burjuvazinin marksizmin içini boşaltmak için kullandığı cümledir. şöyle ki;
tekellerin tökezlemesi ile "marx ölmedi, kapitalizmin içinde yaşıyor" tandanslı konuşmaların ayyuka çıktığı şu zamanlarda marx'ın kapitalizmin kendi kendinin mezar kazıcısı olduğu argümanı üzerinden konuşan burjuva ideologların çözüm önerisi getirirken marx'ın "proleterya diktatörlüğü" nihai çözümünden nedense hiç bahsetmemeleri ile anlaşılıcak durumdur. hatta bunlara 'alternatif sosyalizm mi?' diye sorduğunuzda bolca kemkümlerler. tarih kemkümleri affetmeyecektir diyelim.
imkansız bir durumdur. para icad olunduğundan beri insanlık tarihinde her daim global anlamda krizler yaşanmıştır. dünya savaşları sırasında inanılmaz krizlere girmiştir dünya; marx haklı mı çıkmıştır? hayır. kapitalizm çökmüş müdür? hayır.
bir şeyler tökezleyince dans etmek manasızdır. marx'ın haklı çıkabilmesi için sadece bir takım gölgeler yetmez; reel şeyler lazımdır ve an itibariyle marx la alakalı elimizdeki en reel şey kendisini takip eden bütün rejimlerin çöktüğüdür. buna küba ve çin dahildir.
insanlık tarihi ile aynı yaşta olan bir rejimi, kabile düzenini parasal mantaliteye karşı savunmak eblehliktir.
gerçi bu adamı savunanlar katıldığı 7 devrimin sadece bir tanesinde başarılı olan che yi de başarılı adletmektedir.
insanın dini imanı/yaşam tarzı manipulasyon, dezenformasyon, şakşakçılık ve propaganda olunca herkes ve herşey haklı olabilir.
en önemli gerçek ise; bizim mahalledeki sokak köpeklerinin kurdukları ideolojik sistemin bile kuvvetli muhtemel 400-500 senedir sürdüğü gerçeğidir.
velhasıl kelam; 200 sene evvel deklare edilmiş abuk teorilerin pratiğe döküldüklerinde 100 yıl sürememesi gerçeği vardır, kim haklı kim haksız ortaya koymaktadır.
kapitalizmin finans köpüğünün patladığı ve mali krizin reel sektöre yansıdığı 2008 ortalarından beri marks'a küfredenlerin ona hakkını teslim etmesi gibi bir şeyle karşı karşıya kalmış bulunmaktayız. chicago ekolünün ya da okulunun önde gelen temsilcilerinin piyasayı adeta fetişleşleştirdiği, artı değersiz çalışan bir amentü haline getirdiği geçtiğimiz bir kaç on yılda, kendi kendine işleyen piyasanın ardı ardına çöküşünü gördüler. müdahele edilmediği öne sürülen aslında tarihin en büyük müdahelecilik oyunun sergilendiği bir kaç on yılda sanırım söyledikleri sihirli ellere bir şeyler oldu ya da doğaüstü kavramlar bir anda yok oldu. şimdi de das kapital isimli eserin peşine düşerek bu kriz ortamında ortaya çıkabilecek alternatifleri nasıl manipüle edeceklerini düşünmektedirler.
işin aslı basittir, neredeyse her 5 yıla bir tekrarlanan krizlerin açtığı gediklerin modelde açtığı yara kapatılamaz olmuştur. daha önceki 1875 ekonomik buhranı, 1893 buhranı, 1929 ve 1973 buhranları sonrasında kapitalizm saldırgan tavrını nasıl korumuş ve yeni ekonomik modellemeler yapmışsa gene aynısını yapacaktır. tabi ortada bilinçli bir müdahale, iradi bir zorlama olmazsa. kitlelerin kendiliğinden her ekonomik krizde yükselen öfkesinin dizginlenmesi ya da başka yönlere kanalize edilmesi gerekmektedir. ancak ileriye atılan ve bu durumun farkında olan bilinçli iradeler kitlelerin öfkesini işin kaynağı olan sisteme vuracaktır. aksi taktirde ortaya marks'ın hakkını teslim eden, ancak onu ete ve kemiğe büründürenlere küfredenlerin ortada olacağı gericilikten, gericilik beğeneceğimiz otoriter yıllara yeniden yelken açacağız. sermaye diktasının o en kanlı yüzünü, gülümseyen ahmak yüzü yerine, bu sefer saman altından su yürüten cinsten değil, direk yüzümüze çarpan soğuk bir nefret olarak göreceğiz.
olayın bir de garip yanı vardır. marks'a hakkını teslim edip etmemek kişilerin kendi bileceği iştir. aynı şekilde newton'un fizik dünyasında ne kadar önemli olup olmadığını, onun yerini tartışmakta kişilerin kendi bileceği iştir ama gerçekleri boşa çıkarmak kişilerin iradiyetinden bağımsız bir olgudur. manipülasyon, çarpıtma, karalama ve içi boş, kuru söz yığınlarıyla konuşmayı meslek edinenlere laf anlatmak zordur. ne de olsa ne yazsanız çizseniz suratlarına çarpan gerçeklere rağmen edindikleri mesleki gene sahaya yansıtacaklardır.
bilinen anlamıyla krizlerin modern toplumlarda çıkması ile kapitalizmin doruk noktasına çıkması iktisadi bilim açısından tartışılmasız bir doğruluk payı içerirken( fizik dünyasında gene makroskobik açılardan newton fiziği'nin düşük hızlarda her koşulda sağlanması gibi) bunun aksini iddia etmek bilimin ve gerçekliğin aksini iddia etmektir. ilkel çağlarda avrupa'da ve asya'da görülen ekonomik darboğazların bir dizi kuraklık, tarımsal üretimdeki düşüş, siyasi otoriteki boşluk, savaş vs.. gibi ilkel nedenlerle açıklamak mümkünken, modern dünyada ekonomik darboğazın nasıl krize dönüştüğünü açıklamak zordur. iin tek doğrusu: ekonomik kriz modern toplumun doğasında olmasıdır. üç beş açgözlünün, egemenin becerisizliklerinden ekonomik kriz doğmamaktadır, ekonomik kriz sistemin doğasıdır, yürümesi ve adım atmasıdır.
gerçekleri yazalım ve doğruları söyleyelim. marks'a hakkını verirken bir yandan onun sistemini ete kemiğe büründürenlere küfür etmek ancak aymazların işi olsa gerek o da organik aydın ya da egemen dediğimiz şeyin doğasında var. aymazlıklarında başarılar dileriz.
marx: engels, kes olm şu sakalları.. sana gitmiyo lan!
engels: kıskançsın .mına koyim, ondandır!
proudhon: marx haklı ama baba, senin kemik yapın başka..
marx: sıs la sen, anarşik!
engels: hem de ne...
daha kaç savaş, daha kaç kriz, daha kaç çocuk cesedi görmeniz gerekiyor amerikanın kucağında hoplamaktan vazgeçebilmeniz için? merak ediyorum bu sorunun cevabını. çıkın insan gibi söyleyin, daha kaç insan öldürmesi gerekir kapitalizmin emperyalizmin?
takip eden bütün rejimler yıkıldı diyenler size soruyorum ulan? milyarları sömürerek ayakta kalmaksa insanlığınız, insanlar açlıktan susuzluktan kururken, köpek mamasına, parfüme harcadığınız paraysa şerefiniz, alın böyle sistemi ..
cebinize koyun.
insanlık tarihi kadar eski kabile düzeni diyorsunuz ya hani, insanlık kadar da değerlidir o düzen. insana insanca davranmak eblehlikse, ben eblehim. siz tilkisiniz, siz kurnazsınız, biz andavalız o zaman. siz insanı sömürmeyi, doğayı yok etmeyi zeka belirtisi olarak gördükçe daha çok ebleh tokadı yiyeceksiniz ama. *
bir ayar sekansının daha sonuna gelirken hepinize içtenlikle az da olsa şeref ve haysiyet diliyor haftaya bu saatte görüşmek dileğiyle diyoruz.
sıradaki şarkımız sevip de sevilemeyen, her krizde kucaktan kucağa dolaşan, tükürdüğünü yalayan, "devlet buna bir şey yapması lazım"cı liboşlara geliyor: