müzik öğesinin çok iyi kullanıldığı,amatör oyuncularla çekilmesinin avantaja dönüşerek doğallığı arttırdığı film.kameranın kullanımı perdenin içine girmemizi,çocuklarla o geniş ovada yürümemizi sağlıyor.ne yazık ki çok reklamı yapılmayan,gündeme getirilmeyen,çeşitli sembollerin ustalıkla kullanıldığı,çok iyi film.
kutahyanin ilcesi tavsanlinin bi koyunde gecen izlenesi film. berber sahnesinde yonetmen ahmet ulucay bizzat kendi oynamistir. filmin bana gore en eglenceli sahneside oydu zaten.
tren yoluna tas koydum; trenler gecmeyecek.
yarim bana soz verdi; sigara icmeyecek.
küçücük yaşlarına rağmen aslında bir çoklarından daha büyük düşünen iki insanın hayallerine sıkıca tutunup, onların peşinden koşmasını konu edinen oldukça doğal ve izlenesi filmdir.
ahmet uluçayın ilk uzun metrajlı filmi. ütopik bir düşünce gibi de düşünebilir ama yaptı işte çocuk film makınasını. umudu anlatan en iyi yapımlardan biri, ve ege şivesine hayran bırakır izleyeni. yonetmenin kendi hayatindan esinlenerek yaptığı, gerçekci sinema filmi.
hep dene
hep yenil
yine dene
yine yenil
yine devam et *
Yılmaz Erdoğan'ın anlam veremediğim biçimde çekememezlik ettiği sinema şaheseri. Ahmet uluçay bu filmiyle -gayet hakkı olan bir biçimde- ödülleri toplarken, yılmaz Erdoğan kendisi ve film hakkında sağda solda gereksiz yorumlarda bulunup kendi sanatçılığına gölge düşürmüştür.
Filme gelirsek... Bir film ancak bu kadar güzel çekilebilirdi. Nezihe rolündeki bayan haricinde neredeyse tüm oyuncular amatör. Belki de samimiyet buradan geliyor; rol yapmamalarından! Ve Nihal... aah Nihal ah. Hepimizin bir zamanlar yüreğimizi delmiş geçmiş, kafamızdaki kayışları koparmış olduğu platonik aşk değil misin sen? Zalim Nihal! Beyaz giymesen olmaz mıydı?
--dilili--
-bi sandelyelerimiz eksik. bizim müşterilerimiz de yere oturuvesin. köy yerinde sinema buldular da birde sandalye mi canları çekiyo?
--dilili--
hakkında ilk entry nin 02.08.2009 tarihinde açılıyor olması üzücüdür. kütahya nın tavşanlı ilçesinde çekilen , ahmet uluçay ın yönettiği ,katıdığı her festivalden ödülle dönen ancak beyazperdede yalnızca 22 bin civarında izleyiciyle buluşabilmiş sımsıcak film.
izlendiğimde kendi çocukluğumdan izler bulduğum ender güzellikte bir türk filmi.
hayalgücünün neleri yaptırabileceğini ve gelişebileceğini gösteren güzel bir film. şimdiki çocukların yaptığı ezbere hazır oyunların ve yapay hayallerin üstüne inşa ettikleri o dar dünyayı eleştirmeden edemiyor insan. her imkanları, hazır halde onlara verilen apartman ve şehir çocuklarının, bu imkanların zenginliğinden ve bolluğunda dolayı şanslı gibi görünseler de, aslında ne kadar da şanssız olduklarını düşündüren bir film. hazıra alışmak yetenek törpüsüdür...