onlar yazamaz ama iyi anlatır, nedir bu herkes herşeyi yapabilir saçmalığı,
"kadın itfaiyeci ülkemizde niye yok" diye yürüyen feminist kadınlar gördüm tv de, ulan erkeğin daha iyi yaptığı bir işi neden bir kadına yaptırasın hasta ruhlu insan, yok ya dertleri kadın hakları değil anarşistlik, herşeye muhalif bunlar,
yoksa kadın yada erkek farketmez, mecbur kaldımı herşeyi yapabilir, yaradan o fıtrat üzerine yaratmış zaten.
erkekler hep yazdılar. en basiti; ingilizce tarih kelimesini ele alalım. history. kelimenin kökü his story kelimeleridir. yani onun hikayesi. o bayıldığımız, çok modern, çok özgür dediğimiz batılılar bile tarihi erkeklerden getirmiş günümüze. hep erkeklerin sözünün geçtiği bir dünyada, yazan kadınların eserleri kaldı mı sanıyorsunuz? kadınlar sadece konuştu, çünkü ne yazsalar yakıldı. ya eserleri ya bedenleri...
kadınlar yazamıyor; çünkü bebeklikten itibaren evlilik, çocuk bakma ve ev işleri için yaratıldığı düşüncesiyle beyinleri yıkanıyor, limitlendiriliyorlar.
yazmayla değil yaşamayladır işleri bu sebepten yazamazlar ve kalemle yazıda derinleşmek değil derunda derinleşmek ve hayata geçirmektir işleri...
ve zaten yazılanların hepsi kendilerine yazılıyor ya, onların yazmasına ne hacet! aynaya her sabah baktıklarında yazıyorlar gerçeklerini dünyaya "var mı benden güzeli, akıllısı..." *
toplum baskısı değilde kadınlar öyle her şeyi dillendiremezler. erkekler o konuda rahattır ama kadınlar ne kadar özgür hissetse de içten içe kısıtlıdır kendi yapısından gelir. tabi şuraya entry girdikten sonra 'uludağ sözlükte entry giren kızın amacı' şeklinde flash başlıklar açılma olasılığının büyük olmasından da kaynaklanabiliyor.
her dönemde baskı altına alınmışlığın yarattığı bir handikaptır. yine de bu baskıdan kurtulup mükemmel işler çıkarmış yazalar da mevcuttur. yazmaya o derece gönül vermişler de müstesna. mesela artık iyi yazamadığı evhamına kapılan, yayın evine kitap gönderdiğinde red edilen ve bunların yükünü kaldıramayıp intihar eden bir virginia woolf vardır ki, bir halide edip adıvar kadar, bir bugünkü alev alatlı kadar ya da bir köşe yazarı olan leyla ipekçi kadar saygı duyulasıdır.
"yaşayan yaratamaz" diyor büyük usta cemiler meriç yazmak için. ironiktir ki böyle bir gerçkeliğe inanmış ve bu gerçekliği kanıtlamış bünyelerin varlığına rağmen hep bir "baskı altında" kalmış, hep bir "sınırlara hapsedilmiş" kadın yeterince yaratamamıştır. ben yine de kadındaki kaosun, karmaşanın, erkeğin basit denklemler üzerine dizayn edilmiş* zihin dünyasına nazaran, kaleme alınması çok daha güç bir temel olduğu inancındayım. dünyanın en karmaşık edebi ürünlerine baktığımızda erilin kalemini görürüz. dişilin kaotik kalemine denk gelsek belki de bugün hala çözümlenebilen bir ilahi komedya gibi eserlerle akademileri meşgul ediyor olurduk.