zeytin ebatında, pembe renkli, amber kokusu neşreden, klozette görüldüğünde değil sevdiceğinin tüm insanlığın gözünü gönlünü açacak nitelikte olan, sıçmak bir yana, bırakmak fiilinin bile yapılan eylemin güzelliği itibariyle kifayetsiz kalacağı, defi hacet eyleminin amiyane tabirle klozeti gülle donatmak olarak ele alınabileceği bir kadına sahip olduğumdan katılmayacağım kampanyadır.
ama şimdilik böyledir. ilerde bir yanlışı olanda, o klozettekiler bana cumhuriyet sucuğu gibi gözükür, "bu ne lan bileğim kadar bırakmışın üstüne iki maşrapa dökemiyon mu lan" da denilebilir. önemli olan nesneler değil onlara baktığımız açıdır.
kusura bakmayın ama iğrençleşmeye başlıyoruz. peki o zaman bir kapsül vasıtasıyla kapsülün ağıza atılması, ardından kapsülün arkadan bir ittirgeç sayesinde kutuya tık diyerek düşürülmesi vasıtasıyla kapsül hıçsınlar kampanyasına dönüştürülebilir. akşam sularında o kap yeni kapsüle dönüştürülsün, tekrar kullanılacak hale gelsin, ne güzel değil mi?
türkiye de sıçan ünlüler: sebnem sheffer (şaşırmayın o da sıçıyor)
banu alkan(kaçın, geliyor)
hülya avşar(birinci sıçmada, şampiyon belli ikinci kim)
aynı zamanda en çok vergi rekortmeni de oya aydoğan. banu ne kadar hıçarsa o da o kadar hıçıyor.
emin degilim ama epey once sanirim memo tembelcizer'in kosesinde destek icin haykirdigi bir kampanyaydi.
bizim aklimizda hep narin, hep temiz, hep kollari kılsız olan; hep cicege benzettigimiz saflik timsali kadinlarimizin, senin benim gibi hayvanlardan farksiz bicimde patır patır sicmasina karsi olusturulmus; her er kisinin can-i gonulden destekleyecegi bir kampanyaydi. sonra bunun kadinlarimiz burnunu karistirmasin, kadinlarimiz osurmasin gibi versiyonlari turedi.