kadınlar yetersizdir efendim. sebebi budur. kadınların yetersizliğinin erkek egemen toplumla alakası yoktur. hatta erkeği de aşağı doğru çeken odur. dehanın kaynağı olan çocuksuluğu, hayal gücünü yok eder erkekteki. onun yerine: olgun, sikici, ruhsuz bir adam tipi yaratmak ister. kendi dar kafasından çıkmış, boktan bir ideal erkek tipi. kadın her anlamda: insanlığın hastalıklı yapısının, eksik, yanlış gelişiminin sebebidir.
türkiyede en iyi yazarlar Canan Tan, Elif Şafak, Gülse Birsel, Buket Uzuner vs bir çok iyi yazarın bayan olması, böyle bir zihniyetin ta dötüne koyar efenim. Keman yayıdır o keman yayı.
doğası gereği; kadınlar yap(a)mayacakları şeyleri söylemeyeceklerinden, öyle her şeye afilli sözler bulup yazmazlar.. cünkü onlar laf cambazlıklarından daha çok (evet erkeklerin yaptığı tam olarak budur) ortada somut bir şeyler görmek isterler. kendileri böyle olduğundan karşıdan da bunu beklerler.
erkek yazar ve şairler sayıca çok daha fazladır doğrudur fakat neden;
bunun ilk nedeni deneyimleri elbette kadınlardan fazla olduğundan ister istemez daha yoğun duygular yaşarlar..
ikinci nedeni; hiç onun olmayacağını bilse bile bir kadının peşinden ömür boyu koşacak kadar hayalcileri de vardır..
üçüncü nedeni; güzellikleri yazarak ve söyleyerek eskitmek istemezler,
dördüncü nedeni; boşboğazlık yapıp (erkekler gibi) her hoşlandığı kişiye methiyeler düzmezler. her karşılaşıp etkilendiği kimseyi kandırma inandırma ihtiyacında hissetmezler.
işte bu ve benzeri nedenler yüzünden kadınlar daha az şey söyleyip daha çok iş yapma peşindedirler...
her güzelliğin bir ruhu olduğu gibi yazının da bir ruhu olduğuna inanıp ona göre davranırlar vara yoğa kelimelerini saçıp savurmazlar efenim...
her dönemde baskı altına alınmışlığın yarattığı bir handikaptır. yine de bu baskıdan kurtulup mükemmel işler çıkarmış yazalar da mevcuttur. yazmaya o derece gönül vermişler de müstesna. mesela artık iyi yazamadığı evhamına kapılan, yayın evine kitap gönderdiğinde red edilen ve bunların yükünü kaldıramayıp intihar eden bir virginia woolf vardır ki, bir halide edip adıvar kadar, bir bugünkü alev alatlı kadar ya da bir köşe yazarı olan leyla ipekçi kadar saygı duyulasıdır.
"yaşayan yaratamaz" diyor büyük usta cemiler meriç yazmak için. ironiktir ki böyle bir gerçkeliğe inanmış ve bu gerçekliği kanıtlamış bünyelerin varlığına rağmen hep bir "baskı altında" kalmış, hep bir "sınırlara hapsedilmiş" kadın yeterince yaratamamıştır. ben yine de kadındaki kaosun, karmaşanın, erkeğin basit denklemler üzerine dizayn edilmiş* zihin dünyasına nazaran, kaleme alınması çok daha güç bir temel olduğu inancındayım. dünyanın en karmaşık edebi ürünlerine baktığımızda erilin kalemini görürüz. dişilin kaotik kalemine denk gelsek belki de bugün hala çözümlenebilen bir ilahi komedya gibi eserlerle akademileri meşgul ediyor olurduk.
toplum baskısı değilde kadınlar öyle her şeyi dillendiremezler. erkekler o konuda rahattır ama kadınlar ne kadar özgür hissetse de içten içe kısıtlıdır kendi yapısından gelir. tabi şuraya entry girdikten sonra 'uludağ sözlükte entry giren kızın amacı' şeklinde flash başlıklar açılma olasılığının büyük olmasından da kaynaklanabiliyor.
yazmayla değil yaşamayladır işleri bu sebepten yazamazlar ve kalemle yazıda derinleşmek değil derunda derinleşmek ve hayata geçirmektir işleri...
ve zaten yazılanların hepsi kendilerine yazılıyor ya, onların yazmasına ne hacet! aynaya her sabah baktıklarında yazıyorlar gerçeklerini dünyaya "var mı benden güzeli, akıllısı..." *
kadınlar yazamıyor; çünkü bebeklikten itibaren evlilik, çocuk bakma ve ev işleri için yaratıldığı düşüncesiyle beyinleri yıkanıyor, limitlendiriliyorlar.