uludağ sözlük'te sadece bir sayfa yazı yazılan son dönem en gerçekçi filmlerden olup kent sorununun tutunma meselesinin insanların bütün ilişkilerini nasıl etkilediğini anlatan filmdir.
arka sokaklarda böyledir, varoşlarda böyledir. hayat ucuzdur. dediği gibi reis in: ' kimse sikmeyeceği eşşeğin önüne ot koymaz' bu sokaklarda. köpekler havlar, güvercinler uçar. düşünürler insanca yaşamak bizim de hakkımız değil mi diye? kendilerince sınıf atlamaya çalışırlar. rajon böyledir. abilerden böyle görülür ama fillerin gözü açıktır. kullanırlar bunların sınıf atlama, başka bir dünya düşlemelerini. düşle düşürürler adamı.
sonra ne olur?
filler tepişirken gene olan çimenlere olur. kimse sikmeyeceği eşeğin önüne ot koymaz beyler.
benzer olayların yaşandığı bir anadolu mecrasında bulundum. varroş kültürü, mahalle kültürü, kahvehane adabı o denli güzel detaylarla süslenmiş ki şaşırıp kaldım. senarist/yönetmen ya böyle bir mahallenin içinden çıkma yahut çok sağlam bir araştırma ve gözlem yapmış. en sevdiğim ve hararetle tavsiye ettiğim filmler arasına girmiştir efenim.
son dönem filmleri arasında kendini izleten gerçekten iyi filmlerden biridir. kısadan köşeyi dönme hayalleri olan 2 gencin hikayesi diyebiliriz kısaca. ama asıl verilmek istenen mesaj koca gökdelenlerin arasında yaşam savaşı veren insanların hikayesidir. o yüzden o gökdelenler gözümüze gözümüze sokulmakta.
filmin en gıcık yönleride işin teknik tarafıydı. ses inanılmaz kötüydü. hele bide bir avm sahnesi var ki bir yönetmen neden bu kadar flu hatta biraz daha abartırsak bembeyaz tutmuştur anlaşılmaz. ama sanırım teknik yetersizlikten daha fazla maddi problemler ön plandaydı. ki sonradan kültür bakanlığı destekli olduğunu öğrendim. ha bide neden yönetmen eline kamerayı alıp (bkz: en büyük asker bizim asker) diye neden bağırırki?
film seyrantepe ve çeliktepe'de geçmekte. o kadar iyi gözlemlenmiş ki halk, izlerken vay be dememek imkansız. basit bir konusu var ama güzel oyunculuklar sergilenmiş. özellikle de filmin sonunda martının güvercini yeme sahnesi son noktayı koymuş.
müzikleri çok iyi olan 'varoşlarda kapitalizm algısı' konulu yerli film.
ilk kez işlenen bir konusu olmasa dahi gayet başarılı sinema diline sahip bir filmdi.özellikle filmin sonundaki cenaze sahnesinde 'büyük kuşun küçük kuşu' * yemesi sanırım filmin ana fikrini oldukça net bir şekilde ortaya koyuyor.
(bkz: büyük balık küçük balığı yer)
başka semtin çocukları tadında oldukça başarılı filmdir. mehmet bahadır er ve maryna gorbach'ın yönetmenliğini yaptığı film günümüzde sosyal yaşam alanı haline gelmiş avm'lerin 'güvenlik' meselesi üzerinden, düzen içi it dalaşlarına gönderme yapıyor. iki gencin 'yırtma' çabaları tam bir toplumcu gerçekçi yaklaşımla anlatılmış. filmde asker uğurlamaları, köpek dövüştürme vb. ritüellerinin kullanılması bu yaklaşımı sağlamlaştırmış.
müzikleri de çok başarılı bulduğumu söyleyebilirim. erkan can, volga sorgu ve cemal toktaş'ın oyunculukları zaten mükemmel. volga sorgu ismi bile bu filmin izlenmesi için tek başına bir sebep.
ayrıca volga sorgu bu filmdeki performansıyla, 46. altın portakal film festivalinde aldığı en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü ceylan önkol'a adayarak çok onurlu bir tavır sergilemiştir.
(#7756357)
akabinde gidilmiş ve beğenilmiş film. ortamın havasını başarılı vermekte ve kadrosuyla göz doldurmaktadır.. oldukça da gerçekçi ve sürükleyici bir havası vardır.
sözlükteki övgüler sonrası hemen bu akşam gidilmesi planlanan yeni bir türk filmidir.
(edit: gidilmiştir, mütevazi bir çalışma olmakla birlikte izlenesi bir filmdir. varoşlardaki bıçkınlar aleminin sosyetik semtlerle yollarının kesişmesini başarılı bir şekilde anlatan ve yan rollerde erkan can'ın da ağır abi olarak yer aldığı bir türk filmidir.)
kavgaların filmidir. ekmek kavgasını, yaşam kavgasını, var olma kavgasını anlatan filmde bir yandan kardeşlik, bir yandan kalleşlik seyirciye aktarılıyor. insan dünyada neden bitmek tükenmek bilmeyen bir çabalamanın içinde, bire bir yüzleştiriyor ve bizi bize anlatıyor, hem de görmek istemediğimiz kadar yalın, saf. herkese adil davranmayan hayatı sorgulatırken yer yer bizden unsurlarla da tanıdık bir hikaye anlattığının farkına varmanızı sağlıyor. dönüp dolaşıp malum sona bağlansa da son zamanlarda izlenmeye değer yerli yapımlardan birisidir.
erkan cana izleyicinin kendi kendine oluşan bir feva borcu var ve biz bu feva borcunu ödeyeceğiz erkan abi filmine gelicez, birde yönetmen arkadaşlar sonra ki projede de senle çalışmak istemişler. işine karışmayalım tabi ama şartlar uygunsa takıl be ağbi, seni sinemada görmek güzel seviyoruz senin oynadığın filmleri seçiçi bir insansın boş işlerde oynamıyorsun işin içine sende girince daha da bi güzel oluyo sanki. Takdir senin tabi
19 mart itibariyle vizyona girmiş filmdir.
Sokak hayatını gerçeğiyle anlatan film olması yönüyle izlenmeye değerdir... Müzikleride bence gayet hoştur.
(bkz: Sokak filmi)
goygoy, zilzal, umut ve araf adlı ödüllü kısa filmleriyle tanınan genç yönetmen mehmet bahadır er ile ukraynalı kısa film yönetmeni maryna gorbach'ın birlikte kurgusunu da üstlenip yönettikleri ilk uzun metrajlı filmleri. filmin başrollerini cemal toktaş, volga sorgu ve erkan can paylaşıyor.
film izleyicisiyle ilk kez 2009 ocak ayında rotterdam film festivali'nde buluştu.
kentleşme ve güvenlik meselesine bakışı, gerçekçi oyunculukları ve yenilikçi rejisi ile japon sinemacıların ilgisini çekmeyi başaran ve kültür bakanlığı destekli film, japon - fukuoka devlet film arşivine alınıyor.
--spoiler--
mehmet bahadır er, on beş yıl boyunca bir parçası olarak yaşadığı mahalleyi; şehir göçebeliği, güvenlik, rant, tutunamama ve yaşam mücadelesi kavramlarını iki varoş delikanlısı, selim ve çaça'nın, şehrin kıdemli çakalları arasından sıyrılıp yırtma ve sınıf atlama mücadelesi üzerinden hareketli, huzursuz, gerçekçi bir tarzla irdeliyor.
--spoiler--