En baskıcı şekliyle uygulanması lazım. Gerçek komünizm baskıcı kapitalizmden sonra gelecektir.
Şimdi bir laf sıçacağım bazıları anlamakta zorluk çekecek. Kapitalizmin acımasızlığından kurtulmak için üretimi arttırmak yerine tüketimi kısmak gerekir. Kapitalizm tüketim üzerine kurulmuş bir sistemdir. Bu yüzden nüfus artışı gizliden teşvik edilmektedir.
Gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerde bu sistemin en büyük düşmanı aslında devlettir. Totaliter ya da otoriter rejimlerle yönetilen bu ülkeler ( türkiye'de şu an da otoriter bir rejim vardır) uygulamaları ile çok güçlü bir sermayeder burjuva sınıfının oluşmasını istemez ve devletin gücü ile buna engel olurlar. olan burjuvanın gelişip güçlenmesini de engellerler. Bu koşullar altında uluslarası piyasalarda gerekli rekabet şartlarını sağlayamayan yerli sirketler çareyi yabancı ortak ya da konsersiyumlarda ararlar. Bu durum ise yerli sermayenin de yabanci güdümüne ya da en azından etkisine girmesine sebeb olur ve sonuç olarak da uluslararası global dominant şirketler ülke pazarını ele geçirir. Bir süre sonra ise o ülkede milli olarak sade isim kalır.
Yok kardeş kapitalizm aptallaştırmaz, ninesinin kıyafetinden utanıp aynısını marka diye 14.000 liraya alan kişi zaten aptaldır. Fakat burada asıl mesele şu, o elbiseye parası yetiyorsa isterse gider 5 liralığını giyer isterse 14k olanını. Özgürlük ve kapitalizm böyle bir şey. isteme hakkı veriyor insana.
Bir de şey var, herkes 5 liralık olanını giyecek düzeni. Kişinin kendini bir arpa boyu ilerletmesine izin vermeyen bir düzenin bu kadar revaçta olması şaşırtıcı.
Ben kapitalist değilim, daha yumuşak bir bakış açım var. Fakat kapitalizm de kötü bir şey değil, aptallaştırıcı değil. Aksine daha fazlasını kazanabileceğine inanan insanlara daha fazlasını verebilecek ve bunu kazanmaları için de farklı yollar aramaya itecek bir sistem. Aslında herkes biraz kapitalist ve aslında herkes biraz abdülhamit'i savundu.
Burada şey demelisiniz, hayır savunmadım!
vay arkadaş kapitalizmi övenleri de gördük. halkı modern köleliğe zincirleyip yine o insanları köle olmadığına inandıran bir oç sistemden bahsediyoruz.
hiçbir yeri çukurda falan değil. devletler bir yere kadar vatandaşı idare edebilir. eninde sonunda seve seve kıçımızı kaldırıp rutinimize döneceğiz. ölen ölecek, kalan kalacak.
bu kadar dümdüz söyleyip kalbinizi kırmak istemezdim ama gerçek bu.
şu anda hayatın bu denli durmasının belli oranda sebebi de yığılma ve potansiyel bulaşmaları engellemek.
virüs çok sinsi ve seçici. kimi insan normal hayatına devam edip, bağışıklığını kazanıp atlatıyor.
kimisi de veleddalin amin, napsa kâr etmiyor.
diyeceğim o ki ya virüs mutasyona uğrayıp yok olacak, ya insanlar dikkat ve sabırla kendini koruyacak, ya da hepbiri.
o yüzden konunun yaşla falan fazla alakası yok. 90 üstü 2 kişi kurtulabiliyorsa doğru tedavi ve ya bünyenin kabul etmesiyle herkes kurtulabilir demektir.
18 yaşında biri ölüyorsa da herkes ölebilir demektir.
bu zaten sonsuza kadar sürecek ağırlıkta bir mevzu değil. hiv bile mücadele edilir hale geldiyse, grip çakması hayli hayli gelir ki aşısı ilacı vesairiyle bunun olayı olsun olsun 1 sene olur.
ki amerikalısı çinlisi çoktan boğmacadan sıtmaya etken maddeleri olan bütün ilaçları çeşitli kombinasyonlarla prototipleyip, çoktan sonuç almış, hatta a,b,c planlarını yapmıştır bile.
aksi halde wuhan imkan yok yırtamazdı. belki de yayılımdan çok önce hazırlık yapılmıştı.
aslında çinlilerin sabotaj videoları da bunu gizliden gizliye kanıtlar nitelikte ama sonra sonra ortaya çıkacak gerçekler.
kısacası 1 senede de kapitalizm falan çökmez, bunlar romantizmdir.
Kapitalizmin bu süreçte başarısız olduğu söyleniyor ama şimdiye kadar marketlerde lojistik sıkıntılar çok çıkmadı, sabah boşalan raflar akşam yine eksiksiz bir şekilde doldu. Aynı şekilde Pornhub, apple ve bizde yemeksepeti tarzı şirketler sosyal sorumluluk alıyorlar ve yardımları arttırıyorlar.
Tekrar soyleyelim; solcularin iddiasinin aksine kapitalizm cokmemistir ve cokmeyecektir. Ayrica bir konu daha var; kapitalizmin çökmesi durumunda virüsten daha çok etkileyecektir dünyayı. Ama endişelenmeyin öyle bir şey olmayacak.
Kapitalizmin sonu geldi diyenler 2008 krizinde de zil takip oynuyordu ama 2008 krizi bizzat kapitalizmin zaferi oldu. Nasıl mi ? Abd 4 trilyon dolara yakın para bastı. Normalde milton friedman diyordu ki ; piyasaya bu kadar para arzı enflasyon doğurur. 2008 de ise öyle olmadi çünkü son 25 yildir kapitalizme entegre olmaya çalışan çin, üretim gücüyle global rekabete dahil oldu ve dünya markalarının fiyatlarını kırdı. O yüzden gelişmiş ülkeler hayvan gibi para basarken enflasyon görülmedi. Çinin üretim gücü ve dünyadaki lojistik ağı bizzat kapitalizmdir işte.
Yani kriz bizzat kapitalizmi besliyor. Devletler kriz anlarında panik yapıp piyasaya bu kadar mudahele etmese daha çabuk atlatılacak krizler. Mesela büyük buhran abd'de patlak verdiğinde dönemin hükümeti avrupaya ek vergiler getirdi ve bu domino etkisine sebep oldu.
Az önceki entrymi, yukarıdaki gorseli vergiyle ilgili bir görselle karıştırmışım o yüzden sildim.
Bu iddiayi ele alalım.para varsa zenginler mi paylaşır?
Hayır. Palavra. Sermayenin oluk oluk aktığı, serbest piyasanın hukukla korunduğu gelişmiş batı ve asya ülkelerine bakın, kişi basi düşen gelir artmış, enflasyon ve faizler düşmüştür. Bu ülkelerde zengin daha zengin olurken ( ki bazen de zengin daha zengin olmayıp fakirlesmis) , fakir daha fakir olmamış, fakir ve orta gelirli kesimin geliri artmış, yoksulluk azalmıştır. Dünya bankası verileri bize bunu söylüyor. Ki bahse konu olan ülkelere baktığımızda da bunu görüyoruz.
Kapitalizm ; borç varsa halk öder de değildir. Bu iddia aynı zamanda muğlak bir iddia. Hangi borcu? Kamu borcu mu özel sektör borcu mu ? Kamu borcu, tüm bireylerden ve kurumlardan alınan doğrudan vergilerle ve dolaylı vergilerle ödeniyor. Özel sektör borcu ise şirketlerin sorumluluğunda.
Diyelim ki devlet, özel sektöre garantör oldu, özel sektörün borcunu üstlendi. iyi ama bu kapitalizm değildir ki. Kapitalizmi ilgilendirmeyen bir konu bu.
Kapitalizm devletlere ve bireylere bir şeyler dikta etmez.
Kapitalizm, devletlerin vergi ve mali politikalarıyla ilgilenmez.bunlar üzerinde bir baskı kurmaz. Solcular devletin yaptığı şeyleri kapitalizme mal ediyor ama kapitalizm devletin karışmadığı serbest piyasada işliyor. Kapitalizm, üretilen mal ve hizmetlerin tüketiciyle buluştuğu ekonomik ağın adıdır. Asıl sosyalist veya soft sosyalist ( kamucu, devletçi ekonomilerde) devlet garantör olur. Bu ise kapitalizmi savunan liberal ekonomiye ters bir durumdur.
Herturlu kötülüğü kapitalizme mal etmek ya akıl hastalığıdır ya da insanları kandırmaktir. Kapitalizmin ne olmadığının iyice anlaşılması lazım. Her zaman söylüyorum şimdi de soyleyeyim; kapitalizme karşı duranlar donkişotluk yapıyor. Kapitalizm sadece bir yeldegirmeni. Sosyalistler ise kapitalizmi canavar gibi gören donkişotlar.
Kapitalist sistem, dışarıdan dayatma yoktan var eden bir şeytan olarak görülmekte, oysa ki kapitalist sistemin senaristleri ve oyuncuları bizleriz ve bizler kelimesi bir soyutlama değil, edimsel olarak var olan bizleri işaret etmekte. bizler köle, efendi veya modern adıyla tüketici, üretici zincirindeki oyuncularız. Birileri aç kalıyorsa,sefalet içerisinde yaşıyorsa bunun sorumluları çok uluslu global şirketlere ve bencil sermaye sahiplerine prim verecek şekilde tüketim yapmamız. onlar da bolca tüketim yapar, biz de bolca yaparız. herkes sermayesi doğrultusunda tüketim yapar.
Sistemin kölesi olmak denilen şey, bir tür psikolojik çok-değişkenli matrisin içinde onun birim elemanı haline gelmektir. Mesele psikolojiktir. Varoluşsal şiddet ve duygusal açlığımız tarafından sömürülüyoruz. kapitalist sistem kendi kendinin amacını içerisinde bulunduran bilinçli bir organik yapı değildir, kapitalist sistem bizim varoluşsal çelişkilerimizin, psikolojik sorunlarımızın nesnel bir yansımasıdır ve bir aracı görevindedir, amaç değil. yapılan reformlar belirli şeyleri daha iyi hale getirdiyse de yeni sorunlar oluşmaya devam ediyor zira sorunun kaynağına inilmesi gerekmekte ve bu da insan psikolojisinin kendisidir.
Psikolojimiz, bir zamanlar vahşiliğimiz ile hayatta kalmamızı sağlamakla işlevsel bir nitelik kazanmış olmakla beraber günümüzde bu psikoloji doğayı ve kendimize zarar veren, bir tür canlı bombayı andıran bir mekanizma haline gelmiş bulunmakta.
Doğaya karşı gücümüz zayıf iken psikolojik şiddet doğaya, çevreye yani nesnel olan ötekiye karşı savunmasız durumundayken, doğanın mantıksal ve tekrarlanır yapısını anlamamız ve bu anlayış ile kontrolü bir nebze ele geçirmemiz bir bebeğin eline el bombası verilmesiyle eş değer bir durum oldu.
Henüz olgunlaşmamış insanlığın teknik zihni psikolojik zihninden çok daha hızlı adım attı, teknik zihnin erken olgunlaşması psikolojik zihnin çürümesine yol açabilir. Bu noktada teknokratik sanal veya reel hükümdarlar insanları robotikleştirmek isteyebilir. Bu kimsenin birbirine zarar vermeyeceği kitlesel bir barış ortamı sunabilir fakat bu barış ortamında insan denilen varlık yok olmuştur. insan bütünsel bir varlıktır, bir tarafı yok edip bir tarafı yüceltmek kaçınılmaz olarak insanı öldürmek demektir. Şiddetin çözümü şiddete karşı şiddet olmamalıdır ki Huxley ve Orwell distopyalarında bunun örneğini sıkça görürüz.
insanlık kendine dair anlayış geliştirmelidir, bu nasıl olur, nasıl teşvik edilir bir fikrim yok zira henüz kitlesel bir olgu haline gelebilir mi onu da bilemiyorum lakin insanlığın psikolojik ölümü istenmiyorsa, psikoloji insan bilincinin kendi kendisine dönmesiyle düzeltilmelidir. Şiddet ve çatışma insanı bütünsel olarak algılamamaktan kaynaklanıyor, etik olarak iyi yanları vurgulayıp, diğer yanları yok saymak onlara savaş açmak demektir ki bu savaşın kaybedeni daima insanlık olur. Bilincin kendi kendine yönelmesi, kendi kendini tarafsızca incelemesi ve araştırması ise kollektif bilinç ve algı artışı ile beraber bunun doğal bir sonucu olarak bir durgunluk döneminden ziyade içi yaşam ve enerji dolu bir barış ortamı sağlayabilir.
uzun vadede insanlığın altın çağını yaşamasına neden olacaktır. yarattığı rekabet ortamı nedeniyle her on yılda bir teknoloji seviye atlamaktadır.
bir süre sonra bu varolan teknoloji insanların işten çıkarılmasına neden olacak ve sirketler kar üstüne kar elde edecekler. ama hemen üzülmeyin. insanlar buna karşı çıkacak iş isteyecekler ve o büyük sirketler karı minumuma indirip devlet kontrolü altında insanların refah içinde yaşamasını sağlayacaklar. işte altın çağ geliyor.
ne kadar dayanıksız temeller üstüne inşa edilmiş bir sistem olduğunu bu pandemi günlerinde çok daha iyi anlayabiliyoruz. kapitalist düzen, modern kölelik kavramına en yakın sistemlerden birisidir. kapitalizmle yakından ilgili olan "fordizm" kavramını da araştırmanızı öneririm.