bugün

Müşrik.

"hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden allah’a mahsustur. böyle iken inkâr edenler (kafirler) başka şeyleri rablerine denk tutuyorlar." en'am-1
inkar eden.
illuminati'nin başıdır. deccal dense de hakiki ismi kafirdir.

bu görüntü:

görsel
hayır arkadaşım net tanımını söylüyorum.
gerçeği eğip büken sistematik olarak manipule eden orospu evlatlarına kuran tarafından verilen tanıma kafir diyoruz.
evet tanrı 1400 yıl önce bu kafir yani gerçeği eğip bükmenin en büyük zulum olduğunu söylemiştir. işte bu tanrı bilgeligidir.
islamcı yobazlarla ateistlerin bu tanımı anlaması pek mümkün değil.
zaten anlıyamadılarda.
şuan ki müslümaım diyenlerin çoğunun bu tanımın gerçek anlamından haberi yok.
inanmayan, allah'ı tanımayan, yahut ona şirk koşan. peygamberi tasdik etmeyen ve getirdikleri kitaplara inanmayan.
Nile'nin those whom the gods detest albümündeki gaz verici, harika şarkısı. introsu ezandır.

Çevirisi:
TANRIDAN başka tanrı yoktur
Tanrıdan başka tanrı yoktur
Gerçek tanrıdan başka tanrı yoktur
Saklı tanrıdan başka tanrı yoktur
Başka tanrı yoktur
Başka tanrı yoktur
Başka tanrı yoktur
Başka tanrı yoktur
Allah-u Ekber!

Merhametsiz bencil adına
Dünyalarin lideri adına
Yargı gününün sahibi
Bize öfke kazananların yolunu goster
Ve o yoldan gidenleri

Kafirler gelince
Sen onlari uyar ya da uyarma
Onların hepsi bir
Onlar imansız
Ve onlara korkunç bir azap var

Kafir!

insanlık
Yaratana ibadet et
Seni yaratan
Ve senden once gelen
insanlık
Maymun atanın oğulları
Kendini ateşten koru
Kafirlere hazırlan
Yakıtı taşlar ve erkekler olanlara

Tanrıdan başka tanrı yoktur
Tanrıdan başka tanrı yoktur
Gerçek tanrıdan başka tanrı yoktur
Saklı tanrıdan başka tanrı yoktur
Başka tanrı yoktur
Başka tanrı yoktur
Başka tanrı yoktur
Başka tanrı yoktur
Allah-u Ekber!

kafir, küfür eden, gizleyen, yalanlayan, örten anlamına gelir. küfr kelimesinin ism-i failidir. Yani eylemi yapandır. Arapça bir kelimedir. kefere de aynı kökten gelir.
kefere, kafir, küfür aynı aynı kökten gelen arapça kelime.

gizleyen, örten, üstünü kapatan, karartan, yalanlayan, inkar eden anlamlarına gelir.
(bkz: Yanarım yanarım kül olurum savrulup ateşlere)
ilkinin heykelini görmek nasip olan insan türüdür. Özetle, din iman diyerek milleti kerizleyip, indira gandi yapmaya çalışanlara kanmayan kişilere denir.

Hayır, gayet de efendi ve de mazbut bir aile babasına benziyor. Neylersin ki yağma peşindeki yobazın nasırına basma hatasında bulunmuş. Sularına gitseydi kendisini peygamber bile ilan ederlerdi.
kuranı kerim-tebbet suresi;

Ebû Leheb’in elleri kurusun! Kurudu zaten.
Ona ne malı fayda verdi ne de kazandığı başka şeyler.
O, alev alev yanan ateşe atılacak!
Dedikodu yapıp söz taşıyan karısı da.
Boynunda da ipten bükülmüş bir halat bulunacak.

işte buradaki ebu leheb bir kafirdir.
karısı ile birlikte cezalandırılacağından bahsedilir. çünkü islamın ilk yıllarında müslümanlara "ne istedilerse vermemiş"tir.

ne ilginçtir ki ebu leheb için söylenenlerin aynısı milattan önce 2500 yılında birisi daha için söylenmiş.
kendisi şu an kahire müzesinde cg34 numarasıyla kayıtlı.
görsel

bu abinin adı kaaper...
görsel

bu abla da aynı müzede cg33 numarasıyla kayıtlı olan kaaper'in karısı tjenteti;
görsel

yani, dedikodu yapıp söz taşıyan ebu leheb'in karısı...

kaaper'in mezarı sakkara yakınlarındaki nekropolde keşfedilmiştir.

kaaper yahut "ateşin babası" yani "kaa-fer" olarak bilinen bu abi mö 2500 civarında 4. hanedan sonu, 5. hanedan başı arasında yaşayan mısırlı yazar ve rahiptir. kendisi aynı zamanda kralın topraklarını kaydeder, krala ait meralarda kimlerin hayvan otlatacağından, kimlerin hangi su kaynaklarını kullanacağından bu abi sorumludur.

kaaper'in bu yüzden dolayı bir diğer adı da Sheikh el-Beled'tir.

kaaper'in mezarında şunlar yazıyor;
"Bu mezarı inşa ettim, tanrının önünde haklıyım. Bu mezarı kendi mülkümden inşa ettim… Hiç kimseye karşı yanlış bir şey söylemedim, kimseden hiçbir şey çalmadım… Bu mezarı rahatsız etmek isteyenler, (son) kararın efendisi Büyük Tanrı tarafından değerlendirilecek; kralın yetkilisi Kaaper. ”

kaaper, vazifesi gereği kralın meralarında bedavadan hayvan otlatmak isteyen israiloğullarına müsade etmemiş, onları krala bildirmiştir, kral da bölgeye bir ordu göndermiş ve istilacıların topraklarından faydalanmasına müsade etmemiştir.

yani kaaper'de görevi gereği, bulunduğu pozisyon gereği birilerine "ne istedilerse vermemiş"tir.

bundan sebeptir ki israiloğulları da kaaper'i ve karısını lanetlemiş, onlara beddualar etmiştir...

işte islam'daki "kafir" sözünün kaynağı işte bu kaaper abimizdir.

ne hikmetse, ortadoğuluların aynı alışkanlığı bugün de devam ediyor.
işine gelmeyene, bilgisi yetmeyene hemen "kafir" diyorlar.

şimdi bu entryi de götlerinden anlayıp bana da "kafir" derler...

#tarih
#din
kişisel Tanım:gerçek olan,var olan bir seyi,olayı,eylemi,olguyu... bildiği halde inkar eden inanmayana "kafir"denir.
Allaha, peygamberlere, kutsal kitaplara, kaza ve kadere, meleklere, ahiret gününe, cennet ve cehenneme inanmayan Müslüman olmayan dinsiz kişi. (bkz: Gayrimüslim)
Kâfir olmak için ilk önce Allah'a, onun indirdiği kitaplara, yolladığı elçilere inanmak kabul etmek ve iman ettik demen lazım.
iman edeceksiniz ve bu imanı işinize geldiği gibi cebinizi doldurmak için cüzdanınız, makam, mevki, çıkar için kullanıp Allah böyle istedi böyle diyor diyeceksiniz.
Dini bir inanç Allah kelamı kul ile Allah arasında aracısız bir konumdan çıkarıp Ali Veli selamı diye aracılar koyup insanları Allah'ın kelâmı ile kandırarak yönlendirecek kendinize dokunulmaz Kutsal bir konum yaratacaksınız.

Yani; ateist deist Mecusi Hıristiyan yahudi budist vb başka inanç-inançsızlık içinde olmanız islâm dinine değil de başka bir dine inanmanız veya hiç bir dine inanmamanız sizi kâfir yapmaz.

Örn: peygamberin büyük kızı Zeynep ebü'l as ile evlidir.
Hz. Muhammed'e peygamberlik gelip, peygamberimiz de islam dinini tebliğ edince peygamberimizin kızı Zeynep islâm dinini kabul etmiş ama kocası ebü'l as kabul etmemişti.
Ne oldu dersiniz?
Hiç.
Peygamberimizin kızı islam dinini kabul etmeyen kocası ile yaşamaya devam etti.
Peygamber efendimiz Mekke'den Medine'ye hicret ederken kızı Zeynep ile gitmek yanında götürmek istedi.
Kızı kabul etmedi, kocası yanında Mekke'de kaldı.

Daha da garip olan peygamber efendimizin damadı ebü'l as Mekke'de toplanan ve Medine'ye Müslümanlar'a karşı savaşmak için kurulan orduya katılıp Medine'de peygamber efendimize karşı bedir savaşında çarpıştı esir düştü.

Mekke'de olan peygamber efendimizin kızı Zeynep peygamber efendimizin eşi-annesinin evlendiğinde düğün hediyesi olarak verdiği kolyeyi kocasını serbest bırakması için fidye olarak babasına (peygambere) yolladı.
Peygamber efendimiz buna duygulanıp ağladı.

Diğer kızları (peygamberimizin) Rukiye ve Ümmü Gülsüm kimle evlendi biliyor musunuz?
Ebu leheb'in oğulları ile.
Hani şu Allah'ın lanet ederek kızdığı adına Tebbet suresi (lanet beddua anlamında kurusun demek) indirdiği insanın oğullarına.
Ne mi oldu?
Oğulları da islam dinine inanmadığı için ve peygamberin yolundan dönmeyeceğini anladığı için peygambere kızıp Ebu leheb'in oğulları peygamberin kızlarını babalarının evine yollamışlar senin kızın da alınmaz senin yolundan da gidilmez sana selam bile verilmez demişler.

Ne peygamberimiz ne kızları ne evlilikleri için yaşanan bu durumlar için bir tane bunlara kızını verme veya boşa ya da evlilikleri geçersiz diye bir tane ayet yoktur.
Neden?
Çünkü; bunlar kâfir değildi.
ilk girişte kâfir olmak için ne olması gerekene bakarsanız anlarsınız.

Bu sırada peygamber sünneti diye ortaya çıkan şu an TV ekranlarından din anlatan insanlara sorun.
Ben ateistim veya islam dinine inanmıyorum ya da başka dinden oluyorum. Müslüman bir kızla-erkek ile evlenebilir miyim diye sorun.
gerçeği örten, saklayan; nankör.
kafir kimsenin anlamadığı özellikle islam dünyasının anlamadığı bir kelimedir. onlar sanıyor ki kafir'den kasıt deistler allah'a inanmayanlar hristiyanlar filan.net söylüyorum kafirin kelime manası arapça gerçeği reddeden sistemli bir şekilde manipule eden kişiye denir. yani şu tv'de gördüğünüzveya sosyal medyadaki troller vs birilerinin çıkarına gerçeği manupile eden alçaklara deniyor veya türevleri sosyal medyada daihil veya gerçek hayat.. hristiyanlara yahudilere ehli kitap deniyor kafir değil. kafir bambaşka bir tanımdır. sözde müslüman alemi elbette bu tanımı kavrayacak kadar aydınlık seviyesinde değildir. adamlar daha düşünmekten korkuyor kafir'in kelime manasını nasıl anlayacak. bakın buraya bunu yazıyorum isteyen inanır isteyen reddeder. reddeden kendilerine reddeder. bugün sözde müslümanların şunu diyen kafir olur mu namaz kılmayan kafir olur mu gibi tanımları ne kadar komik değil mi?
eğer kafir'in kelime manasını şuan öğrendiğinde tüylerin diken diken olmadıysa zaten olaıy kavrayamamışsın demektir. yani özetle şu harbiden bizi fena kandırdılar en başta en önemli tanım olan kafir'in anlamını bizden gizlediler. "gerçeği gizleyen" yerine hristiyan ve yahudilere atfettiler. sonu. felaket!
Allah'ın varlığına inanmayanlardır. Bugünkü ateist tayfası bu guruptandır.
Birde Allah'ın varlığına inandığı halde hükmünü (şeriatını) inkâr edenler vardır onlarada müşrik denir. Bu guruba bazı namaz kılan,oruç tutan,zekât veren,hacca giden günahlardan kaçan bir kısım godoşlarda girer. Allah'ın nizamı dışında bir nizamı kabul edenler bu guruptandır. ismi ne olursa olsun.
Bunların hükmü kâfirler gibidir.dedeleri Ebu cehil'dir.
islama göre dinsiz kişi kime göre neye göre dinsiz.
Sözlükte sürüyle olan güruh.
(bkz: hristiyan)
osmanli zamani bir kisiyi isinden etmek, canini almak icin uygulanacak en kolay bahane. vay bu kafir deyip kac kisinin hakki yenmis, kac masumun canina kast edilmistir yuzyillardir.
kelime manası olarak, gerçeğin üzerini örten manasına gelen arapça kökenli bir kelimedir. daha bu gün de şunu görüp şaşırmama neden olan kelime. lokasyon south carolina;

görsel
(bkz: mütekâfiratiyetçilik).
Kafir: Küfür üzere olan.
Küfür: örtmek gizlemek, saklamak, inkâr, reddetmek, yok saymak, görmezlikten gelmek, rabbı kabul etmemek.

--spoiler--
Küfr / Kâfir

Küfür, lügatte nimeti örtmek manasına gelir. Kâfire, nimeti inkâr ettiği ve onu örttüğü için "kâfir" denilmiştir. Tohumu toprağa gömene ve geceye kâfir denilmesi de bu kabildendir. "Ziraatçıların da hoşuna giden bitkisi gibi"[248] mealindeki âyette de kelimesi bu manada kullanıl­mıştır. Gece de, karanlığı ile herşeyi örttüğü için "kâfir" diye isimlendirilmiştir.

Küfr, "kef'in zammıyla "küfrân" gibi nimeti örtmek yani nankörlüktür. Bunun aslı da "kef'in üstünü ile "kefir"dir. Mutlaka örtmek demektir. Üstün ile olan bu manadadır.

Tohum eken ziraatçiye, gece­ye "kâfir", meyve tomurcuğuna "kâfur", kalça etlerine "kâfire" denilmiştir. Bu durumda fetha ile "kefr", genel anlamda mutlak örtmek, zamme ile "küfr" ise özel anlamda nimeti örtmektir.

Dinde küfür ise, imanın zıddıdır, imansızlık demektir. Bir kimsenin iman, şanından olduğu halde, iman etmemesidir. Öyle ki; yalanlama ve inkara, tasdiki terk etmeyi, bir zorlama ve engel ol­madığı halde dil ile ikrarı terk et­meyi de içine alır.

imandaki tasdik gibi küfür de, tekzib de, kalbî, kavlî veya fi­ilî olur. Kalp ile yalanlama nasıl küfür ise, zorlama olmaksızın sözlü yalanlama da öyledir. Fiilî yalanlama da böyledir. iman edil­mesi arzu edilen mukaddes şeyle­re fiilen hakaret ve alay etmek, küçümsemek ve hafife almak, bunları bozmaya çalışmak en çir­kin küfürdür.

Kur'ân'da türevleriyle birlikte yaklaşık 524 âyette zikredilen bu kelimenin kökü, ke-fe-re’dir. "Kefere" ise "bir şeyi örtmek" demektir. Bu anlamıyla çiftçi tohumu toprağa atıp onun üzerini örttüğü için, ona "kafir" denir. Bunun gibi kılıcını örten kınına, karanlığı örten geceye ve meyveyi örten çiçek tomurcuklarına da, içlerinde meyveyi gizlediklerinden dolayı 'kâfir' denmiştir.[249]

Cahiliye döneminde ise lügat manasına uygun olarak kullanılmıştır. Nitekim o dönemin şairlerinden Lebîd şöyle der:

"Onun sırtındaki, kendi rengine uymayan, renkli çizgiye, bulutların yıldızları örtmüş olduğu bir gecede yağmur taneleri, aralıksız olarak dökülür."[250] islâm ıstılahında ise küfür, Allah'ın nimetlerini ve O'nun birliğine delâlet eden âyetlerini inkâr etme, görmez­likten gelme demektir. Zira, her akıl sahibinin anlayabildiği; peygamberlerin gönderilmesinden tutun da, Allah'ın birliğine ve O'nun ortağı olmadığına delâlet eden bütün delillere, âyetlere inanmayıp ve böylelikle de adeta Allah'ın nimet­lerinin üzerini örtüp, görmezlikten gelene Kur'ân'da "kâfir" demiştir.[251]

Bu itibarla "küfür" kelimesinin dini anlamıyla lügat anlamı arasındaki ilişki şöyle izah edilebilir: Münkir (inkâr eden) veya inkarcı, dinde iman edilmesi gereken hakikatlerden birisini veya Allah'ın kulları üzerinde gerekli gördüğü emir ve yasakların tümünü inkar edendir. işte bu durumda kişi, inkâr ettiği iman gerçeklerini kendisine belleten ve gösteren ikna edici delilleri ve burhanları örtmektedir. Ayrıca o kişi, itaatta Allah'ın hakkını da görmezlikten gelmektedir.[252]

Netice olarak, maddi manada örtmek ve gizlemek anlamında kullanılan küfür kelimesi, Kur'ân'da maddi alandaki anlamı baki kalmak kaydıyla, manevi alana taşınmış ve bu alanda örtmek ve gizlemek anlamını ifade eder hale gelmiştir. Hatta diyebiliriz ki, Kur'ân'da bu ikinci anlam, temel anlam niteliğine kavuşturulmuştur.[253] Allah'ın bahşetmiş olduğu nimetlere karşı teşekkürünü açığa vurmayan ve onlara karşı nankörlük eden kişiye kâfir denmiştir. Diğer bir ifade ile sanki o, kendisine sunulan delilleri yeterli görmeyerek kabul etmemiş, bu hareketiyle adeta, onların üzerini örtmüştür.[254] Bu mana, câhiliye döneminde bilinmemiştir. islâm bu manayı kazandırmıştır diyebiliriz.

Küfr, dört manada tefsir edilir:

1. Allah'ın tevhidine küfr etmek, O'nu in­kar etmek.

"Gerçekten o küfr edenleri (Allah'ın tevhidini/bir ve tek ilah olduğunu inkâr edenleri) uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir: imân etmezler." [255]

"Küfr edip (Allah'ın tevhidini inkâr edip) Allah yolundan alıkoyanlar..." [256]

2. Hüccetin/delilin inkârı.

"O tanıdıkları kendilerine gelince, ona küfr ettiler (onlar onu tanıdılar, fakat onu inkâr ettiler)." [257]

"Yoluna gücü yetenlerin Beyt'i (Kabe'yi) haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır. Artık kim küfr ederse (Ehl-i Kitap'tan olsun, diğer dîn müntesiblerinden olsun kim Allah'ın Beyt-i Haram'ını haccetmeyi inkâr edip haccın farziyyetini reddederse), şüphesiz ki Allah âlemlerden (Ehl-i Kitap'tan ve onla­rın gayrısından) ganidir." [258]

3. Küfrân-ı nimet/nankörlük.

"Bana şükr edin, Bana küfr (nimetime küfr/nankörlük) etmeyin!" [259]

"(Süleyman dedi ki): "Şükr mü edeceğim, yoksa küfr (nimete küfr/nankörlük) mü edeceğim di­ye beni sınaması içindir." [260]

"Allah'a şükret diye; ve her kim şükr ederse, kendi le­hine etmiş olur; her kim de küfr (nimete küfr/ nankörlük) ederse, doğrusu Allah ganidir, hamîdtir." [261]

"(Fir'avn, Musa'ya dedi ki): "O yaptığın fiili yaptın, o halde sen o kâfirlerdensin (yani, nankörlerdensin -ki bununla, o'nu küçükken büyüttüğünü ve o'na iyilik yaptığını, buna karşılık Musa'nın nankörlük ettiğini kaydetmektedir)." [262]

4. Beri/uzak olmak, uzaklaşmak.

"(ibrahim, babasına ve kavmine dedi ki): "Biz size küfr ettik (sizden teberri ettik/uzaklaştık); bizimle sizin aranızda ebedî olarak düşmanlık başla­dı." [263]

"So a, Kıyamet Günü kiminiz kiminize küfr edecek (uzak olduğunu ilan ede­cek)." [264]

"(iblis kendisine itaat edenlere diyecek ki): "Ben sizin bundan evvel beni, (itaatte Allah'a) şirk koşmanıza da küfr etmiştim" (yani, uzak olduğumu bildirmiştim)." [265]

https://meal.ihya.org/kur...-terimler/kufr-kafir.html
--spoiler--
Hakikati örten, hakikati pelerinlerle sarmalayan kişi. Güçlü tanrı inancı olup dindar olan kişilerden çıkar. Kur'an perspektifinden bakınca, kafir'in dinsiz inançsız olduğunu söylemek, eksik okuma sınıfına girer. Kafir ve müşrik'i birbirinden ayıran yegane şey: ılımlılık ve dinsel bakıştır. Ayıran şey ise güç ve sosyolojik aidiyettir.
karar mercii sen misin insanları ayrıştırıyosun?
bazen düsünüyorum, sen ve senin gibilerin dini müslümanlıksa benim dinim ne?
her türlü fışkıyı yersiniz başınız sıkıştığında allah din kitap
yok öyle bi müslümanlık.