hayvanların en iğrenci. *
sevmiyorum bu hayvanı. görünce yerimden fırlıyorum, korkuyorum yaklaşınca. terlikle, taşla bilmem neyle akrep öldürürüm korkmadan, börtü böceği elimle tutar atarım dışarı ama bu hayvandan deli gibi korkuyorum arkadaş.
evime su kaplumbağası alarak ısınabilir miyim acaba ?
sabahları okula gitmek için yola en önce çıkan fakat buna rağmen okula en son varan, sırtındaki eviyle bütünleşmiş canlı. hareket yavaşlığına bağlı olarak yakıt tüketimi de oldukça azdır.
alternatif ulaşım aracı.
sırtüstü yatıp güneşlenemeyen hayvancık
evinin penceresi olmayan canlı.
evde beslemesi oldukça zahmetli olan hayvan. komşunun 10 günlüğüne bize bırakmasıyla güçlü bir bağ kurdum ve yine ellerimden yitip gitti. sabah akşam caferle dertleşip oynuyordum be. kola kapağıyla maç yapıyordum suyun içinde. birde bunu başından seviyordum kedi gibi. kötü oldu gitmesi.
eski türklerde kurt ve dağ keçisi kadar kutsal olan hayvan. sevimsiz ve uyuz bir tipleme olduğundan olacak modern zamanlarda bozkurt veya dağ keçisi kadar ön plana çıkartılmamıştır. yani kim ırksal sembolünün kaplumbağa olmasını ister ki, üstelik bir diğer seçenekte kurt varken.
hayvanlar aleminin en aylak hayvanıdır. Evi sırtında, kimseyi takmayan hal ve hareketler sunan, yıllarca tavşan ile kıyaslanmasına üzüldüğüm yegane hayvan. Tavşan gibi gözünü hırs bürümemiş olmasına rağmen yeri geldiğinde aklına koyduğunu yapan, yeri geldiğinde de kabuğuna çekilen canlı. idolüm la.
kış uykusuna falan yatmazlar, yani yatarlar ama eğer sıcak bir ortam sağlanırsa kış mış dinlemiyor fır dönüyorlar maşallah. rıfkı adlı evladım üzerinden tespitimdir.
araba kullanma konusunda acemi olduğum dönemde çevre yolunda taş sanıp ezdiğim sonrasında o yoldan her geçtiğimde ruhuna dualar ettiğim şirin zavallı hayvancağızdır. taş olsa da üstünden geçilmez ki diyen babamdan sonra kardeşimin " ne oldu abla kaplumbağa birden önüne mi atladı? eheuuehehe" diyerek şahsımla dalga geçtiği ezdiğim için çok üzüldüğüm, bendeki yeri çok başka olan hayvandır. acemiliğin gözü kör olsun.
Kaplumbağaların yaşadığı bir köyde susuzluk sorunu baş göstermiş. Kaplumbağalar bir araya toplanmış ve çözüm aramaya başlamışlar. Köyün en yaşlı ve en bilge kaplumbağası çıkmış ve bağırmış;
- Şu dağın arkasında bir göl var!
Bunun üzerine köyün en genç 2 kaplumbağası su getirmek için seçilmiş. 25 yıl sonra bu iki kaplumbağa dağı aşmış ve göle varmışlar. Maalesef ki göle vardıktan sonra jeton düşmüş;
- Ya, biz kap almayı unuttuk!! naapcaz şimdi!!?
- sen git kap getir, ben burda beklicem biri gelip içmesin diye...
- Yok, sen içersin gölü. ben gitmem sen git.
- Yaa arkadaşım vallahi billahi içmicem. burda bekliyorum hadii!
Bunun üzerine 2. kaplumbağa "iyi tamam gidiyorum" diyerek oradan ayrılmış..
1.kaplumbağa beklemeye başlamış. 30yıl - 50yıl - 60yıl... en sonunda;
- Yeter biraz daha beklersem ben ölücem. hem zaten yaşlılar çoktan ölmüştür" diyerek boynunu göle uzatmış.
Tam o sırada çalılıklardan fırlamış 2. kaplumbağa;
adana sıcağından rahatsız olan bir kaplumbağa yaylaya çıkmaya karar vermiş. yürümüş yürümüş ve karşısına bir höyük çıkmış. zor bela o höyüğe tırmanmış . o esnada da bıraz rüzgar esiyormuş. yaylaya vardığını sanıp geriye dönerek adanalılara seslenmiş.
- yanın amuğa koduğumun adanalıları.
3 ay önce ailemize katılan, necmi ismini verdiğimiz kaplumbağamız dün vefat etmiş. aile arasında sade bir törenle evin arka bahçesine gömdük. Hayvancağız durduk yerde can verdiği için gidip necmiyi aldığımız dükkanın sahibine sebebinin ne olabileceğini sorduğumuzda abi onlar kış uykusuna yatar cevabını almış bulunmaktayız, hepimizin başı sağ olsun. bu vicdan azabıyla ben de çok yaşamam herhalde.