sıcaklar 40 dereceyi bulunca akla düşen hayallerdir.
kışın yazı, yazın kışı özlüyor insanoğlu. vaktinin değerini bilmiyor tadını çıkartamıyor.
bu entry temmuz ayında girilmiştir.henüz temmuz sıcağı göğe yükselmeden sabah saatlerinin serinliğinde, denizin hoş serinliği hissedilirken yazılmıştır.
kış geldiğinde kar yağarken yapılabilecek çok keyifli atraksiyonlar var. her mevsim kendi özelliğini koruyup yaşanabilirse. bugün küresel ısınma ve ilkim değişikliği için yeterince sorumluluk alınmazsa bunların hiç biri yaşanamayacak. mevsimlerin özelliği kalmayacak. karakterini yitirmiş olacak.
şimdi okuyanlar için basit bir iklimsel romantizm gibi olacak. yıllar sonra (ben öldükten sonra) burayı okuyan biri için yaşanan gerçek olma ihtimali daha yüksek. umarım kıyamete kadar bu düzen korunur. mevsimler karakterine uygun yaşanır.her kış geldiğinde kar yağarken yapılacakları tadabilmek için bugün bir şeyler yapması gerekiyor insanoğlunun.
Sular donardı , sobada kar eritip içerdik.
Kestane kebap yapardık.
iliklerimize kadar ıslanır ama anamız sorduğunda üşümedik derdik .
Şimdi ya seyrine bakarız, ya da kısa yürüyüşler kar yağışı altında.
Pencere kenarında ; incecikten yağıp, elif elif diye tozan karı seyreyleyip, birkaç Ahmed arif şiiri okumak.
Bi yanda dumanı tüten sıcak çay, diğer yanda dumanı tüten Adıyaman tütünü...
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni...