yazarı, yazar kadrosu belli değil.
yapılan bazı yorumlara ve site hakkındaki bazı yazılara bakıldığında, yordam dergisini çıkaran mehmet sait çakar ismi üzerinde durulduğu görülüyor. ona ara sıra yardım eden bir iki kişi daha olabilir.
beğendikleri dergi nerdeyse hiç yok. bu konuda oldukça cimri davranıyorlar.
yazılarda çok belirgin bir agresiflik, hınç ve kötüleme eğilimi var.
adeta intikam almak için yazıyorlar.
ileri sürdükleri görüşler de fazlasıyla öznel. hatta art niyetli.
belli bir eksen ve edebiyat görüşü yok.
yorumlara bakıldığında da görülüyor ki bu adam(lar) saldırarak gündem oluşturmaya, gündeme gelmeye çalışıyorlar. neyi, niçin eleştirdikleri tam olarak anlaşılmıyor bu yüzden. son zamanlarda, eleştirilerin içini biraz daha doldurma eğiliminde oldukları söylenebilir. gerekçesiz eleştiri sadece kötülüğün artmasına, çoğalmasına yol açıyor çünkü.
bazen görüşlerine, dizelerine yer verseler de çok koyu bir ismet özel düşmanlığı yapıyorlar. aynı zamanda, kürt sorununa duyarlı olmayan herkesi karalama eğilimi içindeler. içinde büyüdükleri kültürel havzayı herkesten fazla çekiştiriyorlar. ekmeğini yedikleri tasa pislediklerini söyleyenler çoğunlukta. yazıların isimsiz yayımlanması bu yargıları körüklüyor. ömer lekesiz'in, "karanlığın içinden kurşun sıkmak"la itham eden bir yorumu haklılık payı taşıyor.
şiir anlayışları da tek boyutlu. işlerine gelmeyen, kafalarına uymayan şiir algılarını ve örneklerini bodoslama harcamaya yatkınlar. çuvalladıkları, komik duruma düştükleri, sert karşılıklara cevap veremedikleri görülüyor bu konuda. yazılara serpiştirdikleri alıntı cümlelerle eleştirel kuramlardan haberdar oldukları, modern şiiri bildikleri havası yaratmaya çalışıyorlar. bu yetmeyince kendilerini de eleştiriyormuş gibi görünerek patolojik haller sergiliyorlar. nitekim mustafa uçurum, milat gazetesinde yayımladığı bir yazısında bu tutumlarını mizahla, kara mizahla özdeşleştirmişti.
ön yargıları ve eleştirel tutumları, yaptıkları doğru tespitlerin, önemli ve yerinde çıkarımların da üstünü örtüyor.
onlarca dergiyi takip edip değerlendirmeleri ise takdire şayan.
götü başı oynayan, iki üç sayı dergi çıkarınca kendini edebiyatın piri zanneden, orada burada seminerlere katılıp basma kalıp şeyler anlatan ve yıllardır da bundan hiç sıkılmayan, kendini yenilemekten aciz, sözüm ona- edebiyatçılara karşı şimdiye kadar yapılmış en büyük iyiliktir.
yapanın kim ya da kimler olduğunu bilmiyorum ama mükemmel bir iş yaptıkları. ellerine sağlık.
aslında mümkün. ama, karşılaşılmasının olasılığı gerçekten çok küçük.
örneğin, geceleri biraz daha rahat ve huzurlu uyumak için bir kuruma bağış yapmak karşılıksız değil.
sık sık kullanılan "iyilik yap denize at" atasözü bile "balık bilmezse Halik bilir" diye devam eder. bu açıdan, bu tür iyilikler, karşılığında bir şey beklenen türden iyiliklerdir.
hemen hemen hiçbirimiz, karşılıksız iyilik yapmıyoruz. kendimizi kandırmayalım.
Aylar önce böyle bir kavrama daha farklı cevap verirdim; lakin şimdi cOk farklı. Galiba karşılıksız iyilik donemi bitti, kalmadı. Ben kendimi kandirmiyorum artık.
Kimsenin kimseden bir farkı yok, çıkar en onde.
zihniyetleri bozulmuş olan insanların,
sizin iyilklerinize karşı da bir şey verebilme çabalarının sizi şaşırttığı durumdur.
benim bir iyiliğime karşı - talep etmediğim halde - iyilik yapmak istiyorsan bunun da adı çıkarcılıktır.
fazlasıyla uhrevi geliyor karşılıksız iyilik kulağa. karşılığı maddi şeylerle sınırlıyorsak birçok insana aziz/azize muamelesi yapabiliriz. karşılık bence maddiyattan daha fazlası.
vicdan dediğimizin şeyin, kendimizi diğer insanların ahlak anlayışından daha üstün görmemizi sağlayan perdeyi de karşılığa dahil edebiliriz bence. merak ettiğim soru şu:birine yardım ettiğimde, herhangi bir şey hissetmesem, vicdani bir rahatlama, o insana yardım ettiğimde, karşı tarafın duyduğu minnetin huzurunu hissetmesem yine de ona yardım eder miydim? emin değilim. Bu soru biraz da, ne olursa olsun sonunda, insanın kendine bile itiraf edemediği bencillik duygusuna çıkıyor. öyle güzel kamufle ediyoruz ki, kendimizi iyilik timsali olarak görebiliyoruz.