kara kule

entry76 galeri6
    1.
  1. stephen kingin hayatının projesidir, dediğine göre lord of the rings ve iyi kötü çirkin başlıca esin kaynaklarıdır. yedi kitaptan oluşur, ilk kitap Türkiye'de aynı isimle çıkmış, daha sonra silahşör ismiyle yeni ve eklentili (sözde) bir baskısı çıkmıştır, çünkü son kitabın adı da kara kule'dir.
    sırası ile kitaplar:
    1. silahşör (kara kule)
    2. üçün çekilişi (bu da ilk olarak "üçün çizgileri" adı ile basılmıştır)
    3. çorak topraklar
    4. büyücü ve cam küre
    5. calla'nın kurtları
    6. susannah'nın şarkısı
    7. kara kule

    seri yaklaşık 5000 sayfadır ve baştan sona okumak büyük bir haz yaratır insanda.
    4 ...
  2. 2.
  3. "childe roland kara kule'ye geldi"

    i.
    her sözünün yalan olduğuydu ilk düşüncem,
    o kır saçlı ve gözü, yalanının gözlerim üzerindeki
    etkisini beğenmeyerek habisçe bakan sakatın
    ve o neşeyi gizlemekte nadiren başarılı dudakları
    her yeni kurbanla gerilip bükülürdü.

    ii.
    başka ne için hazırlanmış olmalı, asasıyla?
    yalanlarıyla pusuya yatmak, ona burada rastlayan
    ve yolu soran tüm yolcuları tuzağa düşürmekten başka?
    o kafatası gülüşünün neye yol açacağını, mezar kitabemin
    üzerinde ne yazacağını tahmin ettim bu tozlu yolda.

    iii.
    onun nasihatiyle, herkesin kara kule'yi sakladığına
    hemfikir olduğu o uğursuz toprağa
    dönersem sırtımı. ama boyun eğerek
    gsterdiği yöne döndüm, ne gurur ne de
    sonda canlanan umut önceden haber verebilirdi
    bazı sonlarla gelen mutluluğu.

    iv.
    yıllar süren arayışımın, bütün dünyayı
    dolaşmamın sonunda ortaya çıkardığı umudum
    başarının getireceği o ele avuca soğmaz neşeyle
    baş edecek kadar güçlü olmayan bir hayalete döndü
    kavramakta başarısız olan kalbimin
    coşkulu sıçrayışını engellemeye çalıştım.

    v.
    ölüm döşeğindeki çok hasta bir adam
    ölmüş gibi görünür ve gözyaşlarının başlayıp
    bitişini hisseder ve her bir dostuna veda eder
    birinin diğerine git dediğini duyar, dışarıda
    özgürce nefes alsın diye, ("her şey bittiğine göre," der,
    "hem inen darbeyi yas tutmak telafi edemez.")

    vi.
    biri diğer mezarların yanında buna yetecek kadar
    yer olduğunu tartışır ve cesedi bayraklar, şallar ve
    şiirlerle, özenle taşıyacakları gün gelip çatar
    ve adam yine de her şeyi duyar ama kalıp da
    istemez böylesi bir sevhiyi utandırmak.

    vii.
    bu yüzden, bu yolculukta çok acı çektim
    başarısızlık kehanetlerinin söylenip yazıldığını
    "çete" arasında pek çok kez duydum
    kara kule'nin arayışının adımlarına yön verdiği
    şövalyelerden -onlar gibi başaramamak
    en doğrusu gibiydi- biri olmaya uygun muydum?

    viii.
    böylece umutsuzluk kadar sessizce sırt çevirdim.
    yoldan ayrılan patikayı gösteren nefret dolu sakata
    pek kasvetli geçmişti bütün gün ve loşlaştı
    sonu yaklaşırken. yine de düzlüğün başı boş olanı
    yakalamadığını görmek için
    sert, kızıl bir bakış fırlattı.

    ix.
    hedef için! kendimi düzlükte bulduğum
    bir iki adımdan sonra duraksayıp
    baktım arkama güvenli yol üzerinden
    son bir kez ve gördüm yok olmuştu; her yer gri düzlük:
    ufuk çizgisine dek uzanan bir boşluk
    yola devam edebilirim, kalmadı yapacak şey.

    x.
    gittim böylece. galiba daha önce
    böylesine açlık çekmiş, alçak bir doğa görmemiştim.
    çiçekler bile bitmiyordu, bırak bir sedir korusunu!
    ama karamuk, sütleğen kendi kanunlarınca
    üreyebilirler şaşırmasın kimse
    bir tohum, olabilir bir define sandığı.

    xi.
    hayır! yoksulluk, tembellik ve hoşnutsuzluk
    tuhaf bir biçimde oluşturmuştu toprağı. "gör
    veya kapa gözlerini," dedi tabiat huysuzca
    "hünerle ilgisi yok, elimden gelmiyor bir şey:
    son hüküm'ün ateşi sağaltmalı bu yeri
    yakmalı topraklarını ve özgür bırakmalı mahkûmlarımı."

    xii.
    saçaklanmış bir diken sapı
    arkadaşlarından daha yukarı uzunarısa, kafası koparılır.
    yoksa sert otlar ksıkanırlar. labadanın
    sert ve kara yapraklarını, bütün yeşerme
    umutlarını kıracak kadar ezen
    onları delip yırtan nedir? bir hayvan
    yine hayvanca bir niyetle yürümek ister
    ve onları ezerek öldürür.

    xiii.
    çimlere gelince, cüzzamlı deri üzerindeki saç gibi
    yavaşça uzarlardı; kanla yoğurulmuş görünen
    çamırda biten incecik, kuru yapraklar.
    bir sıska kör at, her kemiği sayılan
    oraya gelmiş, aptalca duruyordu
    yaşlanınca atılmış şeytanın ahırından!

    xiv.
    canlı mı? bir deri bir kemik hali
    kızıl, etsiz, incecik boynu ve pas rengi
    yelesinin altındaki perdeli gözleriyle ölü gibiydi;
    böylesi iğrençlik böyle bir elemle nadiren
    bulunurdu bir arada; hiç bir hayvandan nefret etmemiştim bunca
    büyük bir kötülük yapmış olmalıydı katlanmak için bu acıya.

    xv.
    kapadım gözlerimi ve onları kalbime taşıdım.
    bir adamın dövüşmeden önce şarap içmesi gibi
    eski, mutlu günlerden bir esinti istedim.
    doğru yapabilmek için burada üzerime düşeni.
    önce bu, ardından dövüş, askerin sanatı:
    eski günlerden bir tat, herşeyi doğru kılar.

    xvi.
    o değil! cuthbert'ün altın sarısı
    kıvırcık bukleler altında kızaran yüzünü hayal ettim.
    sevgili dost, beni yerimde tutmak için kolunu
    hep yaptığı gibi benimkine doladığını
    neredeyse hissettim. yazık, bir gecelik utanç!
    yeni ateşi kalbimi terk edip buz gibi bıraktı.

    xvii.
    giles, onurun ruhu, duruyor orada
    on yıl önce şövalye olduğu günü gibi dürüst,
    hangi cesur adam onun cesaret ettiğine cesaret edebilir
    iyi -ama sahne yükselir- pöh! hangi celladın elleri
    iğneler göğsüne bir parşömen? kendi yoldaşları
    okur onu. zavallı hain, üzerine tükürülüp lanetlenen!

    xviii.
    öyle bir geçmişe yeğdir bugün:
    o yüzden döndüm tekrar kararan yoluma!
    hiç ses yok, bir boşluk hâkim göz alabildiğine.
    gece gönderecek mi bir baykuş veya yarasa?
    diye sordum: o korkunç düzlükte bir şey
    düşüncelerimi tutuklayıp akışlarını değiştirmeye çalışınca.

    xix.
    küçük bir nehir kesti yolumu aniden
    bir yılan gibi beklenmedik anda çıkarak karşıma.
    kasvete uygun tembel dalgaları yok;
    köpürerek akıp geçen bir banyo adeta
    iblisin parlayan toynağı için, kara girdabının
    gazabının köpürerek tükürülmesiyle doğan.

    xx.
    ne kadar önemsiz, bir o kadar da kinci! çalı gibi, kavruk
    akçaağaçlar yol boyunca önünde diz çökmüş;
    kurumuş söğütler dilsiz bir umutsuzluk
    ve ölüme meyilli bir kalabalıkla eğilmiş baş aşağı:
    hepsini mahveden işte bu nehir
    akan her ne ise bir nebze bile yılmıyor.

    xxi.
    karşıya geçerken sularından... iyi azizler, nasıl da korktum
    ayağımı ölü bir adamın yanağına basmaktan
    veya sığlıkları bulmak için sapladığım mızrağımın
    saçına veya sakalına dolanmasından!
    bir su sıçanıydı belki mızrağımı sapladığım
    ama uh! sesi farksızdı bir bebek çığlığından.

    xxii.
    karşı yakaya geçtiğimde nasıl da memnundum
    daha güzel topraklar umuduyla. beyhudeymiş ümit!
    kimdi mücadele edenler, hangi savaşın içindeydiler
    kimin vahşi çiğneyişi soğuk toprağı
    çamura çevirmişti? zehirli bir tanktaki kurbağalar
    veya kızgın, demir bir kafesteki vahşi kediler...

    xxiii.
    savaş ovada olup bitmişti mutlaka, ne tıkmıştı onları
    buraya, seçilecek onca düzlük varken?
    bu korkunç kafese giden ayak izi yoktu,
    çıkan da görünmüyordu. şüphesiz beyinler
    çılgın içkilerde bulanmıştı, türklerin eğlence için
    kışkırttığı kadırga köleleri gibi, hristyanlara karşı yahudiler.

    xxiv.
    ve dahası -iki yüz metre ötede- işte, orada!
    hangi kötü gaye için o makine, o tekerlek
    ya da fren, tekerlek değil, insanların bedenini
    ipek gibi yarmaya uygun o tırpan?
    tüm havasıyla, farkında olmayan toprak üzerinde
    veya paslı dişlerini keskinleştirmek için getirilmiş olan.

    xxv.
    sonra ağaçlar belirdi toprak üzerinde, önce bir orman
    sonra bir bataklık görünüşe göre ve şimdi de sadece
    umutsuz, işi bitmiş bir toprak parçası; (bir budala böyle bulur neşeyi,
    bir şey uydurup sonra bozar ruh hali değişip
    terk edene kadar!) batak, balçık, moloz, kum
    ve kapkara, çıplak yokluk yolunda.

    xxvi.
    şimdi yaralar iltihaplanıyor, gri ve sert,
    toprağın verimsizliğinin yosuna veya çıbana benzer
    maddelere döndüğü yerlerde;
    sonra felçli meşe geldi, kenarlarından ayrılan eğri büğrü,
    ölüme doğru açılan bir ağza benzeyen içindeki yarık
    geri çekilirken öldü.

    xxvii.
    ve sondan olabildiğince uzakta!
    uzakta akşamdan başka hiçbir şey yok, adımımı
    daha ileri atabileceğim hiçbir şey yok! bu düşünceyle
    cehennem zebanisinin göğsündeki dostu, koca bir kara kuş
    geçti süzülürcesine, şapkama değen ejder kanatlarını
    açarak, belki oydu aradığım yol gösterici.

    xxviii.
    yukarı bakınca her nasılsa fark ettim
    alacakaranlığa rağmen düzlüğün sonunda
    dağlara ulaştığını, çalınıp görüş alanına girmiş
    çirkin tepeler ve yığınları şereflendirecek böylesi bir isimle.
    bu yüzden beni nasıl da şaşırttılar... çöz bunu!
    onları aşmak kolay görünmüyordu.

    xxix.
    yine de kötü, haince numarayı
    hayal meyal hatırlar gibiyim, tanrı bilir ne zaman
    belki kötü bir rüyada başıma gelen. burada son buldu,
    sonra kendi yolunda ilerledi. tam bir kez daha
    pes etmek üzereyken bir tuzağın kapanması gibi
    bir ses oldu, içindesin mağaranın.

    xxx.
    yakarcasına geldi hepsini birden,
    burasıydı işte! sağdaki o tepeler bir kavgada
    boynuz boynuza birbirine kenetlenmiş boğalar gibi;
    ve solda çıplak, yükselen bir dağ... ahmak,
    bunak, uyukluyor şu anda,
    bu manzara için yolculukla geçirilmiş bir ömürden sonra!

    xxxi.
    ortada kule'nin kendisinden başka ne olabilir?
    bir budalanın yüreği gibi kör, yuvarlak, alçak,
    kahverengi taşlardan inşa edilen, tüm dünyada
    bir benzeri daha olmayan kule. fırtınanın alaycı cini
    ancak tahtalar kırılmaya başladığında
    denizciye işaret eder çarptığı, görünmez kayayı.

    xxxii.
    görmemek mi? belki gecedir sebep? gün,
    geri gel bunun için! terk etmeden önce
    ölmekte olan günbatımı bir yarıktan parladı:
    tepeler, avlarını daha iyi görebilmek için
    çenelerini ellerine dayayıp yatan ava çıkmış devler gibiydi,
    "şimdi bıçağı sapla ve sonunu getir yaratığın!"

    xxxiii.
    duymamak mı? oysa gürültü her yerdeydi! bir çanın sesi gibi
    giderek artarak yükseliyordu. kayıp serüvencilerin, yoldaşlarımın
    isimleri kulaklarımda. ne kadar güçlü ve ne kadar cesur
    ne kadar şanslı ama her biri eskide kaldı
    kayboldu, kayboldu! bir dakika elem dolu yılların kara habercisi oldu.

    xxxiv.
    orada durdular, tepe eteklerinde sıralanıp
    sonumu görmek için buluşup bir başka resim için
    yaşayan bir çerçeve! alev perdesinin arasında
    hepsini gördüm hepsini tanıdım. ama yine de
    korkusuzca götürdüm boruyu dudaklarıma
    ve üfledim. "childe roland kara kule'ye geldi."
    8 ...
  4. 3.
  5. şimdi efenim, hani sai king okumak popüler kültürün dışavurumudur, hiçbir edebi değeri yoktur, kullan-at akımının önde gelen temsilcilerindendir diyen abidik gubudik solcudan bozma entel takımı vardır ya; işte bu seri, onların hepsine kapak olmuştur!! Hem de öyle böyle olmamıştır!! sai king hazretleri, bu serisiyle yaşayan efsane hakkını elde etmiş ve hayalgücüm tarafından onur madalyasına layık görülmüştür!

    Sabrettim efenim, tam 10 yıl boyunca sabrettim; bekledim ki bitsin seri, 7sini de alıp peşisıra okuyayım! Bitti de sonunda! Evet evet keşke bitmeseydi diyorum ama bitti işte! Gidip 7sini birden aldım anında, koyun üstüste hepsini, alın size edebi kule! 4000 küsur sayfa! Bir daldım bodozlamasına üç haftada anca çıkabildim! Peki netice nedir?
    Bu seri ebediyete uzanacak bir edebiyet abidesidir! Edepli olmak, önyargıları kırıp direk okumaya başlamak lazım! Hmm bu arada unutmamak lazımdır ki;

    (bkz: zaman suyun üzerinde bir yüzdür)

    çünkü,

    (bkz: ka bir tekerlektir daima dönen)

    ve bunun doğal sonucu,

    (bkz: daima birileri kaçar ve diğeriyse kovalar)

    efenim o halde gitmek lazım, velhasıl kelam

    (bkz: bundan başka dünyalar da var)

    uzun günler hoş geceler dilerim hepinize, babanızı yüzünü unutmamak kaydıyla bitabii!!
    11 ...
  6. 4.
  7. 5.
  8. deli yürek dizisinde turgay atacan karakterinin miroğlu'na taktığı isim.
    4 ...
  9. 6.
  10. 180cm uzunluğunda 72kg ağırlığındaki kardeşimin siyahlar giydiği bir günde kuzenimin ona taktığı lakap.
    1 ...
  11. 7.
  12. sai king'in yazdığı bu dizi aslında 9 kitaptan oluşmaktadır. bu fazladan gelen iki kitap mahşer, ve korku ağı'dır. mahşer'deki randal flagg ve korku ağı'ndaki peder callahan bu romana dahil olmuştur. belki de bu iki romandan başka kara kule ile alakalı romanlar vardır. okumadan bilemeyiz...
    3 ...
  13. 8.
  14. bu güne kadar okuduğum bütün fantastik eserlere açık ara basacak kalitede bir seridir. zaten serinin bitişiyle benimde fantastik roman merakım bitti sayılır.kaç yazar tanıyorsunuz ki hikayenin içine kendisini direkt monte ediyor, karakterler stephen king kitabını okuyor falan;bu bile başlı başına bi bombaydı bence. kurgusu,edebi yönü, yaptığı göndermeler zaten tartışılmaz bence. kitapların çıkış tarihlerini takip etmek bile bizim için başlı başına bir olaydı zaten
    2 ...
  15. 9.
  16. bir nevi twisted lord of the rings.. bu tanımı ben mi yaptım yoksa bir yerde mi okudum zamanında hatırlamıyorum ama bu muhteşem epik öyküyü çok iyi özetliyor.. stephen king'in hayatının eseri.. yazarın romanlarının yüzde doksanında bu hikayeye dair bir figür ya da bu hikayeye bağlanan bir nokta vardır.. tek başına, o kitapta bir anlam ifade etmez ancak bütün kara kule serisini okuyunca anlaşılır.. bu açıdan stephen king'in bütün eserlerinin 'bir' çok büyük roman olduğu söylenebilir..
    (#2361680) nolu entryde mta88'in bahsettiği gibi çok sayıda roman ve o romanların içindeki çok sayıda karakter bu büyük hikayede bir rol oynar.. ama kara kule serisinden olmayıp da en fazla bu seriye kaçan kitapları, uykusuzluk (insomnia), maça kızı (hearts in atlantis, hatta aynı adla buradaki öyküden uyarlanmış bir de film çekildi anthony hopkins falan oynuyor..) ve kara ev (black house)'dir.. bu kitapları, kara kule serisini okumadan anlamaya çalışmak, kişiyi cinnete sürükleyebilir..

    spoilerın allahı
    hikayenin özellikle sonlarına doğru king çok kafa karıştırır.. hatta okuyan bilir, kendini de hikayeye dahil ederek kendinden bir tanrı yaratmıştır.. ama kendi çılgınca mantığı içinde de olsa, gilead'ın, roland'ın ışınların olduğu dünyada harry potter modeli snitchlerin ne aradığını açıklamıştır.. çünkü herşey içiçedir artık.. başka dünyalar da vardır ve olacaktır.. bu inanılmaz seriden akılda kalan çok sayıda inanılmaz kare ve olay vardır.. ama şahsımı en etkileyen yerler, intihara giden mono blaine treni ve jack'in çekişili sırasında zavallı çocuğun aynı anda iki farklı hayatı yaşıyor olmasıydı.. tamamen roland'ın gençliğine ışık tutmuş olan büyücü ve cam küre de tek olarak okuduğum en güzel romanlardan biridir..
    hikayenin sonu ile ilgili bir sürü yorum vardır.. ben de şahsen bir haaassktr koydum.. 7 kitap 5000 sayfa soluksuz okunan bir arayışın son kapısından çıkan şey ilk başta beni de hayal kırıklığına uğrattı.. ama bir kez daha düşününce olabilecek en mantıklı sonun bu olduğuna karar verdim ve sai king'e yine hak verdim..
    spoilerın allahı

    kısaca özetleyecek olursak diyeceğim ama bu edebiyat olayı kısaca özetlenmez.. alın okuyun kardeşim.. ilk kitap biraz sıkabilir adamı ama sabredin.. her satırda stephen king'in hastalıklı sayılabilecek hayal gücünün en egzantrik noktalarına şahit olacak, siz de ka'nın ve kulenin arayışının bir parçası olacaksınız..
    not: bu arada bu serinin filmi de müthiş olur.. hiç böyle bir çalışma var mı merak ettim şimdi hollywood'da.. gerçi filme çekilmesi, çekilirse de aynı tadı vermesi çok zor bir hikaye ama olsun.. roland rolü için james caan, eddie rolü için de will smith'i aday gösteriyorum buradan..
    4 ...
  17. 10.
  18. stephen king'in harika hayal gücünün ürünü, şaheser. içinde kaybolabileceğiniz dört bin küsür sayfa. roland deschain adlı karakteriyle kendine hayran bırakır.
    1 ...
  19. 11.
  20. "Siyahlı adam çölde kaçıyordu ve Silahşorda peşindeydi " diyerek hayatıma giren yeni bir Dünya, seriyi bitirmek için harcadığım para öğrendiklerimin, öğrettiklerinin yanında çok az bir meblağ kalıyor.
    --spoiler--
    ilk kitabı nasıl aldığım dün gibi aklımda arkadaşımın o kitabı bana uzatışı bak sen bunu kesin seversin diyip ellerime bırakışı sevmiyordum aslında Kara Kule serisini çok sıkı bir S.King hayranı olmama rağmen sevmiyordum çok soğuktu sanki bana çok iticildi ama büyümek gerekiyormuş aslında.
    Kendimizi bir anda siyahlı adamı çölde kovalarken bulmuştuk, Jake i kaybedince yine onun kadar üzüldük bizde Jake "O zaman git bundan başka Dünyalarda var" derken geri döneceğini biliyormuydu acaba sonra deniz kenarına gittik garip yaratıklarla savaştık Son Silahşor Gileadlı Rolandla birlikte.O parmaklarını kaybedince sanki biz bir parçamızı kaybettik o yol arkadaşlarını çekerken yanına bizde onun kadar merak ettik yol arkadaşlarımızı o hastayken Eddie kadar Susannah kadar endişelendik bizde ve sonra ormanda robotlarla karşılaştık bir silahşor olarak elimizle değil kafamızla ateş ettik eddieyi kurtarmak için ve yine yollara düştük ve sonunda jake ile karşılaştık aramıza katıldı yeniden, bir yol arkadaşı daha bulduk orta dünya dan Oy en çok Jake in ama hepimizin olmuştu o hepimiz onu seviyorduk. Sonra bir şehre geldik insanların amaçsızca birbiriyle savaştığı, cani bir trenle oyun oynadık hayatımız uğruna sonra bir kasabaya gittik çocukları kurtarmak için kalbimiz kırıldı orada bazılarımızın onarılamayacak kadar ve orada aramıza katıldı Peder Callahan, Korku Ağında vampirlerle savaşırken kendini burada bulmuştu o da. Ve şeytanın arkasından onu engellemek için kendi döünyamıza geldik yeniden aramızdan ayrıldı kimisi orada başka dünyalara gittiler, yaratıcımızla tanıştık orada kurtardık onu birimizi daha feda ederek, ve sonunda Ka-Tet imiz dağıldı.Ve kuleye vardı Roland hayatını gördü kulede ve o odada "Siyahlı adam çölde kaçıyordu ve Silahşorda peşindeydi " dedik.
    Bugüne kadar gördüğüm yaşadığım herşey için Dinh'im Gileadlı Roland'a teşekkürler derim.

    En çok etkilendiğim yer Jake in bizim dünyamızda ölmesi olmuştu, yıllar sonra ağladığımı bilirim
    --spoiler--
    0 ...
  21. 12.
  22. 13.
  23. yan sanayii ürünü olarak (bi kitabın yan sanayisi mi olurmuş..) the dark tower gunslinger born ve the long road home adlı iki tane marvel çizgi romanı da yayınlanmıştır.

    küçüklüğümün en büyük eğlencesi çizgi romanların ne kadar mesafe katetmiş olduklarını da görmüş oldum sayelerinde. gelmiş geçmiş en büyük çizer (çizgi roman için) saydığım john buscema'yı bile gölgede bırakan yeni bi tarz tutturmuş yeni nesil çizgi romancılar. ha buscema'dan daha iyi olduklarını iddia etmiyorum, ama eski kesin hatlı siyah çizgiler ve tercihe bağlı renklendirmeler -ki bu renklendirmeler bildiğin baskı sırasında çizime eklenen kesin renklerden ibaretti- yerine şimdi yağlı boya tablolar gibi çizimlere dalmışlar.

    bunun bi iyi tarafı bi de kötü tarafı var. iyi tarafı baktığımızda görebilecek daha güzel portreler, resimler bulsak da çizgi romanın asıl işlevinden uzaklaşmış olduklarını da itiraf etmemiz gerekiyor. çünkü çizgi roman aslında bi filmin karelerle anlatılmış halidir. misal conan'ın birisiyle yaptığı kılıç dövüş sahneleri eski çizgi romanlarda kareden kareye takip edilebilir. bu yeni kitaplarda ise sadece afili bi kılıç savurma anı falan görülüyordu dark comics tarafından çıkan versiyonlarında.

    gunslinger born da bu yeni tarzı tutturmuş. aksiyon kareden kareye takip edilemiyor, ama kareler çok güzel resimler barındırıyor orası kesin.

    neyse çizgi roman tarzındaki değişiklikleri burada noktalayıp asıl demek istediğime geleyim. öncesinde altı sayfalık bi eleştiri yazarken belirttiğim bi şeyin bu çizgi roman sayesinde doğrulanmış olduğunu gördüm.

    king kule serisini önceden planlamadan yazdığı ve biraz doğaçlama takıldığı için sonraki kitaplarıyla ilk kitaplar arasında tutarsızlıklara düşmüş, ama bu seriyi film ya da diziye aktaran insanlar için ellerinde zaten bitmiş bi eser olacağı için herhangi bi tutarsızlığa düşmeden peliküle aktarabileceklerini öngörmüştüm. işte bu çizgi roman da bunun kanıtı. king'in "ha şimdi bi de şu aklıma geldi, aslında bu da böyleymiş" tarzından bu kitaplarda eser yok. kızıl kral, walter/marten, john farson, hepsi hikaye içinde, sanki sonradan hikayeye eklenmişler gibi değil, zaten baştan beri varlarmış gibi dahil edilmişler ve bu sayede kule okuyucularına müthiş bi iyimserlik aşılıyorlar.

    evet, bu serinin dizisi king'in kitaplarından daha iyi olacaktır. film olarak çekilirlerse pek işe yaramazlar, orasını burasını kırpmaktan ortaya güdük bi şey çıkabilir. ama king'in lost yapımcı ve senaristleriyle sıkı fıkılığını gördükçe hem dizi için, hem de dizinin gerçekten güzel olacağı için umutlanıyoruz.
    2 ...
  24. 14.
  25. --hemi de çok deli spoiler--

    The man in black fled across the desert and the Gunslinger followed cümlesini seride 3 defa görürüz. bir en başta serinin ilk cümlesi olarak bir 6.kitapta stephen king kitabı nasıl yazığını anlatırken ve son olarak en sonda, serin son cümlesi olarak..ne demiş sai king "ka is a wheel" yani diyor ki ka bir tekerlektir ve sürekli döner. fakat okuyucu(okuyucudan kasıt kara kule feslefesini kapmış bir insan)sonu en uygun son olarak kabul eder. fakat bunu yediremez. gerçi buna bir son da denemez. tekerleğin sonu olur mu oglum düsün bi. eld in borusunu almıstır mavi, buz gibi gözleri olan silahsorumuz ve tekrardan yolculuguna baslıyacaktır. aklında babasının yüzüyle..**


    --çok acayip deli spoiler--
    2 ...
  26. 15.
  27. bence kitaptaki hatalar için sai king'i suçlamak yersizdir, çünkü sonuçta o bize kaplumbağanın şarkısını tercüme etmiştir.
    0 ...
  28. 16.
  29. 17.
  30. stephen king' in toplamı 5000 sayfadan oluşan 7 kitaplık serisidir. ama öyle böyle bir roman serisi değildir. king' in "hayatımın eseri" dediği bu muhteşem kitap serisi adamın, evet adamın mına koyar bırakır. bilimkurgu, korku, fantastik, dram, macera vs vs ancak bu ölçüde harmanlanıp ortaya böylesi bir efsane çıkarılabilir. öyle bir seridir ki hem king' in çoğu eserlerine gönderme yapılmış, hem de yüzüklerin efendisi, harry potter, oz büyücüsü ve şimdi daha adını hatırlayamadığım film ve kitap ve masallardan esinlenilmiştir (ki yazar da kitabın içinde bazı yerlerde bunu açıkyüreklilikle söylemiştir).
    sonuç olarak korku, fantastik tür meraklılarının ve hatta sıkılmayacak meraksızlarının mutlak okunması gereken bir başyapıttır.

    --spoiler--
    serinin sonu yani 7. kitap olan kara kule, klasik bir stephen king mutsuz sonuyla bitmiştir. işin ilgiç yanı yazar son bölümden önce okuyucuyu uyarıp; "bakın bundan sonrası hiç istediğiniz gibi değil. gelin, son bölümü okumayın. hem burada göreceli olarak mutlu hem de merakınızı hayalgücünüzle tamamlayabileceğiniz şekilde bitiyor. son bölüme hiç geçmeyin, burada güzel bir şekilde bitirin" demiştir. ama büyük ihtimal hemen herkes de ben gibi sonunu okuyup buhranlara garkolmuştur. ya anladık mutsuz son senin düsturun. ama 7 kitap sonra bu kadar da ağır şekilde yaralayıp bırakmasaydın bizi be my king!
    --spoiler--
    1 ...
  31. 18.
  32. 19.
  33. sai king'in yazdığı en iyi en sürükleyici hikayeler topluluğu.. öyle bir sonu vardır ki en az 1 saat kendime gelememişimdir.
    (bkz: öyleyse git bundan başka dünyalarda var)
    1 ...
  34. 20.
  35. sai king, kara kule destanını devam ettirme kararı almış ve yeni romanının adını "The Wind Through The Keyhole" olarak duyurmuş. Yeni projesi büyücü ve cam küre ile calla'nın kurtları arasında bir zamanda geçecekmiş, merakla bekliyoruz. Gel Gel Commala...
    0 ...
  36. 21.
  37. Damon Lindelhof yeni verdigi roportajin birinde kara kule filminin yapiminda yer almayacagini soylemistir. '6 senemi lost'a verdim, bir 7 senemi daha en sevdigim kitaplardan biri olan kara kule'ye vermek dusunebilecegim en son sey. O kadar buyuk bir hayraniyim ki bu kitaplarin, mahvetmekten korkuyorum' demistir. Simdi J.J. Abrams bu konu hakkinda bir aciklama yapmamistir fakat Damon Lindelhof'un bu isten cekilmesi hicte iyi olmadi. Oysa ne hayallerim vardi. Ne heveslenmistim! Dort gozle lost'un bitmesini ve bu film projesinin baslamasini bekliyordum. Bos hayallerle kalakaldik ortada, oldu mu be Damon!

    Ha adam belki hakli olabilir ki zaten kara kule serisini okumus olan insan bu hikayenin bircok ogesinin dizinin icinde islenmis oldugunuda farketmistir. Kara kule filmi lost dizisinden cok farkli olmadigi icin mi karismak istememistir yapimina damon lindelhof bilinmez ama olan guzelim hikayeye oldu orasi bir gercek. *

    Bu arada bahsi gecen haberin linki:
    http://www.darktowermovies.com/
    0 ...
  38. 22.
  39. çizgi romanları sonunda türkçe'ye çevirilmeye başlanmış olan muhteşem kitaplar dizisi.
    0 ...
  40. 23.
  41. yedi düvel zindanından beter olan yedikulenin karasıdır.
    0 ...
  42. 24.
  43. deliyürek dizisinde tugay atacanın(ali sürmeli) yusuf miroğluna(kenan imirzalıoğlu) taktığı lakap aynı zamanda. (bkz: oğ oğ lüle lüle yar saçların kara kule)
    0 ...
  44. 25.
  45. çizgi romanını büyük bir heyecanla ve acaip bir istekle fellik fellik aradım caddelerde. evime yakın olan yaklaşık 5 küçük kitapçıda bulamadım. sonra mecburen d&r'a gittim ve oradaki görevli hatuna telaşla sordum "pardon stephen king'in kara kule'sinin çizgi romanı çıkmış elinizde varmı?" diye. kız 10 saniye içinde bulup getirdi ve ellerime bıraktı onu. tahminlerimden büyük boyutta ve tahmin edemeyeceğim kadar kaliteliydi. açtım baktım biraz ama kıyamadım bir iki sayfasını kurcalayıp kapattım kapağını..

    iki saat sonra evimdeydim uzun zamandır yaşamadığım bir hevesle okudum onu. harika bi duyguydu gerçekten, memnuniyetimi dökemem kelimelere.

    hatırladım 5-6 yıl öncesini, calla'nın kurtları'nı, susannah'nın şarkısı'nı alırkenki heyecanımı, uzun bir bekleyişten sonra son kitabın çıktığı gün elimde oluşunu ve 2 günde 880 sayfayı sindirmemi.. bugünküde aynı heyecandı, özlediğim, beklediğim.

    tüm kara kule fan'larına şiddetle tavsiye ediyorum bu çizgi romanı. tek kelimeyle harika, evet harika.

    "long days and pleasant nights"
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük