okuyucusu olmamasindan sebep, dikkat cekmeye calisan bir yazarimsinin uludag sozluk yazarlari icin yaptigi yakistirma.
amacina ulasmis bir yakistirmadir. nihayetinde bu yazinin varligindan haberdar olan sozluk yazarlari, ilgili yazinin linkine tiklayip, bihaber olduklari ata yalcin'in varligindan da haberdar olmuslardir. boylelikle bu yazarimsi da, isverenlerine bakin benim yazdiklarim okunuyor, sayfam hit aliyor mesaji mesaji vermistir. uludag sozluk yazarlarinin bir gunlugune de olsa ilgisini ceken yazarin, bir sonraki yazi basligi icin eksi sozlugu de oneriyorum kendisine. malum bu aralar sabirtasi yazarlarinin alinmasindan sebep, orada yazar sayisi hallice. en az 25000 hit alir kendisi. onun ardindan nereden hit almaya kalkar bilemem ama emin colasan'dan hit alabilecegini hic sanmiyorum.
hic alakasi olmadigi halde araya bir de emin colasan sokusturuvermis. bir baska dikkat cekme cabasi daha. emin colasan neden anirmamismis. ah be guzeller guzeli, kendi kulvarindan birini secseydi ya kendine. emin colasin'in tavirini, durusunu, yazdiklarini begenip begenmemek apayri bir konu, ama soz meslegini yazarlik olarak icra etmeye geldiginde, semtine ugrayamayacagin bir yazardir kendisi.
bu yazinin sahibine akil fikir diliyor, dikkat cekmek icin ona buna satasmak yerine, ses getirir konularda yazilar yazip, gunluk hitlerin pesinde kosmak yerine, kalici isler yapmasini oneriyorum.
okuduktan sonraki çıkarsamaların aşağıda özetlendiği, genel olarak uludağ sözlük'te yazanlarla ilgili bir yazı başlığı..
çıkarsama 1- uludağ sözlük'te yazıya koyulmadan önce elde bulundurulması gereken şey, yazım ve imla kılavuzudur (ki, "yazım ve imla kılavuzu" diye bir şey yoktur "yazım" ve "imla" aynı anlama geldiklerinden.. hadi biz onu düzeltelim "yazım kuralları kılavuzu" veya "imla kılavuzu" olarak)..
şahsın günümüz türkçesine tez zamanda intikali, salah bulması açısından elzem görünmektedir..
ya da hiç değilse umuyoruz ki ("bok" gibi tu kaka sözcükleri kullanmadığına neredeyse emin olduğumuzu farz ederek, af buyurun), günlük hayatında yazdığı gibi konuşmuyordur (gene kendi salahı açısından)..
içimden böyle başlamak geldi. kargalar biraz daha gülsünler istedim. adamın yazdıklarının bu kadar patırtı koparması yazısının içeriğiyle değil bir internet gastesinde yer almasıyla ilişkili. yoksa sözlük içinden de bir çok insanın belirttiği noktalara dikkat çekmiş. ulusözlükte ata gibi yazılar yazan yüzlerce yazar var. tek farkları bir internet gastesinde değil de bir sözlükte yazıyor olmaları. diğer taraftan burası denildiği gibi etkileşimli bir sözlük. burada yazılan her şeyin doğru olmadığı zaten baştan kabul edilmiş. sözlüğü takip edenler bunun bilincindeler. işine gelenler okuyor işine gelmeyenler de okumuyor. olay bu kadar basit. alan memnun satan memnun bir ata memnun değil. onun için de yapabilecek bir şeyimiz yok. kusura bakmasın.
lakin arkadaş, türkçenin kullanımı konusunda söylediklerine katılmaktan kendimi alamıyorum. sözlüğe entry girerken hem okuyanlara bir şeyler katmaya hem de kendimizi geliştirmeye uğraşıyoruz. bu uğraş içinde türkçeyi daha dikkatli kullanıp yazma yetimizi geliştirmeyi hedeflesek, hayat bayram olsa, ananem bana bu yaz eli yüzü düzgün bi kız bulsa, beşiktaş şampiyon olsa, tüpçü iflas edip bizim mahallenin tüpçüsü olsa, teheey ki tehey.
bi' bok bilmeden tamamen duyumlar üzerine yazarken bir referans, kaynak, vs. gereği bile duymayan yazarlardır.
"kendilerini kargalar gülmek için okuyor" demek karga gibi bir hayvanata büyük hakaret olur, zira onların sosyal zekâsına hürtmet etmek gerekir.
şimdi bu adamın dediği pek çok şey eleştirilebilir, ama bazı şeyleri de görmek lâzım. "koskoca sözlüğü 'mütecanis' algılama" diye eleştirirken adamı, çıkıp bütün yazısını sadece karalamak için yazdığını varsaymak abukluk değildir de nedir?
zor mu anlatılanı anlamak kardeşler, analar, bacılar... [bu noktada kendimi kaybettim.]
görüyorum ki bu sözlükte sistematik şekilde birileri hakkında kaynak belirtme gereği duymadan yorum yapılıyor. yok şu şöyle, yok bu böyle. "nasıl oluyor, neye dayanarak bunu diyorsun" dediğinde, ki sözlük yazarıysa bu arkadaş dememize gerek olmamalı zaten, "kaynak kıçım" diyor.
kardeş, kıçını nereye kaynak yaptığın beni ilgilendirmez ama o güzide kıçının "her insan hakkında 'lobuna göre' hacet neşretmemesi gerektiğini" öğrenmesi gerekir. yanlış mıyım?
nuh gönültaş'ı üstad edinmiş bir kimsece istifra edilmiş olması çok da şaşırtmadı beni bu temel fıkrasının.
müşarünileyh, şuncağız yazıda azami surette ne kadar çelişkiye düşülebilir ve "cehalet ehli" olmak ne demektir, mezkur bahisler üzerine hakkıyla ehl-i ilm kılıyor bizleri sağolsun. eeeh osmanlıcadan tiksindirdin.
geçelim ata yalçın kardeşimizle müzakere eylemeye, yıkmaya perdeyi eylemeye viran, varın sahibine haber verin heman!(işten atsın deyu)
şimdi efendim, atacığıma öncelikli tavsiyem şu ki: bir insan evladı; bir gruba, zümreye, kitaba, makaleye ya da kişiye -düşünsel temelde- bir saldırı düzenlemeyi düşündüğü vakit, ilgili hedefle alakalı bilgisini, donanımını tartmalı, argüman ve donelerini kendiyle çelişmeyecek ya da çelişik olmasa dahi suizan ile hareket edip boka batmayacak şekilde teşkil etmeli ki böyle ağzına ağzına zumzuğu çarpmasınlar.
birincisi uludağ sözlük üzerinden "sözlük olgusu"na atıfta bulunmamız gerekirse, bu interaktif yapıların homojen, hadi senin öykündüğün üslup ile icra edelim, "mütecanis" olmadığının farkında değilsin. birader, bu kadar adam manyak mı bir mahlas ile erdoğan'a giydirecek öbür mahlası ile övüp baş tacı edecek? toplanıp ortak kararlar alınarak mı bu entrylerin zuhur ettirildiğini sanıyorsun? adı geçen interaktif yapının var olma sebebi ve süreğenliğini sağlayacak başat olgunun "çok seslilik" olduğunu düşünemeyecek, bilmeyecek kadar meczup olduğunu düşünmek istemesem dahi en baba puntolarla yazıp post-it gibi çakmaktasın alıncağızımıza. anlamadıysan özetleyeyim, dolaylı yoldan sana cahil ve meczup diyorum.
"Eh yıllarca tek tip insan yetiştirmeye koşullandırılmış bir doktrinin..." diyerek sinsice atıfta bulunduğun cumhuriyetin kuruluş ideolojisiyle alakalı söylemlerin ise "kemalizm" ya da "atatürkçülük" adı altında yalnızca bir "posa" bırakılmış; gazi'nin salt kahraman, yiğit ve yakışıklı; kısacası kişisel ve seküler özelliklerinin önplana alındığı, ideolojik ve inkişaf ettirilebilir temelinin görmezden gelinmesinin sağlandığı, sözde düşmanlık beslediğiniz emperyalizmin basit bir maşası olan 12 eylül darbecilerinin dayattığı orta okul tarih kitabı atatürkçülüğü olduğunun farkında olmaman yoluyla acı bir ironiye tekabül ederken, adı geçen darbenin sen ve senin gibi kolpa milliyetçi/muhafazakar kadro ve anlayışları yücelttiği/muktedir kıldığının ve yine ne acı ki senin, hitap ettiğin kitlenin aynı darbenin ekmeğini yediğinin farkında olmayacak kadar da acınacak haldesin bebeğim.
ilgili yazının sahibi sevgili ata yalçın'ın yazınsal üslubu da bende hayret uyandırdı açıkçası. bakınız, şahsen sosyolojik ve tarihsel birikimlerin meydana getirdiği doğu ve batı ayrımının halklar/kitleler bağlamında iki taraftan da bir şeyler götürdüğünün, mamafih iki tarafta da kendine özgü artılar doğurduğuna inanan, hal böyleyken düşünsel dünyamda da toplumların siyasi, ideolojik, iktisadi ve iptidai şekillenmelerinde de bu artıların hakkıyla sindirilmesi taraftarı olmuşumdur. bunu ben, "doğulu gibi düşünüp, batılı gibi icra etmek" olarak tanımlıyorum. son tahlilde ata yalçın da gerçekten bir doğu-batı sentezi oluşturmuş, fakat tam tersinden: "batılı gibi düşünüp, doğulu gibi icra etmek"
"batılı gibi düşünüp, doğulu gibi icra etmek" kavramını kısaca açalım. batının; tepeden bakan, despot temayülü bariz bir "aydınlık", oryantalist ve kerameti kendinden menkul elitist/entelektüel bakış açısıyla düşünmeye çalışırken, doğulu gibi gözü kapalı, hırslı ve saldırgan bir üslup belirliyor, bu şekilde yazıyor. bu da balolarda birbirlerinin ayağına basarak vals eden, ismet inönü yaratımı dağlı entelijansiya görünümü veriyor yalnızca, maalesef ve ne yazık ki.
ayrıca sevgili kardeşimiz yazısında ona buna götüyle güldüğünü ifade ediyor. çok ilginç, arkadaşımız belli ki götünü sıçmak dışında her işte kullanıyor, götüyle gülüyor, götüyle yazıyor, götüyle anlıyor, götüyle vesaire vesaire...
velhasılı kelam, uludağ sözlük'ü homojen bir yapı olarak görüp dolaylısıyla istisnasız ben dahil her yazarını lümpenlikle suçlayan dostumuza entelektüel olmanın şartlarını bizzat öğreteceğimin garantisini verir, tam da zemininde bulunup arsızca dem vurduğu dogmatik şartlanmışlığa dair thomas aquinas'ın "timeo hominem unius libri/tek kitabı olan kimseden korkarım" sözünü hatırlatır, hücre çeperlerinden öperim.
--spoiler--
Bunlardan biri de kendilerini sözlük yazarı olarak tesmiye eden lümpen makulesi “uludağ sözlük”grubu..
Kendi meşreplerine göre insanları yaftalamak, tahkir etmek bunların başat marifeti..
--spoiler--
kendisiyle çelişen bir makale. lümpenlikle suçlamak, yaftalamak değilse merak ediyorum kaçımızın sofrasına oturdu mükemmel eserin sahibi?
Ya da ismini duyurmaya çalışıyor. Bizleri kullanarak.
Burdan Ata Yalçın'a tavsiyem; Hepimizi harcama, sadece bir yazarımızla manşetlerin karşısına geç yeter. Ünlü olmak için sözlükleri karıştırıp, afilli kelimeler bulmak için kasmaya gerek yok.
gururla içinde bulunduğum gruptur efendim. ağababamız emin çölaşan olursa da tadından yenmez.
ha tabi bunu söyleyenin ağababalarına da bir göz atmak lazım. üç kuruşa 5 takla atan, patronların yanında dura dura onların o kargaların bile gülmeyeceği esprilerini jet sosyete ortamlarında matah birşeymiş gibi anlatan yazarları ağababası olarak kabullenmektense emin çölaşan gibi usta bir adamı seve seve izlerim.
kargaları güldüreyim derken başkalarını kıçıyla kendisine güldüren laf ebesi blog-haber yazarlarına selamlar.
--spoiler--
Uludağ sözlük grubuna tavsiyem, öncelikle bu işe başlamak için elinize bir yazım ve imla kılavuzu alarak başlayın. Sonrasında ise iedeolojik körlüğünüzü ve dogmatik şartlanmışlığınızı da bir kenara bırakıp adamakıllı kitap okuyun, farklı kaynaklardan araştırarak ufkunuzu geliştirin, müktesebatınızı arttırın. Henüz yazar olmadınız siz, yazar olmanız için çok okumanız ve tekamül etmeniz iktiza eder.
--spoiler--
yazan! burada tüm sözlük ahalisine seslenmiş. daha doğrusu böyle bir gaflette bulunmuş. şaşaalı kelimeler kullanmak yerine sözlüğün subjektif fikirlere dayalı bir yapıya sahip olduğunu öğrenseydi daha iyi olurdu. böylece bütün sözlüğe saldırmak yerine, beğenmediği yazıları eleştirirdi.
buradan yazarın uludağ sözlüğe saldırarak belki de prim yapmaya çalıştığını anlıyoruz ve devam ediyoruz. efendim bu ismini ilk defa duyduğum kara şövalye (muhtemelen ata yalçın mahlas) bize yazım ve imla klavuzunun yanında sabah akşam birer doz kitap tavsiye etmiş. ufkumuzun genişlemesi babında..
ancak bu tedavi sonucunda;
"Yıllar geçtikçe interaktif enformasyonun tekamül etmesiyle birlikte, sanal ortamda zuhur eden parazit sitelerinde de belirgin bir artış başladı"
gibi yarı ingilizce yarı arapça, anında değil, düşünerek, farklı kelimeler kullanmış olmak için cümle kuracaksam ve araştırmadan yazan bir yazar! olacaksam, ben almıyım...
"Uludağ sözlük grubuna tavsiyem, öncelikle bu işe başlamak için elinize bir yazım ve imla kılavuzu alarak başlayın. Sonrasında ise iedeolojik körlüğünüzü ve dogmatik şartlanmışlığınızı da bir kenara bırakıp adamakıllı kitap okuyun."
bu zavallı, bülent ersoy gibi cümleler kurunca "yazar" olduğunu zannediyor.
eline bir sözlük alıyor galiba güzide yazılarını yazarken. belki de ondan haftada bir anca yazı yazıyordur. emeğe saygı arkadaşları şu kelimelere bir bakın;
tekamül, iktiza, müktesebat, iktibas, münderecat, intisap, tasallut...
yazının sonunda yontulamaz aklıyla siyaset yapması yerine "ablanız kurban olsun size" demesini beklerdim.
edit: evet kendisi bu sözlükte yazıyormuş belli oldu. ya da birisi hakkaten gerizekalı...