Bu soruyu sormak kabiliyeti bile bir insana verildi ise, o halde kendi kendimize bir şeyler yapabiliriz demek ki. Peki yazgı değişir mi ?
işte bu yaşadığın hayata ve sana bağlı. Her türlü gayretine ve duana rağmen değişmiyorsa veya olmuyorsa istediğin, şunu bilki ya zamanı gelmemiştir ya nasibinde yoktur yada bir takım yanlışların sebebiyle tehir edilmektedir, günahlarına keffaret olarak, yani nasipsizlikte bir nasiptir aslında ve belkide muhtemelen bu senin için en hayırlı olandır.
Allah adildir. Herkesin gayretinin ve duasının karşılığını verir ama bir hikmete binaen ya hemen ya sonra veya ahirette. Ya ayniyle yada daha iyisi güzeli veda hayırlısıyla. Ya mahsup eder ya keffaret eder yada bizzat aynısını verir dileğinin. Bunu tayin ve taktir eden ya onun bu husustaki muradıdır yada senin sayu gayretin. Burasının keyfiyeti bizce meçhuldür. Bize düşen sanki verecekmişcesine ümit edip dua etmek, gerekli tüm tedbirleri şartları ve sebepleri yerine getirerek çalışmak ve belkide en önemlisi bu hususta ancak allaha tevekkül etmek ve en sonunda da neticeye razı olup rıza göstermek.
Bize düşen perdenin arkasını --kaderi-- araştırmak değil, maddi ve manevi tüm sebeplere yapışmak ve yerine getirmektir.
kader nereye çiziliymiş? ben neden bilmiyorum lan? neyse bak doğrusunu anlatayım sana bir benzetmeyle...
şimdi bir tren düşün sen bu trene yukarıdan bakabiliyorsun. tren yoluna devam ederken raylar makasa giriyor yani yol ayrımına. tren bir yola sapıyor ama tren ilerde ne olacağını bilemiyor. ama sen yukardan baktığın için görebiliyorsun.
bana yazılan kader mi var yoksa sadece benim bu hayatta ne yapacağım biliniyor mu? bu ikisi tamamen farklı şeyler.
mala anlatır gibi anlatım: eğer bu hayat bir film olsa ve ben sadece senaristin yazdıklarını oynasam burada haksızlık var demektir ama bu filmde bir senaryo yoksa ve ben doğaçlama yapıyorsam ve aynı anda benim yönetmenim benim sonumu özel güçleriyle biliyosa o zaman sıkıntı yok demektir.
Kader mevzusu derin bir mevzudur arkadaşlar. Bu Konu hakkında hiç bir zaman bütünüyle fikir sahibi olamayız. teslimiyettir bize düşen, bu konu çok fazla sorguya gelmez. Kader var evet, ancak kaderinde senin karşına çıkacak olan bazı şeyler senin tercihlerin doğrultusunda gelişen olaylardır. irademiz, düşünme yetimiz mevcut ancak her şey bizim elimizde değil.
kaderi yol gibi düşün. yani tanışacağın insanlar veya yapacağın işler kaderinde belli. ancak bu insanlarla nasıl tanışacağın, ne gibi işler çevireceğin veya işte nasıl olduğun sana bağlı.
bir yol var ve sen bu yolu gideceksin, bu senin kaderin. ama yolda karşılaştığın kişilere karşı olan davranış ve hareketlerin senin kendi seçimin. yani gidip birisini öldürüp "ne yapayım ya kaderimde varmış bunu öldürmek" diyemezsin. o insanlar karşılaşmak kaderinde vardır ancak onu öldürüp öldürmemeyi sen seçersin.
kısacası hayatındaki ana rotalar bellidir, bu rotalarda ilerlerken yapacağın her eylem kendi hür iradene aittir.
müslüman bir ülkede doğmadığın için müslüman olmuyorsun ve eğer salaksan müslümanlığı da kendi kendine bulamıyorsun. yani salaklar cehenneme gidiyor müslümanlara göre.
olacaklar belli ama sen o senaryoyu oynuyorsun. eğer oynamadan ceza alsaydın, tanrıya isyan ederdin. hatanı görüp o'nun büyüklüğünün farkına varıyorsun bla bla. sonuç olarak tanrının fantezilerini yaşıyoruz. üç günlük dünya yaşayın abi dilediğiniz gibi.
kisaca kendi fikrimi aciklayayim. dunyanin bir sinav oldugu hepimizin malumu. oyle bir sinav ki hepimiz farkli sorularla sınaniyoruz. kimimiz varlıklı kimimiz yoksul kimimiz sağlıklı kimimiz hasta vs. her birimiz farkli konumlardayiz ve bu sartlara uygun hazirlanmis, herbirimiz icin ozel olan kitapciklar var önümüzde. iste bu kitapciklar kaderi temsil ediyor. onceden hazirlanmis sorular bütünü yani...o kitapcigin uzerinde yaptigimiz isler, sorulara verdigimiz cevaplar da bizim kendi secimlerimizi olusturuyor. tıpkı bir sinav gibi ve biz her sinavda oldugu gibi kendi secimlerimizden sorumlu tutuluyoruz. olayin ozu budur bence. normal bir sinavdan tek farkı sinavin sonucunu önceden gören, bilen birinin olmasi. zira o oyle bir güç ki; zaman kavramindan mustesna. insanin bir ömrü onun bir anına tekabul ediyor, biz sorularla mesgul olurken o verdiğimiz cevaplari ve sonucu onceden biliyor, goruyor.
dincilerin attığı bir palavra da burada var. mesela kaderi bir zamana benzetelim. geçmiş, şimdi ve gelecek. kader bu zamanın kendisidir. sen sadece bu zaman aralığını an an yaşıyorsun. ancak her şey zaten bellidir.
dincilerin burada dediği şey sen önceki bir zamanda bunu zaten şeçtiğin yönünde fakat zaman var olmadan gelecek zaman veya geçmiş, şimdi var olabilir mi?
yani benim bir seçim yaptığımı söyleyen bu abdestli şakirtler ben zaman olmadan seçim yaptığımı da söylüyor. bu tıpkı hiç var olmamış birinin karar vermesi ya da hiç var olmamış beynin düşünmesi gibi bir şey.
mesela direkt cehennemde doğduğunu düşün, sonuçta yüce allah senin günahkar ve cehennemlik olduğunu biliyor burada bir sorun var mı yok aslında her şey adil....
fakat bir sorun var sen olayı içine sindiremiyorsun
bu şuna benziyor
bir öğretmen hangi öğrencisinin kaç alacağını çok iyi biliyor kim geçecek kim kalacak diye ve sınav yapmadan direkt sınav sonucu okuyor sence zayıf alan öğrenciler ne der bu durumda?
yani olay bizim dünyada kendi yaptıklarımızı görüp onun pişmanlığını veya gururunu hakkıyla yaşama olayı.