabilirsiniz.
2015 ya da 2016 yılında harvard üniversitesi ülker vakfı ile ortaklaşa bir sempozyum düzenlemişti istanbul'da. biz de lab. ekibi olarak tabii ki katıldık. sempozyumun ilk gününün akşamı açılış yemeği düzenlendi.
yazarken bile heyecanlanıyorum; biz yemek yerken 2012 nobel kimya ödülünü alan brian kobilka nobel aldığı çalışmasını sundu önce. sonra karsu piyanonun başına oturdu. ben kobilka'nın yan masasında yemek yedim ve bu hanım kızımızı dinledim.
ertesi gün kısa konuşmalardan bir tanesine azıcık geç kalmıştım. arkadaşlarımın yanı dolmuş olduğu için arkalarda oturmak zorunda kalmıştım. bir yanım boştu. brian bey de geç kalmış ve hiç gocunmadan arkalara gelip benim yanıma oturmuştu. gelip önlerden yer açabileceklerini söylediler ama o gerek olmadığını söyledi. o dönem salak bir yüksek lisans öğrencisi olduğum için "günaydın" ve "evet, koltuk boş" dışında tek kelime edemedim adamla.
karsu benim için o sempozyumdur. o sempozyum benim için brian kobilka'dır.
Şahane sesi, mimikleri ve tatlılığiyla gönlümüzde taht kurmayi başarmiş piyanisttir.
Ahmet kayanin kum gibi sarkisini soyleyince tuyler diken diken oluyor. Ayrica elidor reklaminda "esmerim biçim biçim" gibi bir parcayi caz haliyle söylemek ustaca bir yaklaşım. Yolu açık olsun.