kur'anda geçen bir ayeti rakı sofrasındakilerin ağzından çıktığı veya çıkmadığını bilmiş olsa bile kendi kalbinin rahatsızlığının da inşaallah anarak iyileşmesini istediğimiz kişilerin anlayamayacağı bir gerçektir.
hala ahirette değil dünyada yaşadığının farkına varamayanlar için geçerli olabilecek durum.
"bu dünyayı yaşanır hale getirmeyi bir yana bırakın, bütün işi gücü öbür dünyaya dökün" demenin
dibine kadar kutsallaştırılmış ve süslü bir pakete dönüştürülmüş hali.
"bir köşesinde meleklerin olduğuna inanmadan da, bir bahçenin güzel olduğunu görmek yeterli değil
midir?" demiş douglas adams. yani güzellik, huzur, mutluluk gibi kavramları, kutsal bir yaratıcıya
atfetmek zorunda değilsiniz. bunlar o yaratıcıyı düşünmeden de özelliğini koruyan kavramlardır zaten.
insanoğlunun zihni yönlendirildi materyalizmce huzur peşinde değil artık o. nefsaniyetinin esiri ve bu yolda kendini aklama peşinde..
huzuru mu arıyoruz, kendimizi aklamak mı gayemiz?
herşeyi bir kenara bırakalım bir an ve dünyaya insanların oylanmalarına bir bakalım; ne kadar basit aslında.
ölmüş birinin hayatını düşünelim; zamanında neler yaşamıştır ne acılar ne sevinçler, ama ölüm ile birlikte herşey bitmiştir. şaka gibi onca didinme uğraşma ve sonunda ölüm. herşey yalan mı imiş? iki nesil sonra adın sanın dahi bilinmeyecek. mezarlarda yatan milyarlarca ölüden bir ölü, bir kemik yığını..
bir insan nasıl kendini bu kadar alçaltabilir,
benim diye kendini yücelten insan kendini bir maddenin bilinçlilik halinden öte görmeyen yine insan.
tüm değer yargılarını, iyiyi, güzeli kendinin belirleyip, kendini mutsuz eden insan..
bu dünyada yapılanların hesabının sorulmayacağını düşünen insan, iyi insan olmanın erdemli insan olmanın hük mü yok mudur? erdemli oluyorum derken benliğini yücelten insanın erdemini mi anlamalıdır? islam dan doğan boşluğu dolduracak olan değer nedir? o değer doğru mudur? doğru nedir? gerçek nedir? hangi gerçek ölümden daha gerçektir?
arınmak mı istiyoruz kendimizi temize çıkarmak mı tek gayemiz?
ya da kaçalım kendimizden ama bir yolcu kendinden başka nereye gidebilir ki? sırf nefis tatminiyle oluşturduğumuz geçici mutluluklar ve son tahlil mutsuzluklar, yalnızlıklar dönüp dolaşıp yine bize zarar vermeyecek mi?
her tarafı yanlış önermedir: huzur bulma organı kalp değil beyindir, huzur bulmak için tarım toplumunun masal kahramanlarını anmaktan başka yöntemler de mevcuttur.
Dogru sözdür.Bunu yaşlilar daha iyi anlar.Dunyadan paylarini almislardir.Ve artik bir arayistalardir.Ve huzuru imanda bulurlar.Bazen çok yalniz kaldigniz duşunursunuz.Korkarsiniz vesaire.O zaman allahi dusunun.Butun yalnizlik hissiniz yok olur ve kendinizi mutlu hissedersiniz.Çok kere yaşamisimdir bu durumu.
kalp, kalplikten çıkmışsa anlaşılamayacak ayet. ulan tıksırancaya kadar ye, iç, sex yap! insan yine de arayışa girmiyor mu? sonsuzluğa özlem duymuyor mu? kalp yemekle, içmekle, sexle doymaz. o'nun sevgisini anmak, her şeye değerdir.
5 yıldızlı otele, herşey dahil olarak gittiğinizi düşünün, içeride para geçmez herşey ücretsiz ve sınırsız, ama 5 gün sadece,
ilk gün odanıza yerleşirken bile içiniz burkulur "bitecek, ve 4 gün kaldı" dersiniz, aldığınız lezzetler elemsiz değildir, çünkü bitecek,
ama üzülme; "vermek istemeseydi istemeyi vermezdi"
edit: ayrıca mutmain nefis mertebesidir. nefsi yenmek için de zikir gereklidir. zikirle Allah'a yaklaşmak anlamındadır. yunus'lar durduk yerde yunus olmadı. "huzur bulur" falan diye size malzeme çıkaracak değil kur'an. gidin önce adam gibi araştırın, ondan sonra çemkirin.
O zaman neden bu kadar huzursuzsun? Sözlük köşelerinde işin ne? Vaktini neden zikre ayıracağın yere masivayla ziyan ediyorsun? Dediğinle yaptığın neden tutmuyor?
Nerden biliyorsun yapmadığımı? Burda olmak suç mu? Zikir demek allahı düşünmek demek ben iş yaparken de zikir ediyorum. Burda bu başlıkları açarken neden rahatsız oluyorsun? Neden insanları şeytanın yoluna davet ediyorsun? Sen şeytanın avukatı mısın?