dünyanın her yerinde çoğu zaman anti-demokratik uygulamalar, özellikle kadınlar üzerindeki açık ya da gizli baskılar yine baskı altında yaşayanlar tarafından öyle kanıksanıyor ki, bir süre sonra durumu doğal karşılamaya başlıyorlar. zincirlerine alışan köle metaforunda olduğu gibi. eskiden sol literatürde çok kullanılırdı. o yüzden bazen kadın hakları için savaşma, tartışma, bir şeyler yapma, yapanları destekleme yönündeki isteklerim ümitsizlik içinde köreliyor. bir teyzem dedi bir kere biz türkiye'de kadınlar üzerine yapılan baskıları konuştuğumuz zaman, "hani baskı, neden baskı olsun canım kadınlar üzerinde?" diye. ama hayatını yazsam sıkıntıdan okuyamazsınız. hayatı erkekler dünyasının ona getirdiği zorluklarla, kayıplarla, darbelerle uğraşmakla geçmiş. ama hala baskı yok, diyor. ümitsizliğe kapılmamak elde değil...
türkiye de olmayan ve olmayacak şey. kerhane'nin olduğu ve vergi alınan bir ülkede kadın haklarından kimse bahsedemez. modernlerimiz kadın hakkı diye sayıklanırken kimsenin kerhanelere laf etmemesi ise komedidir.
aslında ülkede olmaması gereken bir haktır. ne demek yahu kadın ile erkeği ayırıp ayrı hak vermek. bu bir ülke adına utançtır bana göre. bir ülkede kadınlarla ilgili bakanlık olması utançtır. sen, seni büyüten anaya nasıl davranıyorsun ki devlet onları koruma ihtiyacı duyuyor, sen senin çocuğunun anasına nasıl davranıyorsun ki bu ülkede çocuğunun anasını korumak için, anneni, bacını korumak için bakanlık açılıyor. sonra biz ileri ülkeyiz. afedersiniz, duyamadım neyiz neyiz? bırakalım bu işleri önce kafaları değiştirelim. erkek neyse kadın o'dur, insandır insan. sen insana insan olarak değil erkek kadın olarak bakarsan işi başta yanlış ele alırsın. yasalar eşit, insanlar eşit olmadıkça kadın daha çok ezilir bizde çok izleriz. karakollarda kocasından dayak yiyen kadına aman aile içerisinde olur hadi barışın karı koca arasında olur böyle şeyler diyen kafaları yok etmedikçe neyin hakkı, neyin hukuku. kadın gözleri mosmor ağzı burnu kırılmış hala barıştırmak için uğraşan polisler var. iş böyle olunca normalleşiyor kadının toplumda ki ezikliği. sen önce o kafaları değiştirip kadın erkek eşittir lafını en küçük birimden başlatmazsan bu iş olmaz. aman oğlumdur ortalığın amına koysada yeridir deyip, kız çocuğusun sen burnunu pencereden çıkartmıyacaksan dersen, yarın o ortalığın amına koyan erkek çocuğu karısınıda döver, kızınıda döver, ipe sapa gelmeyen biri olur çıkar. bu eğitimi devlet politası haline getirip, insanları insan olarak görüp, kadın doğurur, temizlik yapar mantığını aşmazsan bizden bir halt olmaz. işin özü en baştan başlayarak bazı sorunları çözmeyi denemek lazım.
tamamı ile samimiyetsiz, popülizm amaçlı olup; ahlaki değer yargılarına gem vurulduğu anlarda bile aptalca feminist yaklaşımlarla savunulan, hak kavramının özüne vakıf olamamış -kadınlardır bunlar- sevimsiz tiplerin ortaya attığı popüler kültür zırvalarından biridir.
yoktur, olmamalıdır. kadın da erkek de herşeyden önce insandır. kadın hakları, çocuk hakları gibi ayrımlar ortadan kalktığında ve ortak paydada buluşulduğunda dünya daha adil, daha yaşanılası olabilir.
kesinlikle geri kaldığımız bir husustur, bu noktada kadınları siyasete çekmenin birey olma noktasında kendi farkındalığını duruşunu belirlemesi konusunda kadınların önünü açmalıyız biz erkekler yıkıcıyızıdır kadınların söz sahibi olduğu aktif bir dünya bizi ileri uygarlıklar seviyesine taşır. 1960 kuşağı anadolu kadın popülasyonunu siyasi arena dahil her mecraya taşımalıyız lakin kendileri has anadolu kadınlarının son temsilcileridir.
kadınların erkeklerden farklı hakları olması gerektiği tartışıldığı sürece hakikaten hak ettiği haklara kesinlikle sahip olamayacaktır kadınlar. cinsiyet ayırdımı olmaksızın değerlendirilmeli ve bu konuya insan hakları çerçevesinde bakabilecek nesiller yetiştirilmelidir. zira mevcut nesillerin "insan" kavramı maalesef vasatın altında.
kadın hakkı diye bir şey olmamalıdır. Kadın da erkek de insandır ve insan hakları vardır. Kadın-erkek eşitliği budur. Kadın haklarını savunan biri eşitlikten de bahsedemez.
ülkemizde duyarlıca yaklaşılan haklar değildir.
erkek egemen bir toplum yaratmak istenildiği için arkaya atılan haklardır.
ha tabi biz femen olun demiyoruz.
ancak haklarınızı sonuna kadar savunun! bu her ne kadar ülkemde zor olsa da.
maalesef ulkemizde ayaklar altindadir kadinlar heryerde magdur olabiliyor
-trafikte maganda tacizi
-sokakta maganda tacizi
-iş yerinde patron-şef vb tacizi
-evde esinin belki haraket belki dayagi .Evet artik bunlar maalesef bunlar siradan olay gibi goruluyor .Gerci kendi öz kızına tecavuz edenlerin oldugu ulkede kadin haklarindan bahsedilmez .
Türkiye de kadın olmak demek, büyük bir çoğunluk için kadınlığını unutmak durumunda kalmak demektir.
Evlenene kadar babanın kızısındır; o nasıl uygun görürse öyle yaşarsın.
Evlenirsin, iktidar babandan kocana geçer; bundan böyle her şeyden önce onun karısısındır. Kadınlığın ise sonra gelir.
Sonra çocuğun olur, artık kadından ziyade; annesindir.
Seni koruyup kolladığını düşünüp, her türlü kararı senin adına alan "Bilen Bey"ler sayesinde; çoğu zaman bırak kadın olmayı birey olmayı bile başaramazsın. Zira kendinden önce aileni, sevgilini, eşini temsil eder durumdasındır.
Namusun bile onların emanetidir sana.
Sana tecavüz eden adamla evlendirilir ve onun çocuğunu doğurursun.
Kocamdan dayak yedim diye karakola sığınır, barıştırılıp geri yollanırsın.
Çocuklarının ardından gözyaşı döker, erkek evlat anası olunca onun 20 sinde ölüp ölmeyeceğini bilemezsin.
Alınıp satılırsın kimi zaman.
Berdel olursun.
Türkiyede kadın olmak şartlara, şansına ve bireysel kudretine bağlıdır
Velhasıl zordur Türkiye de kadın olmak.
Acı çekmektir doyasıya...
Dahası merak ederek araştırdım
Son bir yılda her gün 1 kadın öldürülmüş.
4 milyona yakın kadın okuma - yazma bilmiyormuş.
Dünya Ekonomik Forumunun Kadın Erkek Eşitliği Karnesine göre, Türkiye aldığı düşük notla 134 ülke içinde sondan 9uncu sıradaymış.
TBMMnin 550 milletvekilinden yalnızca 48i kadın vekilmiş
Türkiyede toplam sayısı 16 olan Büyükşehir Belediyeleri arasında kadın başkan yer almıyor, 2903 Belediye Başkanından ise yalnızca 26sı kadınmış
Türkiyede tek bir kadın vali bile yokmuş
Kadın yargıç sayısı % 45lerde iken %3lere düşürülmüş.
Çalışan 100 kadından 42si tarım sektöründe ve neredeyse tamamı hiç ücret almadan çalışıyormuş
Kentlerde yetişkin her 100 kadından sadece 20si işgücüne katılıyor, işgücünün dışında kalan kadınların yüzde 62si bunun nedeni olarak tam zamanlı ev kadını olmalarını gösteriyormuş
Çalışan her yüz kadından 58inin ise maalesef hiçbir sosyal güvencesi yokmuş.
Gayrimenkullerin sadece yüzde 9u kadınlara aitmiş.
işte bu rakamlarla Referandum'da kadınlara pozitif ayrımcılık yapılacaktır deyip oy toplayanların aslında ne kadar samimiyetten uzak olduğu da görülmüştür.
Almanyada taciz edilen iki Alman kadına yardım etmek isteyen Türk kökenli Tuğçe Albayrak müdahale ettiği Sırp gençlerden birisinin kafasına yumruk atması sonucunda beyin kanaması geçirdi ve hayatını kaybetti. Bir kadın daha taciz edilen hemcinslerini korumaya çalışırken erkekler tarafından öldürüldü. Söz konusu haber, bu uzak, kalabalık ve çirkin ülkeye çabuk uçuverdi. Kendi ülkesindeki kadın cins-kırımına sesi çıkamayan bıyıklılar ülkesinin medyası hemencecik ses verdi. Olay, muhtemelen Almanyada olduğu için ve hayatını kaybeden kadın Türk kökenli olduğu için bu ülkede yankı uyandırdı. Oysa haberi şu şekilde de duymanız oldukça mümkündü: Türkiyede taciz edilen iki Sırp kadına yardım etmek isteyen Alman kökenli X müdahale ettiği Ya da şu şekilde: Sırbistanda taciz edilen iki Alman kadına yardım etmek isteyen Sırp kökenli X Oysa Türkiyenin güzide medyası Sırpların saldırdığı Türk kızına ağlıyordu, geri kalanına değil. Bu haber kimileri için yalnızca bir Türk kızının, kimileri içinse Sırpların saldırdığı bir Türk kızının ölüm haberiydi.
O kimilerinin çanak tuttuğu bu cinayetler de köhnemiş sistemleri gibi globalleşmektedir artık. Eskiden bir Türk kadına bir Türk erkekten başkası dokunamazdı. Tecavüzse onu da onlar yapardı. Tacizse en alası onların elinden çıkardı. Türk kadınlara gâvur eli değemezdi. Haşa namus meselesiydi, savaş çıkardı. Ama gel gör ki her yılbaşı Taksimde kameraların önünde yabancı uyruklu kadınların kalçalarını avuçlaya avuçlaya bunu da aştık ülkece. Globalleştik ve kadınlara yönelik cinayetlerin, taciz ve tecavüzlerin küresel dolaşıma girmesinde katkımızı da esirgemedik.
Oysa o kimilerinin yaptığı haberlerdeki vurgulara karşın, Tuğçe tacize uğrayan kadınların sesini duyduğunda Acaba hangi milletten? diye sormadı. O kadınları taciz eden Sırp erkekler de onların kimliklerine bakıp kökenlerini anladıktan sonra tacize yeltenmedi. O erkekler onların yalnızca kadın olmalarına bakıp kararlarını verdiler. Onlar da dünyanın her yerindeki diğer erkekler gibi penislerini şiddet aracı, yumruklarınıysa cinsel bir güç olarak kullanan erkeklerdendi. Onlar Tuğçeyi yumruklayarak öldürdü. Tuğçeyi öldüren yumruklar kaba şiddet unsuru değildi. O yumruklar bir cinsel saldırının devamı ve hatta kendisiydi.
Bugün kadın sorunu içerdiği şiddetle bütün dünyada yükselmekte ve dünyanın en yakıcı sorunlarından birisi olarak önümüze çıkmaktadır. Kadın cinayetleri artarak devam etmektedir. 2013 yılında 214 kadın ve 10 çocuk erkekler tarafından öldürüldü. 167 kadın ve kız çocuğuna tecavüz edildi. Kadınlar, aynı yıl, en çok kocalarından şiddet gördü, yüzde 15i ise boşanmak istedikleri için öldürüldü. Kadınlar erkek arkadaşları ya da eşleri tarafından en çok mutfak ve yatak odalarında öldürüldü. Kadınlara reva görülen iki yerde yani. Kadınların yüzde 52si tanıdığı erkekler tarafından tecavüze uğradı. Bianetten Çiçek Tahaoğlunun haberine göre bu 167 tecavüz vakalarının yüzde 15i Akdeniz, yüzde 14ü Ege,yüzde 8i Doğu Anadolu, yüzde 6sı iç Anadolu, yüzde 3ü Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşandı. En çok tecavüz vakası yaşanan iller istanbul (31), Samsun (16) ve Antalya (11) oldu.
Bugün kadınlara müjdelenen tek şey ayaklarının altında olduğu söylenen cennet. O da ancak anne olurlarsa. Onun dışında ne bu dünyada ne öte dünyada rahat edeceğe benzemiyorlar. Dünya genelinde şiddetin her türlüsü öncelikle onları vuruyor. Dünyadaki bütün işlerin yüzde 66sını yapan kadınların yine dünya genelindeki malvarlıkları yalnızca yüzde 1. Dünyadaki toplam gelirin ise ancak yüzde 10unu alabiliyorlar. Ama neyse ki cennet onlardan anne olanlarının ayağının altında hâlâ. Bununla avunsunlar. Her dinden 120 milyon kadın her sene taciz ya da tecavüze uğruyor. Dışarıya demokrasi ithal edecek kadar gelişmiş bir ülke olan ABDdeki 8 ile 11 yaş arasındaki kızların yüzde 83ü devlet okullarında tacize uğruyor. Her ağzını açtıklarında Müslümanlıktan dem vurup kaçak yaptırdığı saraylardan halkına seslenen yöneticilerin olduğu bir ülkedeyse 50 bin çocuk fahişe olarak çalışıyor. Dolayısıyla size ait, sözlerinize ait, yaptıklarınıza ait böyle pislik erkek bir dünyada hâlâ bu dünyayı savunan yazılar ve haberlerinizle ortaya çıkıp, bana, Tuğçeyi Sırplar öldürdü demeyin. Halt edersiniz.